kara yılan inliyor
Dram, Felsefe, içimdekiler, Müzikal, Romantik, Sinema Felsefesi, Son Yazılar

Kara Yılan İnliyor

Paylaş; başkaları da faydalansın!

kara yılan inliyorFilmin teması ile yakın alakalı bir hikaye anlatmak istiyorum; Çok eski zamanlarda Müslümanlığın gereklerini yerine getirmeye çalışan genç bir âlim varmış, Kuranı Kerim’de yazan ifadeleri bilimsel olarak da ispat etmeye çalışırmış. Yine bir akşam Kuranı Kerim’in anlamak için ayetlerin içerisine dalmışken kapısı canhıraş bir feryat ile çalmaya başlamış, birden irkilmiş ve hızlıca kapıya yönelmiş. Kapıyı açınca bir de ne görsün üstü başı yırtılmış, göğüsleri falan meydanda avret yeri açık; hani neredeyse çırılçıplak güzel bir kız.

Ne olduğunu sormuş kıza. Kız; evlerinde yangın çıktığını, herkesin canını kurtarmak için kim nereye gidiyor bakmadan kaçtığını, can havli ile koşarken elbisesinin de ormanda ağaçların dallarına, çalılara takılarak yırtıldığını anlatmış.

Genç âlim kendi elbiselerinden birini giymesi için kıza vermiş, içeride yatağını hazırlamış dinlenebilmesi için kıza ve kendisi çalışma masasının başına çalışmasına geri dönmüş.

Birden bir ses peydah olmuş içerisinde; “yav içeride fıstık gibi bir kız, hem de yalnız, hem de kimse nereye gittiğini bilmiyor, hem görmedin mi insan falan değil; zannedersin Allah boş zamanında yaratmış, o kadar güzel! Sen şimdi ona dokunsan kim ne anlayacak ki, hem bak böyle bir fırsatı bir daha bulamazsın, aptallık etme…” diye sürekli tekrarlayan bir ses.

Dayanamamış artık tam sandalyesinden kalkmış yürüyüp odaya girmek için yeltenmişken içinde başka bir ses; “sen nasıl bir insansın, senin helalin olmayan, kim bilir kimin el bebek gül bebek büyüttüğü, üzerine titrediği birisine nasıl böyle bir şey düşünebiliyorsun, tüh yazıklar olsun senin alimliğine” diye!

Bir an örselenmiş, başını sağa sola sallamış ve kendine gelmiş; “ben ne yapıyorum” demiş genç âlim kendi kendine.

Yanan mumu kestirmiş gözüne ellerini uzatmış yanan muma ve “dayanabiliyor musun? Söyle!” demiş kendi kendine, “dayanabiliyor musun? söyle hadi bu milyonlarca kez söndürülmüş ateşe ki cehennem ateşine dayanmayı göze alıyorsun!”

Sabaha kadar içinden kendisini tahrik edip şehvetini artıran seslere karşı kendisine böyle bir ceza vermiş.

Sabah olunca kapısı çalınmış tekrar, üzerlerindeki elbiseden asker oldukları anlaşılan adamlar gelmişler ve kızın tarifini yaparak görüp görmediğini sormuşlar. İçerideki odayı göstermiş genç alim. Adamlar “prensesim babanız sizi çok merak ettiler ve her tarafa bizi sizi bulabilmek için gönderdiler” demişler.

Kız atlardan birine atlayarak tutmuş babasının evinin yolunu.

Hikâyemiz burada bitti mi tabi ki bitmedi.

Birkaç gün sonra kapı yeniden askerler tarafından çalınmış ve kralın kendisini çağırdığı ve sarayında kendisini ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağı haberi gelmiş.

Genç âlim askerlerle birlikte saraya kralın huzuruna varmış.

Konuşmuşlar, kral; kızının, genç âlimin kendisine kapısını açarak kurtardığını, yardımcı olduğunu, elbise verdiğini, yatacak yer sağladığını, neredeyse anadan üryan çıplak olmasına rağmen dokunmadığını, dokunmaya yeltenmediğini ve hatta bakmadığını söylemiş.

Konuşma arasında genç âlimin elleri kralın dikkatini çekmiş; elleri sargılar içerisindeymiş, ne oldu? Diye sormuş. Genç âlimde anlatmış;

Şeytanın türlü vesveseleri ile kızına karşı onunla birlikte olabilmesi için şehvet duygularının arttığını, kendisinin ise mumun ateşine ellerini götürerek cehennem ateşinin milyonlarca kat söndürülmüş hali olan bu küçücük ateşe dayanabiliyorsan git kızın yanına demiş. Bu küçücük ateşe dayanamıyorsun da cehennem ateşinde yanmayı nasıl göze alıyorsun bre ahmak demiş kendi kendine ve sabaha kadar kendisini böyle durdurduğunu anlatmış.

Prenses bu konuşmadan çok etkilenmiş ve babasına eğer genç âlim kabul ederse onunla evlenip, onun karısı olmak istediğini söylemiş. Kral genç âlime kızının, sahip olduğu temiz kalbinden dolayı kendisinin karısı olmak istediğini, eğer kabul ederse evlenebileceklerini söylemiş kral. Genç âlim krala; kızının güzel ve iyi bir kız olduğunu, eğer müsaadesi olursa kızının kocası olmak istediğini söylemiş.

40 gün 40 gece düğünleri olmuş, evlenip mutluluk dolu bir aileye sahip olmuşlar.

Kıssadan hisse;

Dünyaya gelen ve yaşamakta olan herkes, kendisi ve dünyanın geri kalan herkesin hayatından da sorumludur.

Sevişmek bir dakika sürer sevilmek bir ömür boyu.

Tesadüf diye bir şey yoktur.

Nefsine karşı verdiğin sınavın mükâfatı; her zaman insanı hem fani bu dünyada hem de ebedi öbür dünyada mutlu edecek kadar büyüktür.

Benim Puanım: 10 / 10

IMDB Puanı: 7,1 / 10

Vizyon Tarihi: 27 Temmuz 2007

Yapımı: 2007 – ABD

Tür: Dram, Müzikal, Romantik

Süre: 116 Dak.

Yönetmen: Craig Brewer

Oyuncular: Samuel L. Jackson, Justin Timberlake, Christina Ricci, Clare Grant, Michael Raymond-James

Senaryo: Craig Brewer

Yapımcı: John Singleton, Stephanie Allain

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.