Bilgi Havuzu, Dini, Kişisel Gelişim

Sultan Alp Arslan Nasıl Öldürüldü, Nasihati, Vasiyeti

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Sultan Alp Arslan, Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülk Nasr Han’ın Hârizm ve Tohâristan melikleri olan oğullarının devamlı Selçuklular ile savaş halinde olmaları ve Selçuklular’dan toprak almaya çalışmalarına bir son verebilmek adına Karahanlılar’ı ortadan tamamen kaldırmak için 200.000 süvariden fazla asker ile birlikte sefer çıkmıştır.

Büyük Ceyhun Nehri’nin üzerine bir köprü yaptırmak suretiyle yirmi küsur günde geçtikten sonra ele geçirmek için yöneldiği Semerkand’a girdikten sonra, sahibi cesur ve aynı zamanda azgın ve merhametsiz bir adam olan Yusuf el-Hârezmî ‘nin müstahkem ve meşhur kalesi Hana (Berzem) üzerine yürümüş ve kuşatmıştır. Sultan Alp Arslan kaleyi günlerce muhasara altında tutup sıkıştırmıştır. Yusuf el-Hârezmî hayli sıkıntılara göğüs gerdikten sonra Sultan Alp Arslan’a itaat etmeye karar vermiştir.

20 Kasım 1072 günü iki Türk askerinin refakatinde huzuruna getirilen Yusuf el-Hârezmî için Alp Arslan dört kazık çakılarak el ve ayaklarının buna bağlanması emrini vermiştir.

Bunun üzerine Yusuf el-Hârezmî Alp Arslan’a hakaret ederek “Benim gibi bir adam böyle öldürülür mü?” demiştir.

Alp Arslan hakaretlere çok kızarak adamlarına Yusuf’un serbest bırakılmasını “bu adamın ellerini ve ayaklarını çözün! Ben de onu serbest olduğu halde öldüreceğim” diyerek emretmiştir.

O güne kadar attığı okun hedefini hiç ıskalamadığı Alp Arslan’ın Yusuf el Harezmi’ye attığı bir ok isabet etmemiştir. Bu durum üzerine Yusuf el Harezmi hemen sultan Alp Arslan üzerine saldırıya geçmiş, tahtında oturan sultanın ayağa kalkıp dövüşmek için tahtan inmeye çalışırken ayağının sürçmesi sonucu yüzükoyun düşmüş, Yusuf el Harezmi ise bu durumdan istifade ederek dizliğinde sakladığı bıçağı sultanın böğrüne saplamayı başararak ağır bir biçimde yaralamıştır.

Bu sırada ayakta duran veziri engel olmaya çalışsa da engel olamamış ve o da birkaç yerinden yaralanmıştır. Yusuf el Harezmi gelen hizmetkarlar tarafından dövülerek öldürülmüştür.

Sultan Alp Arslan başka bir çadıra götürülerek yarası bağlanmasına rağmen 4 gün sonra 24 Kasım 1972 Cumartesi günü 40 yaşında iken hayatını kaybetmiştir.

Sultan Alp Arslan’ın Vasiyeti

1) Benden sonra oğlum Melikşah’ın hükümdar, Nizâmü’l-Mülk’ün de onun veziri olmasını ve her ikisine itaat etmenizi,

2) Kardeşim Kara Arslan Kâvurd Bey’e Fars ve yöreleri ile Kirmân’ın verilmesini, ayrıca belirlenecek miktarda para verilmesini ve eşimle (Seferiyye Hatun) evlenmesini,

3) Oğlum Ayaz’a, babam Davud (Çağrı Bey)Bey’e ait olan Belh’deki şeyleri ve 500.000 altının(dinar) verilmesini, Ayaz’ın, kardeşi Melikşah’a yardım etmesini,

4) Oğlum Melikşah’a da (ülkedeki) kaleler ve bunlara ait olan gelirlerin verilmesini, eğer kardeşi Ayaz ya da amcası Kavurd kendisine verilenlere razı olmazsa onlarla savaşılmasını ve bunlara verilecek malı, yapacağı mücadeleye harcamasını vasiyet ediyorum.

Sultan Alp Arslan’ın Nasihati

Ben, ne zaman bir yere ya da bir düşman üzerine yürüsem sadece Yüce Allah’tan yardım isterdim; ancak onun yardım ve desteğiyle güç ve kuvvet kazandım, fakat bu kez durum tamamen değişik oldu. Amacımı gerçekleştirmek için asker toplamakla meşgul oldum ve topladığım askerlerimin çokluğu kendi nefsime güç ve kuvvet kazandırdı. Bu nedenle de hiçbir kimsenin bana karşı durabileceğini düşünmüyordum. Önceki gün atlanıp bir tepeye çıkarak askerlerimin azameti nedeniyle yeryüzünün ayağımın altında titremekte olduğunu sanki hisseder gibiydim, bu nedenle de kendi kendime ‘dünyada benim gibi bir sultan yoktur ve benim için çevremde toplanan bu kalabalık ordu, şimdiye dek hiç kimse için toplanmamıştır, İbn Tamgaç’ı tutsak alıp onun memleketine ve bütün Mâverâünnehr’e hâkim olacağımı düşündüm.’ Fakat Allah bu kibirime bu böbürlenmeme karşı, insanların en sefilini; yenilmiş, esir düşmüş bir adamı, bir idam mahkumunu saldı üzerime ; o benden daha güçlü çıktı, vurdu devirdi beni tahtımdan, aldı canımı.”böylesi bir şeyin geleceği hiç aklıma bile gelmemişti.” Kalbimden geçen bu düşünceden ve daha önce işlemiş olduğum hatâ ve kusurlarımdan dolayı Allâh Teâlâ’dan af diliyor, tevbe ediyorum. Lâ ilâhe illâllâh Muhammedü’r-Rasûlullâh!..” demiştir.

Sultan Alp Arslan’ın ölümü üzerine;

Şair Hakîm;

“Alp Arslan’ın başı, görmüştün, yükseklikte gök üstüne çıkmıştı.

Merv’e gel de toprak içinde Alp Arslan’ın vücudunu göresin!

Ecel gelince mühlet biter, başına gelecek gelir; kaza gelince gözler kör olur.”

Ömer Hayyam;

Her gün biri çıkar, başlar, benim ben demeye,

Altınları, gümüşleriyle övünmeye.

Tam işleri dilediği düzene girer,

Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.

Yazmışlardır.

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.