Müslümanlık en son din olmasına rağmen, zamanımızda en çok tartışılan, herkesin; din âlimlerinin her birinin bile hakkında bir birlerinden değişik anlamlara gelen bir sürü şey söylediği bir inanç sistemi olmuş durumda.

Ayetler, Sünnetler, Hadislerle günümüze kadar gelişerek gelmesi gereken bu inanç sistemi, farklı ve aralarında tutarsızlık olan bir sürü popülarist meraklısı söylevler yüzünden Elhamdülillah Müslüman’ım diyen bu dinin inananlarının öğretileri farklı uygulamalarına neden olmaktadır.

En basitinden zamanın ve bulunulan çevresel şartlarının bile değerlendirilmeye alınmadan, ne olursa olsun cüppe ile ve yüzünün her tarafı sakalla ortalıkta dolaşmak ne kadar bu son harika dinin sünnet adlı bir öğretisinin uygulama biçimi olabilir.

Şimdi şöyle düşünelim mesela şimdi soğuk suda bile sakalımızı kayganlaştıran, yumuşatan köpük veya jel ve 5 bıçağa kadar çıkan sayısı ile keskin mi keskin jilet sayesinde evimizde, kendi kendimize sinekkaydı rahat tıraşın keyfine varırken, nasıl olurda sadece az miktarda bulunan suyun belki biraz sabun eşliğinde ve kör sivriltilmiş ustura ile olunan tıraş, bırakılan sakal nasıl olurda zamanımız ile kıyaslanabilir, tertemiz bir yüz ile gezmek varken nasıl olurda düzeltilmemiş sakallarla İslamiyet arasında bir bağ kurulabilir? Zamanının kıyafetlerini temiz bir şekilde giyen Hz. Muhammed ( S.A.V) şimdiki zamanda olsa yine cübbe, entari tarzı bir elbise mi giyerdi yoksa ütülü kravatlı takım elbise giyip de mi Peygamberi olarak geldiği İslamiyet’ i yaymaya çalışırdı? Ki; Peygamberimiz ayakları üzerinde yaya yürürken yada deve ye binerken şimdiki zamanda diğerlerini sünnet sayanlar nedense En lüks donanıma sahip, en gösterişli, en fazla yakıt tüketen, en pahalı araçlardan inip yayan ya da deve sırtına binmiyorlar…!
Dünya üzerinde tüm Katolik kiliseleri için, Vatikan’ da toplanan din üzerinde söz söyleme sahibi otoritelerinin aldığı ve açıkladığı kararlar uygulanması gereken emirler olarak kabul edilirken, Dünya üzerinde tüm Ortodokslar kiliseleri için, İstanbul Rum Patrikhanesi’ nde toplanan din üzerinde söz söyleme sahibi otoritelerinin aldığı ve açıkladığı kararlar uygulanması gereken emirler olarak kabul edilirken ve herkeste bunu böyle kayıtsız şartsız uygularken…

Maalesef Müslüman ülkelerde ve özellikle ülkemizde din konusunda bir şeyi bildiğini iddia eden herkes bu dine sempati duyanların kafası karışır karışmaz diye düşünmeden, sırf kendileri basında birkaç kare görünebilmek için halkın kafasını bulandırıyorlar. Müslümanlık ve uygulanışı konusunda en yüksek makam olan Diyanet İşleri Başkanlığı da bu duruma sessiz kalarak, bu türden şahsiyetlerin, en son, en mükemmel din olan İslamiyet’ i fütursuzca kullanmalarına, karmakarışık hale getirmelerine göz yumuyor…

Hâlbuki din konusunda bir mevkiiye gelmiş din âlimlerinin bir araya gelerek, fıkıh, hadis, kıyas gibi dini bilim dallarını da kullanarak, bu özgürlük, adalet… dini İslamiyet’ i sadece Müslümanların gözünde değil, diğer insanların gözünde de sempati oluşturarak yüceltmeleri gerekir!