Tarihini bilmeyen, önemsemeyen, tarihlerinden ders almayan milletlerin durumu; yüzmenin nasıl bir şey olduğundan nebze haberi olmadığı halde, şimşeklerin çaktığı, kasırgaların önüne kattığı her şeyi silip süpürdüğü, yüksek tahribat gücüne sahip bir sürü bombanın ardı ardına patlatılıyormuşçasına gürül gürül gürüldeyen kara kara bulutlarla kaplı gökyüzünden yüksek irtifada yüksek hızda uçan bir uçaktan paraşütsüz olarak deli dalgalar gibi coşmuş okyanusa körü körüne atlayıp bilmediği bir kara parçasına kollarını ayaklarını sallayan birinin durumuna benzer. Yani bu bir bakıma hayatta kalma ihtimali en aza indirgenmiş bir intihardır.

Batılılar, Mehmet Akif Ersoy’un tabiri ile tek dişi kalmış canavarların sahipleri, tarih boyunca üzerimize bütün birliklerini bir araya getirerek saldıran acımasız haçlı orduları bizi, yani Müslüman Türkleri hiçbir zaman sevmediler, sevmiyorlar ve sevmeyecekler.

Biz Müslüman Türkler bizimle savaşanla savaşmamıza rağmen onlar, karşılarındaki hiçbir durumda pes etmeden bulduğu her şeyi elinde silah olarak kullanabilen savaşçılarımızı yenemeyince öfkelerini kundaktaki bebeklerden, yerinden doğrulamayan yatalak yaşlılardan, savaşma gücü olmayan kadınlardan çıkardılar… Öyle bir kin ile hareket ediyorlardı ki; girdikleri köylerde taş taş üstünde ve yaşayabilecek canlı hiçbir kimse bırakmıyorlardı. Belki de böyle yapmalarındaki amaç yaptıkları bu insan dışı işlerden gelecekte kimsenin haberdar olmasını sağlamaktı. Ama hiç böyle düşünmüyorum.

Tarihini bilmeyen, önemsemeyen, tarihlerinden ders almayan milletler arasında açık ara zirvede olan, şurada yakın zaman tarihimizi bile hemen unutup geçiveren biz Türklere karşı ise kendileri barbar olan haçlılar birliği “yavuz hırsız ev sahibini bastırır“ misali yazılı tarihimiz olmasına rağmen kendilerinin uydurdukları tarihi bize dayatarak kabul etmemizi istiyorlar. İçimize aydın veya siyasetçi postu altında yerleştirdikleri misyonerleri vasıtası ile de hedeflerine gün be gün yaklaşıyorlar.

Hedefleri ne? diye sorduğunuzu duyabiliyorum!

Hedefleri dünya üzerinde Müslüman Türk bir kişiyi bile bırakmamak.

Sevr anlaşmasının hükümlerini uygulama ortamı oluşturarak, paylaştıkları şekilde Anadolumuzun toprağına sahip olmak.

Bugün yani 24 Nisan, yani sözde Ermeni Soykırımını Anma Günü, o dönemin güçlü ülkelerinin desteğini arkasına alan Ermenilerin Türklere ait kundaktaki bebekleri, yerinden doğrulamayan yatalak yaşlıları, savaşma gücü olmayan kadınları öldürmelerini kapatmak için “yavuz hırsız ev sahibini bastırır” ve “bir şeyi kırk kere söylersen olur” misali tekrar tekrar ettikleri düzmece ama bütün dünyada gerçekleştirilen bir anma etkinliği.

Ben; Ömür OKUR Müslüman Türk kimliğimden gurur duyan bir vatansever olarak tarihimi, doğruları nedir nasıl uygulayabilirim hataları nedir hatalarını nasıl bir daha yapmam şekilde öğrenmeye devam ediyorum. Ve özellikle tarih bölümlerinde okuyan arkadaşlara bir tavsiyede bulunmak istiyorum; her dilde, her yeri, her şeyi, her kaynakta araştıralım, gerçekleri ortaya çıkaralım, çünkü bu vatan milyonlarca şehidimizden bize yadigar.

Aşağıda Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlanan ERMENİ SOYKIRIMI iddiaları için arşiv belgelerinden faydalanılarak hazırlanmış Ermeni İsyanı belgeselini üç dilde izleyebilirsiniz.