ömür ve göktuğ
Günlük, Son Yazılar

Seninle Açtım İçime Gömdüğüm Mezarı

Paylaş; başkaları da faydalansın!

ömür ve göktuğSeninle, sen kucağımda, sana bakarken açtım içime gömdüğüm saklı mezarı,

Mezardan 3 yaşında iken Allah’ın yanına melek diye aldığı kardeşimin bendeki derin acısı çıktı,

Kimseler ile paylaşmadığım,

Ne annemin ne de babamın bildiği…

Şimdi seni kucağıma alınca anlıyorum oğlum;

Yalnız sessizliklerde yanaklarımı sırılsıklam eden gözyaşlarının sebebi,

Bir daha dönmemecesine kardeşim Onur’un gittiği o uzaklar…

Bir anne, bir baba ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar nasıl ne kadar metin olabilir çocuklarının ölümü karşısında?

Bir anne, bir baba toprağın bağrına kendilerinden bir canı nasıl kendi elleri ile koyabilir?

Sana bakarken bembeyaz kefene sarılmış Onur’un üzerine toprak örtülmeden önceki son sahne canlanıyor gözlerimin önünde;

Annem orada, babam orada, eş dost sevenler orada…

Babam son kez alıyor,  Annemin; “morgda üşüdü yavrum, Coşkun çıkar onu oradan” dediği, yakışıklım diye sevdikleri oğullarını kucağına,

Babamın gözlerinde sel olup akan gözyaşları zaten tertemiz olan kefenini yıkıyor…

Ağlıyor babam, hayatımda daha önce hiç ağladığını görmemiştim ve sonrasında da görmedim… (Allah babamın gözlerinden üzüntüden dolayı yaş akıtmasın, akan yaşlar mutluluğundan olsun. AMİN!)

O ölüm çukuruna koyması gerekirken, başkasına bırakmayıp kendi kucağında sımsıkı sarıldığı meleğin artık bir anlam ifade etmeyen cansız bedenini… koymak istemiyor, biraz daha zaman geçirmek istiyor, öpüyor… kokluyor… saçlarını okşuyor… tekrar tekrar vücudunu bağrına basıyor… öpüyor… kokluyor… saçlarını okşuyor… son son zaten, son bir kez daha, çünkü yok bir daha görüş…

Mertekleri dikkatlice, aralıksız yavaş yavaş kapatıyor;

Toprak o güzel mi güzel bedenin üzerine gelip de kirletmesin…

Bir baba toprağı atıyor yakışıklısının küçücük mezarının içine, toprak gittikçe kabarıyor, dayanamıyor Allah’ım ne kadar acı bir şey bu! Kürek düşüyor elinden, tutuyorlar babamın koltuk altlarından, mezar küçük Onur’un kapladığı alan ölçüsünce kabarıyor…

Karanlık!

Hoca okuyor…

Dayanmak ne mümkün?

onur okur

Annemde babamda yıkılıyorlar mezarın üzerine. Eller toprak, öpüyorlar toprağı dudaklar toprak… Üst baş toprak… kimin umurunda! Dönüşü yok artık. Bir daha görüş yok fotoğraflarda ve hafızalarda anılardan kalanlardan başka…

O gün bugündür Onur ile ilgili bütün anılarımı canlı tutmaya çalışıyorum. Yaşasaydı bugün 29 yaşında olmuş olacaktı. O’nu hatırladıkça gözlerimden bardaktan boşalırcasına yaşlar akıyor. Dudaklarımı ısırıyorum ağlama sesimi kimseler duymasın diye. Daha dolu yaşamalıydım onun ile diyorum.

Kimseler ile paylaşmamıştım şimdiye kadar; Ne annem ne babam ne de sevgili eşim biliyordu…

Şimdi seni kucağıma alınca anlıyorum oğlum annemin ve babamın acısını!

Ve şimdilerde seninle, sen kucağımda, sana bakarken anlıyorum kardeşimden ayrı kalmanın bende bıraktığı derin acısını…

Ve şimdi şimdi anlıyorum annemin babamın “bir baba ol, o zaman bizi anlarsın” diyerek bana ne anlatmak istediklerini!

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.