lgbt
Bilgi Havuzu, Son Yazılar

LGBT Nedir?

Paylaş; başkaları da faydalansın!

lgbt

L= Lezbiyen: Başka bir kadına fiziksel ve/veya duygusal çekim hisseden kadın. Kadın eş cinsel olarak da tanımlanabilir.

G= Gey: Başka bir erkeğe fiziksel ve/veya duygusal çekim hisseden erkek. Erkek eş cinsel olarak da tanımlanabilir.

B= Biseksüel: Duygusal ve cinsel yönelim yönünden hem hemcinsine hem de karşı cinse ilgi duyan kişidir.

T= Transgender: Kişinin cinsiyet kimliği ile atanmış olan cinsinin uyumlu olmaması durumu.

Dinimizde Eş Cinsellik hükmü. (Dr. Yusuf Karaçay)

Eşcinsellikle ilgili gelen bir soru üzerine…

Sizin bu durumunuz fıtri ve yaratılış olarak her insanda ve erkekte olabilir. Bu da insan için imtihan vesilesidir.

Yani bir insan için karşı cinsten birisiyle nikahsız ilişki yasaklandığı gibi, aynı cinsten olanlar içinde beraberlik yasaklanmıştır.

Şeriat, bunların tadil edilmesi yolunda bazı tavsiyelerde bulunmaktadır.

Bunlar şöyle sıralayabiliriz:

1. Oruç tutmak,

2. Bol bol Kur’an okumak veya zikir çekmek,

3. Kur’an tefsiri veya İslami kitap okumak,

4. Allah’ı bol bol hatırlamak,

5. Ölümü hatırdan çıkarmamak.

Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kur’an’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır.

Kur’an, Lut kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem ‘Lut kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insani yanılgı kadar da konuşulabilir’ imiş.

Peki, neden böyle bir şey oluyor? Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?

Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım: Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor.

Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, “Baksana!” dedi, “Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?”

Ona, “Belki garip bir örnek olacak ama” dedim, “Biliyorsun, mesela çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabii bir meyildir.”

“Evet?” dedi.

“Peki sen çok-eşli misin?” diye sordum.

“Tabii ki hayır” dedi.

“Neden?” diye üsteledim. “İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen.”

“Var aslında” dedi, “Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile.”

“Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte.” dedim. “Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında.”

“Bu yönden düşünmemiştim” dedi arkadaşım. Ardından, kısa bir düşünme sonrası, “Ama” dedi, “meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?”

“Peki,” dedim, “O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?”

Arkadaşım, “Yine haklısın” dedi. Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, ‘doktorculuk’ oynarcasına. “Çocukça bir hata” bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, “Eyvah, ben ne yapmışım?” muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp “Yoksa ben ‘gay’dım mı?” sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. “Battı balık yan gider” durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur!

1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek.

2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Mesela, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi.

3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: “Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar.” Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce!

4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; ta ki, “İşten eve, evden işe,” ‘pijama-terlik-televizyon,’ “Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum” hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın!

5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, mesela evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise -ki, neredeyse ahir zaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur- erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir.

6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder.

7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin.

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.