Hiç bir zaman çiğnetmedik pis postallarına topraklarımızı kirli emelleri için, ne zaman ki attılar adımlarını; def ettik gittiler Anadolumuzdan; arkalarına bile bakamadan, yedi düveli dize getirdik, karşımızda boyun eğdirdik, ne silah, ne mermi, ne kıyafet, ne yemek… hiç bir şeyimiz yokken, her şeyi olan tek dişi canavarlara.

Ama daha aradan 1 asır bile geçmemişken, kendi çıkarları kendi cepleri için atalarının destan yazdığı bu topraklarda yan gelip yatmaya çalışan mandacı zevk düşkünü padişah ve yanlılarının peşkeş çekmiş olduğu bu topraklardaki unutmayacağımız kanımızla imzaladığımız zaferin ardından; şu başımıza gelenlere bakın; hani eskiden bir araya gelip güçlerini birleştirerek üzerimize ordularını gönderen haçlı imparatorlukları, tarihten derslerini öyle almışlar ki, artık kendi ordularını değil, ülkenin içinde bir bahane ile ayrılıkçı gruplar oluşturarak, bunları da para ile silah ile besleyerek sözde isyancı taşeron gerilla olarak kullanmakta, ülkeyi çeşitli sıkıntılar ile, ekonomik bakımdan yapay krizlere de boğarak, sanki bizim tarafımızdaki gibi görünüp uzmanmış gibi parasal konularda şunu yapın, bunu yapın şeklinde programlar ile satın alabileceği her şeyi bize girmiş gibi parası ile elde etmekte…

Yani 100 yıllardır askeri gücü ile ele geçiremediği bu topraklarımızı, diğer yerlerde uyguladığı sömürge düzeninden elde ettiği kirli parayı yüzümüze savurarak, bizi de aynı sömürge sınırları içerisine, kullanmak üzere satın almaktadır.

Ve yeni bir oyun ve bu oyuna maşa olan bizim siyasetçilerin şimdi uydurduğu programın adı da; “Cari Açığı Bitirecek Devrim”

Ekonomist olmaya hiç gerek yok, bir çocuğa bile sorsanız size şunu diyecektir; üretimin yok ise, iç talebini bile üretiminle karşılayamıyorsan, dışarıda üretilen ürünleri iç piyasanda satıyorsan, satmaya mecbur kalmışsan, sürekli içeri alıyorsan, dış ülkelere ürünlerini pazarlayamıyorsan, satamıyorsan… cari olarak elbette ki açık vereceksin…

Yerli destek, yerli malı, yerli üretim, yerli kazanç.

Ülkemizin ekonomik şartları belli; çalışan kişilerin bile elde ettikleri gelir ile kendisine ait bir evi olmazken, kirada yaşıyorken, ya da kendisine ait iken ama o kadarda yaşanacak bir ev değil de sadece başımı sokacak bir yerim var diye yaşıyorken, arsa alıyorken ama kat çıkamıyorken, adım atacakken bir dereden geliyormuş gibi para her şeyden vergi isteniyorken, her imzada cepten para üstüne para çıkıyorken, kira ödemek yerine ev kredisi çekip, birde uzun vade yapıp, birde çektiğinin birkaç katı ödüyorken, bunu yaparken başka hiçbir şeye değil de hayatını, dört duvara harcıyorken… yani benim ülkemin vatandaşı başını sokacak düzgün bir yer bulamazken elde ettiği gelir ile, sahip olduğu yaşam standartları ve ülkesinde bile sahip olduğu yüksek satın alma gücü paritesine göre ve ülkemin lirasının değer kaybettirildiği para birimleri ile, dolar ile, avro ile benim ülkem de refaha kavuşacak, güzel evlerde, istediği evlerde oturacak, benim düşük ücret ile çalışan, vur ha vur sırtından ha bire vergi alınan vatandaşım da bunlar için hizmet sektörüne atılacak, kapıcılıklarını yapacak, çöplerini atacak, evlerini temizleyecek… Köleliğini yapacak…

Yok öyle yağma;

Önce ülkemizin insanının refah düzeyini, yaşam standartlarını iyi etmek yolunda çalışalım, zaten zengin olanlara, zenginliklerine zenginlik katsınlar diye bir şeyi peşkeş çekmek için değil.

Biz Türkiye Cumhuriyeti’ ni bu sınırlar içerisinde yaşayan insanlarla elde ettiğimiz zaferler sonrasında kurduk, şimdi de başkasına para ile satmaya hiç mi hiç niyetimiz yok.

Topraklarımız satılık değil, gözü olan geçsin karşımıza bizimle savaşsın, tarihte olduğu gibi, zayıf görünsek de yöneticilerimizin duruşları sayesinde, içimizdeki vatan sevgisi ile, bağımsızlık düşüncemiz, sahip olduğumuz özgür ruhumuz ile, damarlarımızdaki asil kan ile… Türk olarak savaşır, Türk olarak kazanırız, ve şehit olursak eğer bu topraklar için, bunu kendimize Allah’ ın rahmeti şeref sayarız.!