Sabah Sabah ve üstelik bugün Pazartesi… Geç kalktık; traş, duş, giyinme falan derken evden biraz geç de olsa çıkabildik, geç dediğimde öyle bayağıııııııca birşeylere geç kalacak kadar da değil, topu topu saat 07:30 ama daha benim, beni işe götürecek servise yetişmem lazım, yani buda şu anlama geliyor; tam 15 dakikam var; normal şartlarda zaman yeterli?

Hızlıca koşuyoruz… Hooopp taksi, dolmuşa el kaldırdık bindik, gidiyoruz… Şöförün hiç de umrunda değil yolcusunun bir yere yetişmek zorunda olup olmadığı, amacı arabasına tıka basa yolcu doldurmak, utanmasa kucak kucağa oturtacak yolcuları… başka yönlere bakanlara dıııııııııııııt dıııııııııııııt dıııııııııııııııt korna, sellektör üstüne korna, birinin yüzünü arabaya çevirmeye çalışmak için durakta yanına kadar sokulma vs. vs. vs., haklıda; harcadığı yakıtın karşılığını çıkarması lazım dedik onun mazeretini kabul ettik.

Ya dolmuşa el kaldırıp da şöyle kaplumbağavari tın tın arabaya yürüyenlere ne demeli, tam kapıdan girecekken telefonu çalıpta binmeden ona bakanlara, uzaktan görüyoruz yan yanalar; yanına varınca vedalaşmaları tutuyor, birbirine sarılmalar, temenniler, teselliler… şeytan diyor; in arabadan ite kaka sok içeriye, ya da araba senin olacak yürü git be işine diyeceksin, gelirsen gelirsin, gelmezsen sen bilirsin o kadar…

Toplu taşıma araçlarını kullanırken, bu araçlara binerken bu araçlarda yolculuk eden diğer kişilerin işlerine zamanında varabilmek için, randevularına yetişebilmek, işleri olduğu veya bir yerlere varabilmek için bindiklerini aklımızdan çıkarmadan hareket edelim!