Bilgi Havuzu

Neden Nasıl Doğru Cevaplanır?

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Muhsin Karabay’dan, internet sitemdeki bir kelimeyi sürekli hatalı kullanımımdan dolayı, hatamı düzeltici yönde çok güzel bir mail aldım. Hatalar için tenkit yerine, hatamın ne olduğunu ve nasıl düzeltileceğini çok güzel anlatmıştı Mustafa Karabay. Kendisine teşekkürlerimi sunmayı borç bilirim. Aşağıdaki NEDEN kelimesinin kullanımı hakkındaki yazı Muhsin Karabay tarafından yazılmıştır, Muhsin Karabay’ın izni ile yayınlanmaktadır.

“NEDENDİR BU DİL-İ ZÂRIN FİGANI”

Muhsin Karabay

Son günlerde televizyonlardan radyolara, gazetelerden dergilere, ilâç prospektüslerinden imtihan kılavuzlarına, broşürlerden ders kitaplarına, vitrin yazılarından duvar afişlerine varıncaya kadar her yerde yanlış kullanılışına şahit olduğum “NEDEN” üzerinde durmak istiyorum. Bu kelimenin yanlış kullanılışıyla ilgili olarak daha önce de bir çok yazı kaleme alınmıştı. Özellikle Tercüman gazetesinin 1979-1980 yıllarında başlatmış olduğu “Yaşayan Türkçemiz” vesilesiyle.

“Neden” bir şeyin sebebini öğrenmek için kullanılan soru zarfıdır. Kendisi sebebin açıklanması için kullanılamaz. Onun yerine kullanabileceğimiz bir çok kelimemiz vardır. Ayrıca Onların yardımıyla cümlelerimizi anlamlarını değiştirmeden çeşitli şekillerde ifade edebilmemiz de mümkündür. Bizce bir dili konuşmak , yazmak da bu olsa gerek. Onların kullanılmasıyla anlatımlarımızın, ifadelerimizin ne ölçüde zenginlik kazanacağını belirtmeme gerek yok sanırım.

“Neden” in yanlış kullanışı hiç bu kadar tehlikeli boyutlara ulaşmamıştı. Son yıllarda bir çok kelimeyi yok edecek şekilde yaygınlık kazanması “Türkçenin ezelî bir aşığı” olarak beni çok üzdüğü ve düşündürdüğünden bununla ilgili duyduğum, gördüğüm, okuduğum bütün cümleleri kaydetmeye başladım. Sonunda gördüm ki, iş çığırından çıkıyor. Aşağıdaki birçok kelimemizi dilimizden silip süpürme noktasına gelmiş olan bu durum öyle anlaşılıyor ki; doğru dürüst Türkçe öğrenememiş ve dil zenginliğinin ne demek olduğunu bilmeyen, özellikle genç gazeteciler ve yazarlar tarafından genellikle farkında olunmadan körüklenmektedir. Tabi buna, sebebini pek iyi anlayamadığımız(!) kişilerin şuurlu (!) ve ısrarlı kullanışları da eklenince bir “neden” bombardımanına tutulmuş vaziyetteyiz.

Bir dilin zenginliği o dilin sahip olduğu kelime sayısıyla doğru orantılıdır. “Arı dil” sevdasında olanların ne yaptıklarını anlamak imkânsız. Tamamiyle Türkçeleşmiş olan yüzlerce kelimenin dilimizden ısrarla sökülüp atılmak istenmesini anlayabilmek mümkün değildir. Üstelik bunu bir de Türkçe ,Türk Milleti veya Türklük adına yaptıklarını bilmek de apayrı bir dert. Onlara göre dilimizdeki bütün yabancı kökenli kelimelerin atılması gerekmektedir. Oysa dil zaten yaşayan bir varlıktır. Zamanla o sadeleşmeyi zaten yapmıştır. Bunu akıl ve mantık dışı bir hareketle sunî bir şekilde devam ettirmenin dilimize çok büyük zararlar vermekte olduğunu müşahede etmekteyiz. Dildeki nüanslar gün geçtikçe yok olmakta ve zengin anlatım gücü zayıflayarak yok olmaktadır. Lütfen dili rahat bırakınız ve onu zorlamaya kalkışmayınız! Her gün öyle kelimelerle karşılaşıyorum ki, mânâlarını hangi sözlüklerde arayıp bulacağımı bilemiyorum. Ve bu kelimelerle kurulmuş öyle cümleler okuyorum ki, anlamakta güçlük çekiyorum. Kelimenin kökünün Türkçe olup olmaması hiç de önemli değildir. Kelime yeter ki dilimiz tarafından kabul görmüş olsun. Zaten yabancı olduğu söylenen o kelimelerin köklerine gitmeye kalkacak olursanız, hiç bir yere varamadığınızı göreceksiniz. Çünkü yüzyıllardır kullanmakta olduğumuz bu kelimeler öylesine bizim olmuşlardır ki, hemen hemen hepsi asıllarından hem ses ve hem de mânâ olarak ayrılmışlardır. Yani tamamen Türkçeleşmişlerdir. Zaten bir dil için de aslonan bu değil midir?

Geçenlerde okulumuzda Türkçeyi öğrendikten sonra tıp fakültesinde öğrenimine başlayan bir Arap öğrencimiz güzel Türkçesiyle bana şu soruyu sordu: “Hocam, öğrencileriniz arasından özellikle hangi milletten olanlar Türkçeyi daha güzel ve çabuk öğreniyorlar?” Muhammed’in bu sorusuna hiç düşünmeden ” Araplar ve Arapça bilenler” diye cevap verdim. O, benim bu fikrime katılmadığını söyledi ve şunları ilâve etti: “Evet, siz bizden ve Farsçadan bir çok kelime almışsınız, bu doğru. Fakat onları o kadar değiştirmişsiniz ki, Arapça ve Farsçadaki telâffuzları ve mânâları yok olmuş. Ve bu yüzden özellikle bu kelimeler bizim için problem oluyor. Çünkü onları bildiğimiz telâffuzlarından ve mânâlarından farklı bir şekilde öğrenmek için büyük çaba sarf ediyoruz.” Sonra düşününce Muhammed’e hak verdim.

Kelimeler konusunda bazılarının bu anlaşılmaz kompleksi nedendir bilinmez! Ömer Seyfettinlerin, Refik Halitlerin, Halide Ediplerin, Halit Ziyaların, Hüseyin Rahmilerin, Reşat Nurilerin, Ahmet Hikmetlerin, Yakup Kadrilerin, Sait Faiklerin, Peyami Safaların, Tarık Buğraların Türkçelerini tanıyamadıktan, okuyamadıktan ve dolayısıyla da sevemedikten sonra Türkçe sevgisi neyi ifade eder ki!.. Zaten bildiği yarım yamalak yabancı dilden kelimelerle konuşmaya başlayan yarı aydınlarımızı ve “evet” , “hayır” ile seçenek karalamaya mecbur edilen öğrencilerimizi gördükçe; değil Türkçenin geleceğinden, milletimizin dahi bekasından emin olamıyorum. 231.842 sayısal puanıyla ÖSS birincisi olan Gökhan Mumcu adlı kardeşimiz bir röportajında şöyle diyor: ” Liselerde yazılı yapılan sınavlar test şekline dönmeli ve sayısı da arttırılmalıdır.” (Eğitim Bilim, Eylül 1999 ) Bu öğrencimiz ilk bakışta haklı gibi görülebilir ancak ciddî olarak düşünülecek olursa durumun vahameti anlaşılır. Zaten vaziyet de onu göstermektedir. Doğru dürüst iki lâfı bir araya getiremeyen, okuma zevkinden mahrum, bir dilekçe yazmaktan âciz, ezbere bir şiir dahi okuyamayan testçi bir nesille karşı karşıya bulunmaktayız. Bu satırları okuyanlar arasından benim çok karamsar olduğumu ve meseleyi abarttığımı düşünenler çıkabilir. Fakat az da olsa işin içinde olan bizlerin penceresinden görülebilen durum ne yazık ki budur.

Yanlış kullanılan “neden” yüzünden, aşağıda listesini vermiş olduğumuz kelimeler dilimizde pek az kullanılır olmuş ve dolayısıyla da, bilerek veya bilmeyerek Türkçemizin düşünce, anlatım ve nüans zenginliklerinin her geçen gün yok olmasına sebep olunmuştur.

Şimdi lütfen şu listeyi bir gözden geçiriniz.

“YÜZÜNDEN” , “BU YÜZDEN” ,“DOLAYI” , “DOLAYISIYLA”, “BUNDAN DOLAYI” “SEBEP” “SEBEBİYLE” , “BU SEBEPLE” , “VESİLE” , “VESİLESİYLE”, VESİLEYLE” , “BU VESİLEYLE” , “VESİLE OLMAK”, “RAĞMEN” , “MÜNASEBET”, “MÜNASEBETLE”, “BU MÜNASEBETLE” “MÜNASEBETİYLE” , “SAYEDE” , “SAYESİNDE” ,”O SAYEDE” , “ÖTÜRÜ”, “BUNDAN ÖTÜRÜ” , “İÇİN” , “OLDUĞU İÇİN” , “SONUCU” , “YOL AÇMAK” , “-MASINA KATKI SAĞLAMAK”, “-MASINDA ROL OYNAMAK”, “KAYNAK OLMAK”

Şimdi de şu “neden”in kurbanı olan cümleleri okuyunuz.

  • Kurbanlık alırken yapılan sıkı pazarlık Erzurum’da 25 vatandaşın omzunun çıkmasına neden
  • Türk Şiiri neden uluslararası açılım kazanamıyor? Bunun nedeni yalnızca Türk dili ile mi ilgili yoksa mevcut şiirin de bunda etkisi var mı?
  • Dostluğumuz nedeniyle evlerine günün muayyen saatlerinde teklifsizce girip çıkardık.
  • Kar, tipi ve buzlanma nedeniyle bir çok köy yolu ulaşıma kapandı
  • Daha önce Başbakan Mesut Yılmaz’ın ölümden dönmesine neden olan helikopter, bu defa da Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e tahsis edilmişti.
  • Araştırma sonuçlarına göre, saraya neden olan beyinsel bozuklukların yüzde 60’ı travma ya da enfeksiyon sonucu, yüzde 40’ı genetik yoldan ana babadan çocuğa geçiyor.
  • Millî Eğitim Bakanı Uluğbay, lise 1. sınıfta iki yıl üst üste sınıfta kalanların okul yönetimleri tarafından “yanlışlıkla” sınava alındıklarını, bu uygulama nedeniyle bazı eleştirilere hedef olduklarını belirterek şunları kaydetti:
  • Pamukbank Fotoğraf Galerisi’nde 10 Şubatta açılan “Ara Güler klasikleri” sergisi, sanatseverlerden gördüğü yoğun ilgi nedeniyle 18 Nisan tarihine kadar uzatıldı.
  • Bizim okuldaki öğrencilerin çoğunun okul dili İngilizce. Onlar bebeklikten itibaren İngilizce konuşuyorlar. Bu nedenle aynı düzeyi yakalamakta zorlandım.
  • Çorum-Ankara Karayolunun 40. kilometresinde meydana gelen kazada Rauf Helvacı yönetimindeki 06 F 7975 plakalı otomobil, hatalı sollama ve aşırı hız nedeniyle uçuruma yuvarlandı.
  • Televizyonun zararlarına bir yenisi daha eklendi. Amerikalı bilim adamları aşırı televizyon izlemenin safrakesesinde taşlara neden olduğunu söylüyorlar.
  • Uçaklarda büyük tehlikelere neden olabileceği için kullanımı yasaklanan ve bir çok uçağın bu nedenle tehlike atlattığı cep telefonları, önceki gün bir uçağın da rötarlı kalkmasına neden
  • Deniz Kuvvetleri eski komutanı emekli Oramiral Vural Bayazıt, ikinci sergisini önceki gece Harbiye Askeri Müzede düzenlenen bir kokteylle açtı. Oramiral Bayazıt, mesleği nedeniyle en büyük tutkusunun deniz olduğunu ve bu tutkuyu resme yansıtmayı çok sevdiğini belirtiyor.
  • Hatice Özcan, bir haftalık gezi için taksitle 81 milyon 900 bin lira ödedi. Oysa geziye katılanların bir bölümünün aynı tur için 63 milyon 900 bin lira ödediğini öğrendi. Gezi dönüşü Anı Tur’a başvurarak bu fiyat farklılığının nedenini öğrenmek istedi.
  • Tur fiyatları tekel maddesi gibidir. Bu nedenle rezervasyonlar, açıklandığı günkü fiyat üzerinden yapılır. Bu nedenle, aynı turda bile farklı fiyatlar oluşabilir.
  • Opel almanız için bir milyon neden.
  • Lifli bir besin maddesi olan pirinç bu özelliği nedeniyle oldukça sağlıklı ve bağırsaklar için faydalı.
  • Rusya’daki suç oranı kontrol altına alınması mümkün olmayan bir düzeye çıktı. Sistemin çökmesi, ailelerin inandığı ve söylediği her şeyi yanlış kabul eden bir gençliğin ortaya çıkmasına neden
  • Gençler arasındaki şiddetin 10 yaşındaki çocuklara kadar inmesinin nedenini araştıran sosyologlar, siyasî önlemlere olduğu kadar, sinema ve televizyonlarda gösterilen şiddet içerikli filmlere de bağlıyor.
  • Son bir hafta içinde aşırı talep yoğunluğu nedeniyle bu tarihlerde gelen siparişlerinizi adrese teslim etmemiz imkânsız hale geliyor. Bu nedenle lütfen siparişlerinizi mümkün olduğunca erken veriniz.
  • Mustafa Sandal’ın askerliği okulu nedeniyle
  • Daha önce yapılan yarışmada özellikle şiir dalına rağbetin çok olması nedeniyle bu yıl yarışmada bu dala öncelik tanınmıştır.
  • Rahatsız olup da gelmediğiniz günleri takip eden gün lütfen okul sekreterliğine bir dilekçe yazarak gelmeyiş nedeninizi açıklayınız.
  • Pratik yapmak, her zaman kalıcı bir öğrenmeye ve unutmamaya neden Bu nedenle bol pratik yapınız. Göreceksiniz, bilgisayar windows ile size daha kolay ve zevkli gelecektir.
  • Ayakkabının emmiş olduğu ter 24 saatte buharlaşır. Bu nedenle ayakkabılarınızı iki gün ara ile giymeniz daha uzun süre kullanım imkânı sağlar.
  • Poduceva’daki çatışmalar nedeniyle yüzlerce Kosovalı Arnavut karla kaplı dağlardan ve tepelerden at arabalarıyla kaçmaya çalışıyor.
  • Dil iletişim demektir. Konuşurken yanlış vurgular,yazarken uygulanmayan kurallarla, bu iletişim her geçen gün bozuluyor. Yaptı-ğımız yanlışların nedeni, Türkçenin kaynaklarına yeterince eğilmeyişimiz olabilir mi?
  • Sümer Ezgü’nün hazırlayıp sunduğu program “Nazar Değmesin” de bu gece 12 Mart Erzurum’un kurtuluşu nedeniyle “Erzurum Türküleri” söylenecek.
  • Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, bakanlığının merkez ve taşra birimlerine yılbaşı nedeniyle gönderilecek hediye paketlerinin sokulmayacağını bildirdi.
  • Gecede kanun sanatçısı, bestekâr Cüneyt Kosal’a Türk Musikisine vermiş olduğu hizmetler nedeni ile topluluk üyeleri tarafından şükran ifadesi olarak çiçekler verildi.
  • Mardin’in Kızıltepe ilçesinde vatanî görevini yapan Doğuş, burnundaki rahatsızlık nedeniyle birliğindeki muayeneden sonra, Diyarbakır Askerî Hastanesine sevk edildi.
  • “Sensodyne” hassas dişlerde soğuk, sıcak, tatlı ve ekşi gibi nedenlerle oluşan ağrı ve sızının giderilmesi için kullanılır.
  • Bu hızlı büyüme ve yoğun çalışma sırasında verdiğimiz geçici rahatsızlık nedeniyle özür dileriz.

 

  • Patlama Nedeni Genleşme – İtfaiye yetkilileri facianın sıcak su borularının genleşerek patlaması sonucu yaşandığını, çatının çökmemesinin ise can kaybının artamamasına neden olduğunu söylediler.
  • “ARKO NEM” dış etkenler nedeniyle kuruyan, çatlayan cildinizi yağlandırmadan, yumuşacık yapar.
  • Ünlü pop müzik sanatçısı Erol Büyükburç’un, göğüs ağrısı nedeniyle kaldırıldığı Hacettepe Üniversitesi Hastahanesinde tedavisinin sürdüğü, hayatî tehlikenin söz konusu olmadığı bildirildi.
  • Trabzonspor kaptanı Ünal Karaman, babası Bahri Karaman’ın ölümünün 40. günü nedeniyle önceki akşam mevlit okuttu.
  • ANAP genel başkanı Mesut Yılmaz, borsada kriz yaşanmasına neden olan belgenin önce kendisinde olmadığını söylüyor, ardından da ‘Belgeyi bana Uluğbay verdi’ diye açıklama yapıyor.
  • Karmaşık network ortamlarında bile mükemmel iletişim sağlıyorsak, nedeni; ilham kaynağımızın kusursuz oluşu.
  • Eşit ağırlıklı puan ile öğrenci alan bölümleri (Hukuk) kazanma ihtimalin düşük. Bu nedenle sözel puana yönel.
  • Cevap kâğıtlarına ÖSYM’ye ulaştıktan sonra hangi nedenle olursa olsun el sürülmediğinden, görevliler sınav süresince bu alanların adaylarca eksiksiz ve hatasız doldurulmuş olmasını denetleyeceklerdir.
  • Rutubet nedeniyle zamanla sebzeliklerde birikebilecek suyu boşaltmayı ihmâl etmeyiniz.
  • Kocaeli merkezli deprem nedeniyle, bütün yurtta bazı sanatsal etkinlikler ertelendi ya da iptal edildi.
  • “Deprem nedeniyle halkın da, hükümetin de çaresiz kaldığına” değinen Time dergisi ise, “şehirleri yerle bir eden deprem” başlıklı haberinde, halkın “ölülerimizi koyacak yer bulamıyoruz” diye feryat ettiğine dikkat çekti.
  • Türkiye’nin en büyük alışveriş merkezi olan Ankara Migros Alışveriş Merkezi, depremin ülkede oluşturduğu üzüntü nedeniyle sessiz bir şekilde açıldı.
  • Eşimle geçirdiğim diplomatik çevredeki yaşantım, son yıllarda da kızımın görevi nedeniyle devam etti.
  • ANAP’ın seçim yenilgisinin nedenleri arasında “Devlet Partisi” imajı da olduğu partileri tarafından kabul edildi.
  • Yenilerde, bir sözcük dolaşıp duruyor dillerde: “Yalakalık”… O kadar çok kişiden duydum ki… Düşünür oldum ağızlara “ciklet” olma nedenini.
  • Rıdvan Dilmen’in yaşadığı büyük üzüntü nedeniyle, F. Bahçe’nin dün sabah yapması gereken idman da iptâl edildi.
  • Kırklareli’nin, Lüleburgaz ilçesinde kurulu bulunan cam fabrikalarının depolarında bulunan camların, deprem nedeniyle kırıldığı, zararın trilyonlarla ifade edildiği bildirildi. Alınan bilgiye göre, Trakya Camda, üretilmiş pencere camlarının bulundukları depoda, deprem nedeniyle meydana gelen sarsıntı nedeniyle yan yana konulan camlar yıkılarak kırıldı.
  • Bir süre önce beyin kanaması geçiren ve sağlık sorunları nedeniyle konuşamayan Türk sinemasının ünlü ismi Sami Hazinses, sanatçı Bülent Ersoy’un Adana’da verdiği konseri izledi.
  • Öğretim görevlisi, okutman ve uzman kadrolarına açıktan atama izni olmaması nedeniyle naklen başvuracak adaylar kabul edilecek ve değerlendirilecektir.
  • 80 yaşındaki Şükrü Tantan’ın, Gölköy’de bulunan evinin bahçesine prefabrik ev yaptırmasının arkasındaki nedenin, kendisine çok düşkün olan oğlu İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın ısrarı olduğu belirtiliyor.
  • MEB, önlisans mezunu olan öğretmenlerin gireceği lisans tamamlama sınavlarının deprem nedeniyle 3 ekime ertelenmesi nedeniyle, Yönetici Seçme Sınavı’nın tarihinin değiştirilmesini kararlaştırdı.
  • Marmara’daki deprem sonrası yapılan yardımların başka yere kaydırıldığı iddiaları, Sakarya Devlet Hastanesi Başhekimi Op.Dr. Mehmet Subaşı’nın görevden alınmasına neden
  • Çiftlikte çalışan veteriner Bilal Sarı da, devekuşlarının gürültü ve sıcaklık değişimine karşı çok duyarlı olduklarını, bu nedenle depremden sonra strese girdiklerini belirtti.

Yukarıdaki cümleleri sabırla okuyabildiniz mi bilemiyorum. Ama burada size sadece bir kısmını sunmuş olduğum bu cümlelerin derlenirken ve yazıya geçirilirken benim sabır derecemi zorladıkları muhakkak!.. Hiç değiştirmeden verdiğim bu cümlelerdeki cinayet derecesindeki dil yanlışlıklarına temas etmiyorum. Onların başlıbaşına değerlendirilmesi gerekiyor. Sizlerin de görmüş olduğu gibi dilimiz bir takım cühelânın elinde katledilmektedir. Dilcilerimizin, edebiyatçılarımızın, eğitimcilerimizin, medya yetkililerimizin ve bütün sorumlularımızın bu durumu ciddiyetle ele almaları gerekmektedir. Dilimiz nereye doğru gitmektedir? Acaba karanlıklar içinde muhatapsız mı kalacağız? Aman Allahım!… Ben böylesi kör, topal, sağır ve mefluç olmuş bir dili kabul etmiyorum!.. Bu benim Türkçem değil!… Bu adamlara doğru ve güzel Türkçeyi nasıl öğreteceğiz?

Şimdi de, yukarıdaki kötü örneklerden sonra, yüreğimize biraz olsun su serpen şu doğru cümleleri okuyalım. Bu cümlelerin sahiplerini dilimize göstermiş oldukları hassasiyetten dolayı da kutlamak istiyoruz.

  • Senin yüzünden oyunu kaybettim.
  • Bazı annelerin hatalı davranışları çocuklarının doktorlardan ve dişçilerden korkmasına yol açar.
  • Yoğun sis dolayısıyla boğaz trafiği aksadı.
  • Uçak kazasına plotaj hatası sebep
  • Çin’de meydana gelen sel felâketi birçok ailenin evsiz kalmasına ve birçok canlının hayatını kaybetmesine yol açtı.
  • Dün okula gidemedim çünkü hastaydım.
  • Hasta olduğumdan dolayı okula gidemedim.
  • Hastalığımdan dolayı okula gidemedim.
  • Talebin büyük olması yüzünden fiyatlar yükseldi.
  • Birçok bilim adamının katkıda bulunmuş olması sayesinde bugün teknoloji oldukça ilerlemiştir.
  • Nazik yardımlarınız ve ilginiz sayesinde problemimi çözdüm.
  • Bütün milletlerarası ticarî faaliyetler şirketler veya fertler tarafından yürütüldüğü için, milletlerarası bankacılık ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
  • Tabiî afetler yüzünden çiftçiler her yıl büyük zararlara uğrarlar.
  • Seyircileri etkilemekteki büyük gücü dolayısıyla sinema, iyi nitelikler olduğu kadar tehlikeler de arzeder.
  • Ortalama ömrün uzaması sonucu, çalışma dışında geçirilen hayat devresinin oranı artmaktadır.
  • Dünya ticareti ve ekonomik etkinlikler artmıştır, bunun sonucunda milletlerarası maliye ve bankacılık gelişmiştir.
  • Yürüyüşçüler tepelerde dolaşırken dağcıların tepesine taş yuvarlayabiliyor! Dağcılar bu yüzden Ballıkayalar’da çok kaza geçirmişler.
  • Pirincin bundan altı bin yıl kadar önce, M.Ö. 4000 yıllarından beri üretildiği biliniyor. Orta Asya ve batıya gelişinin ise Baharat ve İpek Yolları sayesinde olduğu tahmin ediliyor.
  • Yakın gelecekte uydular sayesinde internet erişimi daha yüksek hızlara ulaşacak.
  • Dikkatinizi yaptığınız işe odaklamaya çalışın. Unutkanlık ve dalgınlık yüzünden sıkıntılı durumlarla karşılaşabilirsiniz.
  • Kaza sebebiyle yol ulaşıma kapanınca yaklaşık 200 araç saatlerce yolun açılmasını bekledi.
  • “Hazar Şiir Akşamları” vesilesi ile Elâziz’e gittiğimde Harput’u gezdim.
  • Müslümanlığı kabul etmesine rağmen, Arap asıllı olmaması sebebiyle Ürdün halkının Kraliçeliğini bir türlü hazmedemediği Nur, Kral Hüseyin’in son eşi olarak tarihe geçti.
  • Geçirdiği âni rahatsızlık sonucu hayatını kaybeden gazeteci-yazar Tayyar Şafak, Ankara’da toprağa verildi.
  • Kur’an neden “Oku” emriyle başlıyor? Cenab-ı Hakk neden: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” diye dikkatimizi çekiyor. Ve Hz. Peygamber “İlim, kadın-erkek her müslümana farz kılmıştır!” diye buyuruyor?
  • Batı dünyasının ilminden ve tekniğinden uzak kaldığımızı söyleyenler, bunun sebeplerini ortaya koymuyorlar. Bazı kimseler de, halkın bilgisizliğinden istifade ederek geri kalışımızı İslâma veya başka kültür değerlerimize bağlıyorlar. Batı neden ileri, biz neden geriyiz?
  • Emel Sayın, annesini çok sevdiğini, ona zarar gelmesinden korktuğunu söyledi. Ameliyathaneden çıkan annesine “Canım Annem” diyerek sarılan sanatçı, Ramazan ayı münasebetiyle bütün hastalara seslenerek, “Onlara Allah’tan sağlık ve şifa dolu günler diliyorum” dedi.
  • Beşir Ayvazoğlu, Peyami Safa’nın yaşadığı dönemde genç bir yazar olsaydı, herhalde kalemi ve çalışkanlığı dolayısıyla onun ilgisini çekecekti.
  • Kültür Bakanlığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunun 700. yıldönümü münasebetiyle 1873’te Viyana Sergisi’nde teşhir edilen dev eser “Osmanlı İmparatorluğu Mimarisi” ni yayınladı.
  • Büyük fikir adamı Osman Yüksel Serdengeçti, vefatının 15 yıldönümü münasebetiyle Konya Aydınlar Ocağı ve Selçuk Üniversitesi Vakfı tarafından düzenlenen bir programla yâd edildi.
  • Uzun süredir işsiz olduğu için bunalıma giren Orhan Mert isimli vatandaş, 10 katlı binanın 7. katına çıkarak intihar etmek istedi.
  • Kitaplar bir evin mutfağı. Mutfakta sizi besleyen gıdalar yoksa orası boş oda olur. Dolayısıyla hemen bir Safahat, bir Kendi Gök Kubbemiz ile ilk adımı atmalıyız.
  • 1999 yılında doğal gaz avantajından yararlananlar arasına katılmak istiyorsanız bu ilânı okurken kaybedeceğiniz her saniye, sınırlı sayıdaki doğal gaz abonelik fırsatını kaçırmanıza sebep Bu yüzden doğal gazın faydalarını tekrarlayıp size vakit kaybettirmek istemiyoruz.
  • Avrasya Bir Vakfı, vefatının 40. yıldönümü münasebetiyle Türk şiirinin öncülerinden Yahya Kemâl Beyatlı için bugün saat 15.30’da Cemâl Reşit Rey Konser Salonunda bir program gerçekleştirecek.
  • Ne diyordum? Evet, bilgisayar almadığım için okurlarımın bana gönderdikleri e-mail’ler, doğrudan gazeteye gidiyor. Oradaki genç arkadaşlarım, elleri değdikçe “çıkış” alıp mesajlarınızı bana iletiyorlar. O yüzden de iletişimde gecikmeler oluyor ve dediğim gibi, okurlarıma karşı, vaktinde cevap verememekten dolayı mahcub oluyorum.
  • Bütün bu özelliklerimizin ayrılığı yüzünden iki insan bir araya gelip konuşamaz, görüşemez oldu… Kendimizi hep bir kavganın kıyısında bulmamız neden? Neden, olduğu gibi kabullenemiyoruz birbirimizi? Rengimizle, kıyafetimizle, görüşlerimizle… Acaba içimizdeki sevgi kaynağının kurumakta olmasından mı?
  • Anlamıyorum, neden Ramazanlar çocuk bahçelerindeki kaydıraklar gibi? Neden yitiveriyor, bitiveriyor, gidiveriyorlar? Neden günler kayıveriyorlar altımızdan? Neden hiç bir şey yapmaya vakit bulamıyoruz? Günler neden bu kadar kısa?
  • Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesi yakınlarında meydana gelen trafik kazasında işçi taşıyan bir minibüs hatalı sollama sebebiyle karşı yönden gelen kamyonla çarpıştı.13 kişinin can verdiği kazada 16 kişi de yaralandı.
  • Çeşitli vesilelerle görüşme imkânlarını yakaladığımız, hatta son düğününe katıldığımız Kral Hüseyin’in yerinin kolay kolay dolmayacağında herkes hemfikir.
  • Bolu’da, hatalı sollama sonucu meydana gelen trafik kazasında, iki kişi otomobilde sıkışarak can verdi.
  • Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun 700. yıldönümü kutlamaları dolayısıyla, TRT ekranları belgesel yağmuruna tutulacak.
  • Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde, Paris’te, Versailles Sarayı’nda “Versailles’de Topkapı: Osmanlı Sarayı’nın Hazineleri” adlı bir sergi düzenlenecek. Sergi ile ilgili bir açıklama yapan Kültür Bakanı M. İstemihan Talay; “Osmanlı Kültür Mirasının yutdışında tanıtılmasının yanısıra, Osmanlı Padişahlarının devlet adamlığında ve sanatı gözetmede ulaştıkları üstün seviye, bu sergi vesilesiyle bir kez daha vurgulanacak” dedi.
  • “ARKO NEM” içerdiği E vitamini ve diğer aktif cilt bakım maddeleri sayesinde cildinizi gençleştirir, sağlık ve canlılık kazandırır.
  • Science dergisinde yer alan haberde, astım hastalığının oluşmasında önemli rol oynayan molekülün bulunduğu belirtildi.
  • “Geze Geze” fotoğraf sergisinin gerçekleşmesine vesile olan ve bana her konuda destek veren can arkadaşım Nesrin Tunçbilek’e en içten teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
  • Orta Afrika ülkelerinden Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde geçen hafta sonu oynanan futbol maçında sahaya yıldırım düşmesi sonucu aynı takımdaki tüm futbolcuların öldüğü bildirildi.
  • Bugün Türkiye, dünya teknolojisiyle yarışır durumda… Başarı elektronik bu başarıya katkıda bulunmuş olmaktan ötürü gurur duyuyor.
  • Büyük şehirlerde sanayi tesisleri ısıtma ve yoğun trafikten dolayı önemli ölçüde gaz zararları ortaya çıkmaktadır. (…) İşte bu sebeple bitkilerin gaz zararına karşı sağlıklı kalabilmeleri için buna dayanıklı bitkiler ile şehir ağaçlandırması yapmak mantıklı bir yoldur.
  • Çoğu kere anne ve babanın kendi sorunları, ailenin bir parçası olan çocukları görmezlikten gelmelerine sebep
  • Deprem olayı, aslında çok ciddî bir ölüm habercisi olduğu için dehşet ve panik kaynağı olmaktadır.
  • 1974’te annem ve babam ayrıldılar. (…) Kısacası şefkatten yoksun büyüdüm. Bu yüzden bütün ilişkilerimde; dostluk olsun, aşk olsun, hep şefkat ön plândadır benim için.
  • Hafta sonu dolayısıyla dün yoğunlaşan yollar yine kan gölüne döndü. Dikkatsizlik ve tedbirsizlik yüzünden meydana gelen kazalarda dün 26 kişi öldü, 22 kişi de yaralandı.
  • İşte bütün bunların sebebi; ekonomik gerçeklerin tam bilinmemesi, dolayısıyla kamuoyunun yanlış istikamette şartlanması idi.
  • Devlet yargı teşkilâtının yetersizliği dolayısıyla duyulan güvensizlik, bu yargının pahalı oluşu ve zaman kaybına yol açması gibi sebeplerle tahkim yoluna başvurulmaktadır.
  • İran’da bir düğün sırasında duvarın, kalabalığın üstüne çökmesi sonucu 37 kişi öldü. Çökmenin, toplanan kalabalığın duvara yaslanması sebebiyle meydana geldiği belirtildi.
  • İktidar partileri bu kanun sebebiyle 2003 veya 2004 seçimlerinde oy kaybedecekler. (…) Zaten halkımız, saçmalık ve haksızlık getiren infaz yasası yüzünden, şiddet kullanan suçluların müstahak bulundukları cezayı çekmediği kanaatindedir.
  • Katlanır cep telefonu şeklindeki bu kamera sayesinde, artık gizli çekimlerinizi telefonla konuşur gibi rahatlıkla yapabileceksiniz.
  • Matbaanın Türkiye’ye gelişinin 250. yılı münasebetiyle, Kültür Bakanlığı tarafından çeşitli toplantılar tertip edildi ve PTT Genel Müdürlüğü tarafından anma pulu basıldı.
  • Çikolatalarımız toptan fiyatlarıyla istenilen miktarda sizin belirlediğiniz tarihte teslim edilir. Bu vesileyle 1999 yılının hayırlı uğurlu olmasını diler, Mübarek Ramazan Bayramınızı da kutlarız.
  • DDY ve TRT’nin müşterek projesi, gerçekten de çok başarılı olurken, hem büyük kurtarıcı Atatürk’ü doğduğu evde, ölümünün 61’inci yıldönümünde anmaya, yâd etmeye vesile oldu, hem de Türk-Yunan dostluğu için atılan adımlara olumlu katkılarda bulundu.

Hiç şüphe yok ki, şarkılarımız ve türkülerimizde Türkçemiz bütün güzelliğiyle muhafaza edilip, beslenip, gelişmektedir. Konumuzla ilgili olarak onlardan da örnekler almak istedik.

“Madem küstün dargındın

Neden geldin ağladın

Rıhtımda boynu bükük

Bana mendil salladın.”

(Yusuf Nalkesen)

 

Neden kaçtın uzaklara

Kapanmaz kalpteki yara

Unutma gel beni ara

İçimdesin, içimdesin

Ne özledim bilemezsin.”

(Y. Nalkesen)

 

“Hadi ben öfkemi yenemedim de

Gözümde yaşlarla gitmeye kalktım

Sen dilin tutulmuş gibi davranıp

Neden dur demedin beni bıraktın.”

(Y. Nalkesen)

“Olanlar oldu geçti artık sen ne dersen de Benim kadar suçlusun suçlusun bunda sen de Tek ben mi sebep oldum bu hâle gelmemize Benim kadar suçlusun suçlusun bunda sen de”

(Y. Nalkesen)

“Çatılmış kaşlarınla kime düşman gibisin Gözünde yaşlarınla belli pişman gibisin Nazar mı değdi bize düştük bu hâle neden Kaderimiz böyleymiş ayrıldık istemeden.”

(Y. Nalkesen)

“Yıllar yılı gönlümde bir gün sabah olmadı Bu ne bitmez çileymiş neden hâlâ dolmadı.”

(Türkân Şoray)

“Benim şu yollardan üzgün

Geçtiğim senin yüzünden

Sabahlara kadar her gün

İçtiğim senin yüzünden

(Mehmet Erbulan)

“Zeytin gözlüm sana meylim nedendir

Bu sevmenin kabahati kimdedir.”

(Selâhattin İçli)

Sebep sensin gönülde ihtilâle

Sürüklersin beni sonsuz melâle.

(Ratip Aşur Bey)

“Nedendir bu dil-i zârın figanı

Hayâl eyler gönül geçmiş zamanı”

(Mehmet Sadi Bey)

“O bir vefasızdı, o bir hayırsızdı

Neden gönül anıyor, neden gönül yanıyor.

Neden, niçin anıyor, arıyor bu gönlüm

Onu niçin soruyor, soruyor bu gönlüm. “

(Şekip Ayhan Özışık)

“Söyleme bilmesinler bu aşkın bittiğini Neden beni bırakıp terk edip gittiğini.”

(İlkan San)

“Rüzgâr susmuş ses vermiyor nedendir Sen gideli hayat benim çilemdir.”

(Halit Çelikoğlu)

Neden böyle olduk yıllardan sonra

Hâlâ benim aklım fikrim almıyor

Özür dilemeyi düşündüm amma

Sevgilim bir türlü dilim varmıyor.”

(Mehmet Erbulan)

“Geceler yârim oldu

Ağlamak kârım oldu

Evvel böyle değildim

Sebebim zalim oldu.

(Haydar Telhüner)

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Bugün posta günü canım sıkılır.

Ellerin mektubu gelmiş okunur

Benim yüreğime hançer sokulur

Sebebim, aman, aman, aman…

(Muzaffer Sarısözen)

“Pencereden kuş uçtu

Yandı yürek tutuştu

Bizim de böyle olmamıza

Komşular sebep oldu.”

Aşağıdaki cümlelerde ise “neden” kullanılmamış olmakla birlikte bazı yanlış kullanımlar söz konusudur. Şimdi bunları tek tek ele alalım:

1)”Ağlayabilmek, gözünden yaş akıtabilmek gerçekten önemlidir. İnsanın dinlenmesine, rahatlamasına yol açar.” “yol açmak” olumsuz bir mânâ taşımasına rağmen olumlu bir ifade için kullanılmıştır. Bu cümle şöyle olabilirdi. “İnsanın dinlenmesini, rahatlamasını sağlar.”

  • ” Sakin 1 Mayıs – Kutlamalar, işçilerin sağduyusu ve alınan tedbirler sebebiyle hiçbir olay çıkmadan bitti.” Bu cümlede de “sebep” yanlış kullanılmıştır. Onun yerine “sayesinde” kullanılabilirdi.
  • Sizin aracılığınızla dost bildiğim insanlara selâm yollamak istedim. Yaş 25. Karamanımı ilk kez terk etmek, oradan uzakta olmak elbette sarstı beni. Dost yok, dosttan selâm yok. Yalnızım ve yalnızlığımlayım. Ne olur Muammer kardeş dostlarıma selâm iletmeme sebep

Bu cümlede de; bir kişiden, selâmlarını iletmesi için aracı olması istenmektedir. Bundan dolayı “sebep ol” gibi olumsuzluk taşıyan ifade yerine “vesile ol” denebilirdi.

  • Yine aşağıdaki cümlede de “sebep” çok yersiz bir şekilde kullanılmıştır. Onun yerine “vesile” kullanılabilirdi.
  • Tesadüfen yolu Kırkpınar’a düşen, ondan sonra da bir daha kopamayan ve bu sene dördüncü defa, ta Amerika – Şikago’dan Kırkpınar’a uçan, Kırkpınar’ı tanıtmak için 15 bin marklık masraf yaparak video kaset hazırlayan ve bunlardan üç yüzünü Amerika ve Avrupa’ya gönderen ve bu kasetler vasıtasıyla Fransız Lui’nin Sarayiçi’ne gelmesine sebep olan Papaz Donald Miller de bilemi-yor, kendisini Kırkpınar’a çeken esrarı.”
  • ” Yalova, Safranbolu mahallesinde, depremden 10 dakika önce aşırı derecede havlayarak Tek ailesini uyandıran Toni isimli köpek, üç kişinin kurtulmasına sebep oldu. “

Bu cümleden de köpeğin aileyi uyandırmakla kötü bir iş yapmış olduğu gibi bir mânâ çıkıyor. Tabii ki yanlış bir kullanımdır. Oysa cümle “… köpek, üç kişinin kurtulmasını sağladı.” şeklinde bitirilebilirdi.

  • Windows veya diğer bir program çalışırken bilgisayarı düğmesinden kapatmayın. Bu hem bilgi kaybına sebep olabilir, hem de harddiskte kayıp alanlar oluşmasını sağlar.”

Bu cümlede de “sağlar” çok yanlış bir şekilde kullanılmıştır. “Sağlamak” olumlu bir ifadeye sahiptir. Oysa cümlede, yapılacak bir hatanın neye sebebiyet verebileceği söylenmek istenmektedir. Bu yüzden “sağlar” kullanılamaz. Onun yerine “… kayıp alanlar oluşmasına sebep olur.” denebilirdi.

  • “Öğretmenim yüzünden iyi İngilizce öğrendim.”

 yüzünden” kelimesi olumsuzluklar için kullanılmalıdır. Oysa bu cümlede bir memnuniyet ifade edilmeye çalışılmaktadır. Bundan dolayı onun yerine; “sayesinde” kullanılmalıdır. 

  • “Önceki gün ve dün Söğüt’te yapılması gereken “Ertuğrul Gazi ve Söğüt Şenlikleri” bu yıl deprem münasebetiyle gelecek yıla ertelendi.”

Yine bu cümlede de “münasebet” yanlış kullanılmıştır. “Münasebeti” olumlu şeylerin gerçekleşmesinde kullanmak icap eder. Oysa burada üzücü bir olayın meydana gelişi, şenliklerin yapılamaması sonucunu doğurmuştur. Bu yüzden cümle şöyle bitirilebilirdi: “… bu yıl meydana gelen deprem dolayısıyla gelecek yıla ertelendi.”

Yukarıdaki örnek cümlelerden de anlaşılacağı üzere; dil öğretimi, dilin kullanılışı, sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve nüanslarının kaybedilmeden yaşatılabilmesi gibi hususlar çok ciddî olarak ele alınmalı ; yetkili ve etkili kişi ve kuruluşlar vasıtasıyla çok geç olmadan somut şeyler ortaya konulmalıdır…

“LEYLÂ ACEP NEDEN SES VERMİYOR FERYÂDIMA”

Muhsin Karabay

Özellikle son yıllarda hemen hemen herkesin diline ve kalemine dolanan bir kelime var: “NEDEN”… Olur olmaz her yerde karşımıza çıkan bu kelime öztürkçecilik adına uydurulan diğer kelimelerden çok daha şanssız. Bari onları isteyenler kullanıyor. Fakat bu öyle değil. Maymuncuk gibi her deliğe girmeye daha doğrusu sokulmaya çalışılıyor. Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde, kitaplarda, broşürlerde, prospektüslerde her an karşınıza çıkan bu kelimeyi bir de dilimiz konusunda taşıdıkları hassasiyeti bildiğiniz dostlarınızdan da duyunca gerçekten tehlike çanlarının çaldığını ve birşeyler yapılması gerektiğini fark ediyorsunuz. Geçenlerde İstanbul’daki Cemâl Reşit Rey Konser Salonundaki bir geceye telgraf gönderen biri bakan olan iki milletvekilimizin geceye katılamayacaklarını ifade ettikleri cümleler neden’liydi. Üstelik bu iki milletvekilimizin de dilimiz konusundaki hassasiyetlerini biliyorum . Öyleyken, farkında bile olmadıklarını düşündüğüm bir hataya onlar da düşmüşlerdi. Aslında bir soru zarfı olan “neden”, bilindiği üzere; olan veya olmayan bir şeyin sebebini sormak için kullanılır. Fakat belirttiğimiz gibi bu öylesine yanlış kullanılıyor ki, dilimizde bulunan bir çok kelimeyi de adeta unutturmaya başladı. İşin en acı tarafı da insanların yaptıkları hatayı bilmeden, medyanın ve basının etkisiyle tuzağa düşürülmeleridir. Bunun başka bir izah tarzı olamaz. Çünkü hiçbir sağduyu sahibi, dilinin fakirleşmesini istemez. Bakınız bu beş harfli kelimemiz dilimizdeki hangi kelimelerin ve ifadelerin katili olmakta. Siz şimdi bütün bunları atıyor ve dilinizin adeta bir kabile dili haline gelmesi yolunda çanak tutuyorsunuz. Ve üstelik bunu da hiç farkında olmadan yapıyorsunuz. Yazıktır efendiler, yazıktır beyler… Dilimizi fakirleştirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur ve olamaz da!… Binlerce yılda meydana getirdiğimiz güze-lim Türkçemizi böylesine hoyrat diller elinde “neden”lere yem yapamayız!… Şimdi lütfen şu listeye bir göz atınız:

“YÜZÜNDEN”,  “BU YÜZDEN” ,”DOLAYI”, “DOLAYISIYLA”, “BUNDAN DOLAYI” , “SEBEP”  , “SEBEBİYLE”, “BU SEBEPLE” , “SEBEP OLMAK” , “VESİLE” , “VESİLESİYLE”, VESİLEYLE”, “BU VESİLEYLE” ,”RAĞMEN” , “MÜNASEBET”, “MÜNASEBETLE”, “BU MÜNASEBETLE” ,”MÜNASEBETİYLE”, “SAYEDE” ,  “SAYESİNDE”, “O SAYEDE” , “ÖTÜRÜ”,  “BUNDAN ÖTÜRÜ” , “İÇİN” , “OLDUĞU İÇİN” ,  ” -MASINA KATKI SAĞLAMAK” , “SONUCU”  , “YOL AÇMAK”, “-MASINDA ROL OYNAMAK” , “KAYNAK OLMAK”

Listemize, bizim de eskidiğine inandığımız artık kullanımdan düşmüş olanlarını ilâve etmedik. Fakat T.D.K.’nın 1945 tarihli, Ahmet Cevat Emre imzalı Türk Dilbilgisi’nden bir not sunmak istiyorum: “Osmanlıcanın kullandığı –ten naşi, -e binaen, -e mebni gibi yabancı sontakılar yerine –den dolayı,

den ötürü geçmeğe başlamıştır.” (syf: 338) İşin ilgi çekici tarafı 50 yıl sonra dolayı ve ötürü’nün de eskitilmiş olmasıdır!.. Bu durum böyle devam ederse devletimizin ve milletimizin bekasını da tehlikede görüyorum. Çünkü birkaç asır sonra nesiller arasındaki bağlar gevşeyecek ve hatta korkarım tamamiyle kopma derecesine gelecektir Allah korusun!..

Bu listeye ilâve edilebilecek daha nice zenginliklerimiz var. İşte bu “neden” , yukarıdakilerle kurabileceğimiz, daha doğrusu kurmamız gereken cümlelerimizde adeta bir derebeyi gibi rol oynuyor. O kadar kötü, o kadar çirkin, o kadar mânâsız, o kadar sefil, o kadar rezil; o kadar estetikten , musikiden, ahenkten ve nüanslardan mahrum cümlelerle(!) karşılaşıyoruz ki, bazılarının Türkçe bildiğinden de şüpheye düşüyoruz. Elbette insan olarak hepimizin yapabileceği hatalar olabilir, ancak bu iyi niyetlerin ötesinde bir şeydir.

1979-1980 yıllarında Tercüman gazetesinde “YAŞAYAN TÜRKÇEMİZ” adıyla başlatılan hareket münasebetiyle bu konuda da birçok değerli yazı kaleme alınmıştı. Yaşayan Türkçemiz başlığı altında yayınlanan bu yazılar daha sonra 3 cilt halinde kitaplaştırılmıştı. İlgilenenlere bu yazıları okumalarını tavsiye ederiz. Ayrıca “neden” konusunda Orhan Şâik Gökyay Hocamızın da güzel bir yazısı vardır ve mutlaka okunmalıdır. ( Türk Dili, sayı: 252, Eylül 1972 veya Destursuz Bağa Girenler, Dergâh yay., İstanbul, Mayıs 1982, syf. 171-174)

Türk Edebiyatı dergisinin Aralık 1999 ve Nisan 2000 sayılarında bu hususta iki yazımız yayınlanmıştı. Elbette bunları kendimiz yazıyor, kendimiz okuyoruz. Son birkaç yılda sağda solda karşılaşarak bilgisayarıma kaydettiğim yüzlerce cümle, doğrusu beni iyice korkutmaya başladı. Bu mevzuyu “galat-ı meşhur” tabirine sığınarak görmezlikten gelemeyiz. Dilimizden sökülüp atılan her kelime dil sarayımızın viran olmasına sebep olmaktadır.

Şâirin;

“Yıktın viran ettin gönlüm sarayın

Sen onun bir taşın örebilmezsin”

dediği gibi; bir taşını dahi yerine koymaya gücümüzün yetmeyeceği bu sarayı, gözümüz gibi muhafaza etmeli , sevmeli ve elbette onun geliştirilmesi, zenginleştirilmesi yolunda şuurla atılan adımlara destek olmalıyız.

T.D.K.’nın Türkçe Sözlük’ünde yazımızın konusu olan mânâda, neden, neden olmak, neden bilimi, nedeniyle, nedenli, nedensel, nedensellik, nedensellik ilkesi, nedensiz’e rastlamak da bizi üzdü doğrusu. Neden’i, yukarıda yok edilmekte olduğunu belirttiğimiz kelimeler ve fiiller mânâsında sözlüğünüze yerleştirdiğiniz anda herşeyi kabul etmiş sayılırsınız. Böylelikle sözlüğünüzü kullananların büyük bir kısmı da durumdan habersiz olarak medyanın da tesiriyle diğerlerini öğrenme ve kullanma ihtiyacı bile hissetmeden sürekli neden’i kullanacaktır.

“İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.” diye çok güzel bir atasözümüz var. İnanın bu neden bombardımanı altında istemeyerek kendimin de kullanmaktan korktuğum bu neden maymuncuğu ile ilgili olarak ilk örnekleri “Türk Dili”nden vermek istiyorum:

İlki, Türkçemize önemli hizmetlerde bulunmuş ve çalışmalarına büyük bir azimle devam eden değerli hocamız prof. Dr. Zeynep Korkmaz’dan. “Türk Dili”nin Temmuz 2001 sayısındaki bir konuşma metni şöyle başlıyordu: “Sayın Konuklar,

Size bugün yapacağım konuşmada bilim dili ve Türkçe konusunu seçmemin nedeni son yıllarda Türkçeyi bilim dili olarak hafife alan bazı görüş ve eğilimler ile buna bağlı olarak dilimizi geri plâna iten bir takım uygulamalardır.”

Farkında olmadan kullanmış olduğundan hiç şüphemiz olmadığı halde bu örneği buraya alışımızın sebebi yaşça da, başça da bizden büyük olan kıymetli hocamızı tenkit etmek değil elbette. Tek gayemiz işin ehemmiyetini ve vahametini dile getirmeye çalışmaktır.

Diğer örneğimiz de “Türk Dili”nin Ağustos 2001 sayısında yer alan “Türk Dil Kurumu” imzalı yazıdan: “Mahkeme, sermaye artırımı nedeniyle çıkarılan yeni hisse senetlerine isabet eden temettüün CHP’ye ait olacağına karar vermiş, Türk Dil Kurumunun ve Türk Tarih Kurumunun amaçlarından ayrılarak Atatürk’ün kurduğu kurumlar olmaktan çıktığı iddiasını ise reddetmiştir.”

Yazımız bilgisayarımızda demlenirken yine Türk Dili’nin Eylül 2001 sayısında Ayfer Aktaş imzalı bir yazı okuduk. Maalesef bu arkadaşımızın da nedenlerinden oldukça rahatsız olduk. Bakın şimdi şu cümleye:

“Ancak cümledeki kişinin (özne) dünya görüşünün değişmesinin nedeni üniversiteye girmesidir. Buna dayanarak “Neden dünya görüşü değişti?” sorusu “üniversiteye girdikten sonra” cevabıyla yanıtlanabilir. Bu da bu ulacın nedensel bir işlevinin olduğunu göstermektedir.”

“cevabıyla yanıtlanabilir” hakkında herhangi bir şey söylemek istemiyoruz. Ancak yukarıdaki ikinci cümledeki neden hariç diğerlerine itirazımız olacaktır. Türkçemizi bu kadar fakirleştirmenin bir mânâsı yok!.. Nedir dilimizi, bunca kelimemiz varken, bir nedene mahkûm edişinizin sebebi Allah lillâh aşkına? İnanın şâirimiz Mehmet Turan Yarar’ın:

“Hayır çıkmaz bu akıldan

Çıldırmaya gideceğim”

dediği gibi çıldıracak dereceye geliyorum.

Eskiden sürekli olarak takip ettiğim bir dergi vardı: Türk Yurdu. Milletimizin varlığı, dili ve edebiyatı bakımından önemli olan bu dergiyi artık hemen hemen hiç göremiyorum. Gazete bayilerinde de bulunmuyor. Hâlâ düzenli olarak çıkar mı çıkmaz mı bilemiyo-rum. Geçenlerde tesadüfen gördüğüm Nisan 2001 sayısını şöyle bir karıştırırken, 18 Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi sayın Kenan Çelik’in bir yazısına rastladım. Yazısının başlığı şöyleydi: “Çanakkale Onsekiz Mart Deniz Zaferinin Siyasî Nedenleri ve Sonuçları”

Bir neden’li cümle de Gösteri’den:

“Levent Kırca, RTÜK’ün , ‘Olacak O Kadar’ programındaki Devlet Bakanı Işılay Saygın tiplemesi nedeniyle televizyon kanalı-na 1 gün kapatma cezası vermesi nedeniyle televizyon programı yapmayacağını bildirdi.” (Temmuz 2001, syf. 55)

Şimdi vereceğim örnek de, yabancılara Türkçe öğretmekle görevli meslektaşlarımızın ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini ortaya koyması bakımından önemlidir.

20 Ekim 2001 tarihinde İstanbul’da, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde büyük şâir Şehriyar’ı anma toplantısı düzenlenmişti. İran’dan, Azerbaycan’dan gelen öğretim görevlileri ve edebiyatçıların da katıldığı toplantıda İran Başkonsolosu’nun bir cümlesini neden kullanarak tercüme eden genci program arasında uyarmak istediğimde, “ama siz kullanıyorsunuz” deyince; “siz bize bakmayın, biz hata yapıyoruz, bari siz yabancılar olarak dilimizi bütün zenginlikleriyle öğrenin ve kullanın” diyerek neden’in dilimizden silip süpürmekte olduğu kelimeleri söyleyince bana hak vererek çok teşekkür etti. O, konsolosun cümlesini şöyle tercüme etmişti. Yaptığım kayıttan aynen aktarıyorum:

“İran ve Türkiye’nin eski uygarlıklara sahip iki tarihî ülke olmaları bilinciyle, ortak kültürel programların yapılmasının ve bu önemli hususta fikir alışverişinde bulunulmasının dost iki ülkenin ilişkilerinin gelişmesi ve sağlamlaşmasına neden olacağını düşünü-yorum.” Tabiî bu cümledeki neden yerine vesile kelimesi kullanılmalıydı.

Faruk Kadri Timurtaş, Yeni Kelimeler Sözlüğü’nde; neden, nedensel ve nedensellik için uydurma diyerek, neden’in karşılığı olarak, sebep’i; nedensel’in karşılığı olarak, sebebî’yi ve nedensellik’in karşılığı olarak da, illiyet’i veriyor. Bir İngilizin, bir Fransızın, bir Almanın böylesine cümleler kurabileceklerini hiç sanmıyorum.

Bakın şimdi size enteresan bir tablo sunmak istiyorum. Bizde sadece neden ve onun türevleriyle karşılanan kelimeler, İngilizce, Fransızca ve Almanca’da hangi kelimelerle karşılanıyor:

 

TÜRKÇEİNGİLİZCEFRANSIZCAALMANCA
Neden? (doğru – soru zarfı)Why?, What for?Pourquoi?Warum?
Neden (sebep, illet)Reason, CauseRaison, CauseGrund, Ursache
NedenbilimEtiologyEtiologieAetiologie
NedenlilikMotivationMotivationMotivierung
Nedense (doğru)SomehowN’importe quelle raisonAus irgendeinem grunde
NedenselCausal, causativeCausalKausal
NedensellikCausalityCausalitéKausalitaet
NedensizlikArbitrarinessArbitraireArbitraritaet

 

Kaynak: Güneş’in Büyük Sözlüğü, Cilt:2, syf: 1581

Türk Dili’ndeki bütün yazıları okuyamıyoruz şüphesiz. Bu yüzden bütünü hakkında bir şey söylemek mümkün değilse de söylediklerimizin kâfi geleceğini düşünüyoruz. Yine derginin Ekim 2001 sayısında yer alan sayın Dr. Hayriye Bilginer’in “Batı Dillerinde ve Türkçede Güzel Adlandırmalar” başlıklı yazısında rastladığımız nedenler de korkuttu bizi. Sayın Bilginer’in 9 satırlık üçüncü paragrafındaki 3 nedenden sonra son cümlesinde kullandığı sebep rahatlamamızı sağladı:

“Ullmann’a göre, güzel adlandırmaya gidilmesinin birinci nedeni olarak insanların doğal ve doğa üstü …. (…) Güzel adlandırmaya yol açan ikinci neden olarak …. (…) Güzel adlandırmaya yol açan bir üçüncü neden ise …”

Geçenlerde, rahmetli şâirimiz Mustafa Necati Karaer’in vefatından sonra ailesi tarafından bana verilen Hisar ciltlerinin bazı sayılarını karıştırıyordum. Derginin Şubat 1967 sayısına Mehmet Nâzım takma adıyla “Öztürkçe Masalı” başlıklı bir önsöz yazmış olan rahmetli Tarık Buğra, yazısının bir yerinde şöyle diyor: “(…) Sanki aynı çoban; ‘Sebep olanın sebebi kurusun’ demez de, ‘neden olanın nedeni kurusun’ dermiş gibi.” Yine aynı sayıda yer alan bir konuşmada Karaer de; “(…) Hastanın umudu yerine, “sayrının umudu” ; ömrüne bereket yerine “yaşantına bolluk”; sebebi nedir yerine “nedeni nedir” diyemezsiniz.” diyor.

Bu cümleleri iktibas edişimin sebebi şu: Geçen yıl Kültür Bakanlığı yayınları arasında “Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Hisar Topluluğu ve Edebî Faaliyetleri” adıyla güzel bir çalışma neşredildi. Dr. Öztürk Emiroğlu imzasını taşıyan bu değerli incelemeyi üzülerek söylemek mecburiyetindeyim ki, “neden”lerin bolluğundan dolayı okuyamadım. Demek ki Öztürk Bey de işin farkında olmayanlardan. Kendilerini yakından tanımış olduğum ve yukarıda görüşlerini kısa alıntılarla ortaya koyduğum iki Hisarcının kemikleri sızlamıştır eminim. İşte size kitabın sadece 75-77. sayfalarından rastgele seçilmiş birkaç örnek:

  • Hisar’ın Yayınlanış Nedenleri
  • Hisar topluluğunun oluşmasına ve Hisar dergisinin yayınlanmasına da, dönemin sosyal, siyasî, özellikle kültür ve sanat hayatında yaşanan gelişmeler neden olmuştur.
  • Hisarcılar adlarına uygun olarak Türk Şiirini geleneksel formlarından koparmamak için mücadele ederler. Bu da tartışma ve polemik cephesinin genişlemesine neden olur.
  • İlhan Geçer de “… Hisar dergisi, yıkıcı Garip Hareketine, dildeki tasfiyeciliğe karşı bir tavırla yayın hayatına atılmıştır.” İfadesiyle, derginin yayınlanış nedenini açıklar.
  • Ulus’taki İstanbul Pastanesi’nin de İstanbul’daki “Küllük” gibi edebiyat ve sanat adamlarının toplantı yeri olması, yeni dostlukların kurulmasına neden olur.
  • Hisar Topluluğunun oluşmasına veya derginin çıkışına neden olan temel faktör, dönemin edebiyat ortamıdır.

Çok sevdiğim şiirler arasında yer alan “Hikâye” den şu iki bölümü birlikte okuyalım:

“Benim doğduğum köylerde

Ceviz ağaçları yoktu,

Ben bu yüzden serinliğe hasretim

Okşa biraz!

….

Benim doğduğum köylerde

Kuzey rüzgârları eserdi,

Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır

Öp biraz!

Cahit Külebi

Herkesin çok sevdiği bu şiiri yazan ve “yüzden” kelimesini adeta ölümsüzleştiren bir şâir nasıl oluyor da aşağıdaki “neden” li cümleleri söyleyebiliyor? Tabiî onun dil konusundaki görüşlerinin TDK’daki “yazmanlık” göreviyle de bağlantılı olarak aşırı bir öztürkçeciliğe kaymış olması dilinin güzelliğini zedelemiştir. Biz her zaman dilimizin o tadını, o rengini, o ahengini ve o zenginliğini sevdik ve sevmeye de devam edeceğiz. Yıllar önce Tercüman gazetesinde sayın Nazlı Ilıcak’la aralarında geçen mektuplaşmaları hatırlıyorum. O zaman Nazlı Hanım da söylemişti bunları. Tabiî rahmetli Külebi’nin bu memleketi, bu milleti ve Türkçe’yi ne kadar çok sevdiği tartışılmaz bir gerçektir. Onunla şahsen tanışamadım ama televizyondaki bir programda da görüp dinledikten sonra fikrim iyice pekişti. İşte maalesef şu cümleler de yine Külebi’ye ait:

“Ataç ve Suut Kemâl Yetkin, yaşlı olduğum nedeniyle ödüle girmememi ve bana oylarını vermeyeceklerini söylediler.” “Yazınımızda değerlendirmeler çoğu kez yazım ve sanat dışı nedenlere dayandırılıyor.”

Şimdi de tanıdığım ve çok sevdiğim iki şâirimizden örnek vermek istiyorum. Bu kıymetli şâirimizden biri Bahaettin Karakoç, diğeri de Halil Soyuer… Güzel şiirlerini kendilerinden de dinlemiş olduğum ve güzel dilimize yaptıkları hizmetlerini de bildiğim için birer örnek de onlardan vermek istedim. Bilindiği gibi sayın Bahaettin Karakoç dilimizin bütün imkânlarını ve zenginliklerini değerlendirmeye çalışan bir şâirimizdir. Geçenlerde kitaplarını karıştırırken “Çay” isimli şiirinde “neden”li bir mısraya rastladım. Bilmiyorum bunu bilerek mi kullandı şâirimiz ama ben bu kullanılıştan başka bir neden’e rastlamadım. Fakat yine de bu şiirin ilgili bölümünü alıntılamak istiyorum:

“Belirsiz nedenlerle vuruluyorum

Renkli ipeklilerde, elvân kokularda

Ufuklar lâle ve kan”

(Seyran, syf. 85)

Sayın Halil Soyuer’in de, 1995 yılında imzalayıp gönderme zahmet ve nezaketinde bulunduğu “Zaman Akıp Gidiyor” isimli kitabında güzel bir şiiri var. Adı “NEDEN” olan bu şiirini çok da beğenmiştim.

NEDEN

Her gün buluşurduk seninle her gün

Neden bu günlerde meylin az gibi

Gözlerin yağmurlu neden böylesin ?

0 sıcak ellerin, neden buz gibi.

Eski günlerimiz, neydi bir düşün

Sadece sevilmek sevmekti işin,

Neden böyle acı, şimdi gülüşün

Bakışların neden bir infaz gibi

Kırgınlık bir yanda şöyle dursun da

Suç mu seni sevmek, ne varmış bunda

Giderken yine el sallıyorsun da

Yürüyüşün öyle, neden naz gibi

Yine öyle olsan, oynasan gülsen

Ne zormuş ayrılık ne zormuş bilsen

Günleri ayları aşarak gelsen

Koşsan kollarıma geçen yaz gibi

Halil Soyuer

Ancak güftesi ona ait olan “Dile Düşelim” adlı şarkıyı dinleyince çok üzüldüm doğrusu. Çünkü güftedeki “neden” kelimesi kafiye uğruna yanlış kullanılmış olduğundan, maalesef yazımızın başından itibaren ifade etmeye çalıştığımız derdimizin büyümesine sebebiyet verebilecektir!… Bir çok kıymetli sanatkârımızın okuduğu bu güzel şarkının adı, sayın Merâl Mansuroğlu’nun kasetinin de ismi olmuştu üstelik.

“Ayrılığa hiç yok neden

Sen bir cansın ben de beden

Aynı telde bir nağmeden

Çalınıp dile düşelim.”

Halil Soyuer

Bir neden’li güfte de Aşkın Tuna’dan. Maalesef kafiyenin kurbanı olmuş o da!

“Bana sorma nedenini

İnan ben de bilmiyorum

Bir çılgın, bir deli gibi

Seni öyle seviyorum.”

Aşkın Tuna

Böylesine güfteler şimdilik sayıca fazla olmasa da, endişemizi bestekârların da bilmesini arzu ediyor ve şiirleri bestelerken kendilerinden bu konuda dikkatli olmalarını rica ediyoruz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, sanat eserleri bazen en güçlü ordulardan bile daha güçlüdür.

Bir de, yıllardır severek dinlediğimiz Özdemir Erdoğan’ın bir şarkısına dikkatinizi çekmek istiyorum:

“Sevgi anlaşmak değildir, nedensiz de sevilir

Bazen küçük bir an için ömür bile verilir”

Bugün (6.11.2001) satın aldığım Şebnem Kısaparmak’ın “Bir “Şiir”di Yokluğun” adlı şiir kasetini dinlerken yine bir neden’e rastladım:

“Çünküsü yok nedeni yok sevmenin

Zamanı hiç yok”

(“Seni Seviyorum” adlı şiirden)

diyor Şebnem Hanım. Kasetinde başka neden’e rastlamamama rağmen o yetti bana. Kulağım öylesine hassaslaştı ki, her ne zaman bir neden duysam tüylerim diken diken oluyor.

2001 yılının son günlerinde bize yeni yıl hediyesi olarak bir şarkısını sunan sayın Sertap Erener’e de sitemlerimizi gönderiyoruz.

Çünkü güzel denilebilecek şarkısında neden’lerle karşılaşıyoruz:

“Yeni bir aşk

Yeni bir iş

Yine gülecek bir neden lâzım

(…)

Kendime yeni bir neden lâzım.”

İsmini vereceğimiz bir diğer hocamız ve yazarımız da artık aramızda olmayan fakat yazdığı eserlerle edebiyatımıza katkıda bulunan rahmetli Berna Moran’dır. Eserlerini okurken karşılaştığımız neden’ler o kadar çoktu ve anlatımını, üslûbunu öylesine topallaştırıyordu ki, bu eserler basılırken kendisinin; dostları, öğrencileri veya yayıncıları tarafından niçin uyarılmamış olduğunu merak ettik doğrusu. Çünkü “dolayı, yüzünden, ötürü, vs.” kullanarak kurduğu pek çok cümle de yer alıyor kitaplarında. Yani yukarıda listesini vermiş olduğumuz kelimelerle barışık. Neden’i onlara karşı kullanmıyor. İngiliz Dili ve Edebiyatı profesörü de olan hocamı-zın böylesi cümlelerin İngilizce’de de kabul görmeyeceğini bildiğine şüphe yoktur elbette. İşte size “neden”li birkaç örnek:

  • Rus Biçimcileri yeni akımların, üslupların, biçimlerin doğmasının nedenlerini açıklarken de tarihsel, sosyal, ekonomik nedenlere bakmazlar, sorunu biçimsel nedenlerle çözümlerler.
  • Marksist eleştiri, sosyolojik eleştiri gibi genellikle bir sanat olayının nedenlerini araştırır. Ancak sosyolojik eleştiri bu nedenlerin çeşitli olabileceğini iddia ederken Marksist eleştiri ekonomik koşulları ve toplumdaki sınıf çatışmalarını esas alır ve olayı bunlarla açıklar.

Zaman zaman istifade ettiğimiz bir eser olan Türk Şiir Bilgisi (TDK yay. Ankara, 1999)’ndeki birçok “neden”li cümlelerden de bir örnek vermek istiyoruz:

“(…) Burada şâir, yapıtını yazmaya başlamasının nedenini açıklar. Şeyh Galip’in Hüsn ü Aşk adlı mesnevisinin sebeb-i telif bölümü şöyledir:” (syf:169)

Gördüğünüz gibi, “neden” kelimesiyle “sebeb-i telif” ifadesi bir tezat oluşturuyor. Allah’tan birisi çıkıp da “sebeb-i telif” yerine “neden-i telif” demiyor. (Diyen var mı acaba?)

Şimdi eserinden örnekler vereceğimiz bir diğer isim de; yazmış olduğu değerli eserlerle Divan edebiyatını özellikle genç nesillere sevdirmeyi ve sahasında ismini kabul ettirmeyi başarmış kıymetli hocalarımızdan İskender Pala. Genç yaşta ortaya koyduğu “Ansiklopedik Dîvân Şiiri Sözlüğü” adlı çalışmasıyla bu sahadaki önemli bir boşluğu doldurmuş olan değerli dostumuz ve hocamız İsken-der Bey de maalesef bu eserinde bir çok neden kullanmıştır. 4 sayfalık önsözünün sadece ilk sayfasında 4 tane neden’li cümle kur-muştur. Şimdi de üzüntüyle bu örnekleri sunalım:

“(…) Yani hayat şartlarının değişmesi ve modern dünyanın etkisi ile değişen düşünce sistemi, divân edebiyatına da etki etmiş ve artık onun kullanılmaz hale gelmesine neden olmuştur. Bugün divân edebiyatının anlaşılmayışının ve hatta ona düşman oluşun başlıca nedeni bu değişimdir.(…) Divân edebiyatının layıkıyla bilinmeyişi ise ona düşman kazandırmakta ve bir kenara itilmesine neden olmaktadır. (…) Divân edebiyatı şiir ağırlıklı bir edebiyattır. Bu nedenle çalışmamızı şiirler üzerinde yoğunlaştırdık.” (syf:9)

İstanbul’da bulunan Pera Palas otelinde her ay “Gönül Dostları” adıyla bir şiir ve müzik toplantısı yapılır. Tanınmış bazı şâir ve yazarlarımızın yanısıra şiir heveskârlarının da iştirak ettiği bu toplantıya, İstanbul’un renkli simalarından “Pala Şâir” de katılır. Şapkası, şapkasındaki gülü, temiz giyimi, pala bıyığı, ceketinin yakasındaki aksesuarları, elindeki ahşap, iri taneli büyük tesbihi ve her zaman boyalı ve cilâlı ayakkabısıyla herkesin dikkatini çeken Pala Şâir büyük bir milliyetperverdir de. Eminim onu İstiklâl caddesinde görüp tanıma imkânınız olmadıysa bile mutlaka bir gazetedeki röportajından hatırlayacaksınız.

Gönül Dostlarının, 14 Ekim’de yapılan toplantısına da katılan Pala şâir, mikrofona davet edilince şiirinden önce söylediği üç cümlede birer neden kullandı. Toplantı bitiminde bu durumu kendisine açıkladığımda çok memnun oldu. Öğrenim görmüş birisi olmadığından, böylesine hataları yapabildiğini söyleyince; ben de kendisi gibi düşünmediğimi belirterek; gerçek, hâlis ve temiz Türkçenin halkın ağzında yaşadığını, radyolardan, televizyonlardan duyduğumuz yanlış cümlelerin onları da etkilediğini ve zaten asıl tehlikenin de bu olduğunu söyledim. Pala Şâir bundan böyle çok dikkatli olacağını ifade etti.

Ben hâlâ radyo dinleme zevkini kaybetmemiş olanlardanım. Sabahları kalkışımdan itibaren evden çıkışıma kadar radyomu dinler, özellikle de günün başlangıcında ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmelerden haberdar olmaya çalışırım. Bakın şimdi sizlere 24 Eylül 2001 sabahı NTV Radyodan yapmış olduğum ses kaydından bir örnek sunmak istiyorum. Neden’i yanlış olarak en çok kullanan radyo-lardan birisi olan NTV Radyo’nun şu hava durumundaki toplam 6 cümlesinden üçü neden’li:

“Yurdu etkisi altına alan iki ayrı yüksek basınç sistemi, açık ve sıcak bir gün yaşanmasına neden olurken sıcaklıklar biraz daha artarak, Marmara, Ege ve iç kesimlerde yer yer 35 dereceye kadar çıkacak. (…) İstanbul güneşli. Hafif esen lodosla birlikte artan nem oranı sabah gölgede 26 derece hissedilen sıcaklığın, öğlen 30 dereceye çıkmasına neden oluyor. (…) İzmir’de rüzgâr hafif esiyor. Öğlen %55 nem oranı sıcaklığın gölgede 34 derece hissedilmesine neden oluyor.”

21 Ekim 2001 tarihinde, Fatih Reşat Nuri Sahnesinde, Nezihe Meriç’in “Çın Sabahta” adlı oyununu seyrettim. Oyunu genel olarak beğendim. İki kişilik bir oyun olmasına rağmen sıkılmadan seyrettiğimi söylemeliyim. Ayrıca sayın Meriç’in oyuna serpiştirdiği “Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur.”, “Aç yeri başka, acı yeri başka.”, “Komşuya yürek ağrısı gelmiş, sana da, bana da.” Ve “Güneşli gün yağmuru gibi ağlamak.” gibi birkaç atasözü ve deyim de dikkat çekiciydi. Ancak oyunun genç kadın kahramanı olan Güneşi’nin bir cümlesindeki neden de kulaklarımıza takılıp kaldı: “Ah, beni hayata bağlayacak bir nedenim, bir amacım olsaydı!..”

Allah kabul etsin, 26 Ekim 2001 tarihinde Cuma namazımızı Mimar Sinanımızın muhteşem eserlerinden biri olan Süleymaniye Camisinde kılmak nasip oldu. Kıymetli imamımız Berat Kandiliyle ilgili hutbesinin sonunda cami için şu cümleyle yardım talebinde bulundu: “Camimizin kubbe kurşunları değiştirilmektedir. Bu nedenle sizlerden yardım talebinde bulunuyoruz.” Arapça gibi zengin bir dili de bilen imam efendinin de, farkında olmayarak nedenli bir cümle kurması benim endişelerimi haklı çıkarıyordu. Öyle ki, hepimiz nedenler arasında boğulup kaldık.

İstanbul’da yaşayanlarınız bilirler; Sultanahmet’te her yaz ses ve ışık gösterisi düzenlenir. Bir kaçını ben de seyrettim ve çok hoşuma gitti. Geçenlerde oralarda bulunduğum bir sırada bu gösterilerle ilgili bilgi vermek amacıyla hazırlanıp oraya konulmuş tabe-lâyı okumak istedim. İlk bakışta güzel görünüyordu. T.C. Turizm Bakanlığının adının da geçtiği bu tabelâyı öyle anlaşılıyor ki T.A.C. Vakfı hazırlatmış. Böylesine bir kültürel faaliyet için teşekkür etmek geçiyor içinizden. Fakat okuduğunuz neden’li bir cümle ile canınız sıkılıyor:

* Hava muhalefeti nedeni ile gösteriler önceden haber verilmeksizin iptal edilebilir.

Hadi buna katlandınız diyelim, konumuz o değil ama, ilgililerden biri okur da utanır diye belirtmemiz gerekiyor; İngilizce tercümesi içler acısı. Bunca adam ne yapar bilinmez. Üç kelimeyi doğru dürüst yazdıramıyorlar. Haydi yazdıramadılar diyelim. İnsan öyle bir tabelâyı kontrol ettirmeden mi asar! Hadi tercüme eden ingilizceyi bilmiyor, yazıyı yazan tabelâcı da bilmiyor. Ve yazdırtan vakıfta da bilen yok. İşi ciddiye alıp da o tabelâyı oraya dikmeden önce her tarafında turist kaynayan Sultanahmet’te bulunanlardan birkaçına kontrol ettirmek de mi akıllarına gelmedi acaba? Ayıplamalarımızla tebliğ olunur! Ben bugüne kadar yabancı dillerde doğru dürüst yazılmış bir tabelâ göremedim!… Hepsinde bir sürü hata!.. Güya bu memlekette yıllardır yabancı diller öğretilir ve o dillerin kitaplarından sözlüklerine kadar birçok materyali için de avuçlar dolusu döviz harcanır.

Bunca örnekten sonra bir tane de ciğerciden vermezsek olmaz. Ben neden avına çıkmış keskin nişancı bir avcı misâli her gördüğüm avı ajandama not ediyorum. Bakınız Kapalı Çarşının kapılarından birinin girişinde tadilatı yapılmakta olan bir binaya asılmış Ciğerci Basri’nin duyurusu: “Ciğerci Basri tadilat nedeniyle Tavuk Pazarı Kürkçüler Kapısındaki merkezinde hizmet vermektedir.”

Bu “neden” çılgınlığının özellikle reklâmlarda rağbet görmesi doğrusu beni hiç mi hiç şaşırtmadı. Bazı reklâm metni yazarlarının, dile gereken ehemmiyeti vermediğine şahit oluyorum. İşte size birkaç örnek:

  • Artık otomobilinizin arka koltuğunda film seyretmemeniz için hiçbir neden
  • Yenilemek için bir nedeniniz.. Destan… Yuvanızın sıcaklığı…
  • Evinizde bir Kelebek olması için pek çok neden var
  • Opel almanız için bir milyon neden
  • “Arko Nem” dış etkenler nedeniyle kuruyan, çatlayan cildinizi yağlandırmadan yumuşacık yapar
  • Kiptaşlı olmak için pek çok neden var
  • Çarşı Mağazası: Hayatta yenilenmeyi gerektiren o kadar çok neden var ki…
  • Cebinizin dostu Maxi’yi tercih etmeniz için çok neden var!

Neden’li reklâmlılar kervanına, cep telefonları pazarından, son olarak Aria da katıldı. Reklâmları da hayırlı olsun. Bu vesileyle reklâmlarının metin yazarını da cân ü gönülden tebrik ederiz!.. Alın size bir neden daha!

“Aria’ya katılmak için bir neden daha…”

Neden”in, yanlış kullanılışına dair cümlelerden örnekler vermeye devam edelim. Ne yazık ki bunlardan bazıları, tanıdığım ve Türkçemiz konusunda gerekli dikkate sahip olan dostlarıma ait. Ancak onlar da bu tehlikenin farkında değiller anlaşılan… Bu yazımızla onlara “Lütfen biraz daha dikkat!” demek istiyoruz…

  • Türkçenin bugün içinde bulunduğu keşmekeşin nedenlerinin en başında, Türkçeye kurumsal olarak müdahale etmeyi iş edinen Türk Dil Kurumları geliyor.
  • Şiirde evrensellik çok zor yakalanır, nedeni şiirin malzemesi sözdür, söz ise bir ülkenin dilidir.
  • Evrensellik müzikte daha kolaydır, nedeni müzikte söz yoktur.
  • Divan edebiyatının zevkine varabildiğim için, Cumhuriyet devrindeki yeni nazım beni çekmedi, ama gençliği çok etkiledi ve beğenisini kazandı. Nedeni şiir yazmanın kolaylaşmış olmasıdır.
  • Şiir, titizliğim nedeniyle o kadar zamanımı aldı ki, edebiyatın başka türlerine yönelmeye vakit bulamadım, biraz da ben istemedim galiba.
  • Dünya Savaşı nedeniyle okulumuz Konya’da eğitim veriyordu.
  • Şiire özellikle halk ozanlarına duyduğum aşk, o yıllarda Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi yapmama neden
  • Deprem ölümlerinin önemli bir bölümü ülkedeki çirkin politikacı ahlâkı ya da ahlâksızlığı nedenlerinden kaynaklanmıştır.
  • Ciddiye alırsınız, almazsınız; o ayrı şey… Ancak; Hasan Şaş’ın 6 aylık cezasına neden olan olayda, “Vallahi doping olduğundan haberimiz yok” türünden açıklamalar olmuştu.
  • Seni seviyorum. Çünkü, senin gülümsemen güneşin doğuşu gibi, insana her şeyi unutturuyor, sadece seyredip tadına varma hissi uyandırıyor. Seni seviyorum, çünkü, bu kadar nedenden sonra bile seni ne kadar sevdiğimi anlatamadım…
  • Kısaca hatırlayalım: “Plân, geleceği düzen altına almaktır.” Bu nedenle Devlet Plânlama Teşkilâtı kurulmuştur.
  • Bu arada, Kadıköy’ün bir bölümüne, ana trafo merkezinde çıkan arıza nedeniyle dün akşam bir süre elektrik verilemedi.

*Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti’nde temas ve incelemelerde bulunan ANAP Milletvekili Zeki Çakan, trafık kazası geçirdi. Gazi Magosa yolunda meydana gelen kazaya, yola dökülen kaya parçalarının neden olduğu bildirildi. Yolda bulunan kaya parçaları nedeniyle savrulan araçta hasar meydana gelirken, Çakan ve aracın şoförü kazayı yara almadan atlattı.

  • Tansiyon yüksekliğinin bazı durumlarında neden
  • Aralık ve mart aylarında daha sık görülen grip, yaşlılarda ve kronik hastalarda ciddi akciğer ve kalp problemlerine neden olabilecek özelliktedir.
  • Bu mecburî tatilin en önemli nedeni, yeni yılın ilk günlerinde şirketlerin, 1998 reklâm bütçelerini belirlemeleri nedeniyle reklâm vermemeleri ve özel kanalların reklâm gelirlerinin düşmesi.
  • B.D’nin Teksas ve Luisiana eyaletlerinde sel nedeniyle ölenlerin sayısı 16’ya yükseldi. Aşırı yağış nedeniyle taşan nehirler birçok yerleşim biriminin su altında kalmasına neden oldu.

*Wisconsin Üniversitesi öğrencisi Chad Alvare’in, arkadaşının papağanını çalarak ölümüne neden olduğu suçunu itiraf ettiği ve pişmanlık duyduğu açıklandı.

  • Geçen gün çok önemli bir toplantı yaptık. Bu toplantıda, ülkemizin ekonomik koşullarının baskısı nedeniyle biz de gazetemizin hafta sonu fiyatını arttırmaya karar verdik.
  • Kalp bağışının yetersiz olması nedeniyle yeni arayışlar içine giren tıp dünyası, 3 yıl içinde, insanlara domuz kalbi nakletmeye hazırlanıyor.
  • Karnedeki kırıklar nedeniyle sorun yaşayan anne-babalar ve öğrencilerin, Karne Sendrom Hattı’nı telefonla arayarak sorunlarını aktarabileceklerini ifade eden Mevlâna İdris, “Anne-babaların, karnedeki kırıklar nedeniyle çocuklarına maddî ve manevî şiddet uygulamalarını kabul etmiyoruz. Hayatın bütün gerçekleri karnede saklı değil” dedi.
  • Şiddetli lodos, Bursa’nın İnegöl ilçesinde büyük zarara neden
  • Bank24’lerden işlem yapabilmeniz için gerekli olan şifreniz güvenlik nedeniyle kartınızın gönderilmesinden 5 gün sonra ayrıca postalanacaktır.
  • Ayrıca, böylesine acı sonuçları doğuran sosyal kırılmalara neden olmamak için devlet özel itina göstermeli.
  • Semih’in Ankara’da cenazesine katılmama yazık ki sağlığım nedeni ile hiç ama hiç imkânımız yoktu.
  • TBMM Başkanı Yıldırım Akbulut, Özkök’e, babasının vefatı nedeniyle başsağlığı mesajı gönderdi.
  • Hatalarınızı “işte başarılı olmamı sağlayacak bir başka neden” tutumuyla ele alın.
  • Birinci Cihan Harbinin bitiminde, babasının Mekke Emiri olarak tayini nedeniyle İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalmıştır.
  • İki yıl yürüttüğü bu görevden rahatsızlığı nedeniyle istifa etmek zorunda kaldı.
  • Manisa’nın Soma ilçesi, Sarıkaya köyü ile Bubeyler köyündeki yangın kontrol altına alındı, ancak ters rüzgâr nedeniyle bazı yerler zaman zaman alevleniyor.
  • Türklerin tarih içinde, Orta Asya coğrafyasından ayrılmaları, göçebe kültürden yerleşik kültüre geçişle birlikte yaşamaya başladıkları yeni değerler sistemi, köken olarak aynı aileye bağlı Türkçe ve Korece arasındaki ortaklıklarn azalmasına neden olmuştur.
  • Atlas Okyanusunda 88 yıl önce buzdağına çarparak batan ve 1500 kişinin ölümüne neden olan ünlü transatlantiğin enkazından bazı parçalar robotla çıkarıldı.
  • Son yıllarda büyük transfer yanlışlarına düşen ve bu nedenle başarıdan uzak kalan Trabzonspordan ilginç bir örnek.
  • Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Alia İzzetbegoviç, sağlık sorunları nedeniyle cumhurbaşkanlığı görevinden istifa ettiğini açıkladı.
  • Haliç Köprüsünde yolun kaygan olması nedeniyle meydana gelen kazada bir kişi öldü.
  • Yılbaşının Ramazana denk gelmesi nedeniyle hindi satışlarında geçen yıla göre azalma görüldü.
  • Başkentte dün sabah etkili olan sis nedeniyle ulaşım olumsuz etkilendi.
  • Az sayıda bilet verilmesi nedeniyle daha önce karşılaşmayı otelde izleyecekleri açıklanan 37 milletvekili için yapılan girişimler sonucu bilet temin edildi.
  • Doç. Dr. Akbaş, notla değerlendirmenin öğrencinin kişilik gelişimini olumsuz yönde etkilediğini, bu nedenle bu sisteme son verilmesi gerektiğini belirtti.
  • Avcıların tehditi altındaki sülünlerin, bilinçsiz avlanma nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı ileri sürülüyor.
  • Bursa’da iki gündür etkili olan şiddetli lodos nedeniyle dün kent merkezindeki ve bazı ilçelerdeki ilk ve orta dereceli okullar tatil edildi.
  • Leeds United – Galatasaray maçı öncesinde çıkan kavgada 2 İngiliz taraftarının ölümüne neden oldukları iddiasıyla gözaltına alınan 18 kişi dün Beyoğlu adliyesine çıkarıldı.
  • Marmara ve Ege Bölgesinde iki gün süren ve zaman zaman saatteki hızı 130 kilometreyi bulan şiddetli lodos nedeniyle bir çok ev ve işyerinin çatıları uçtu, camilerin minareleri devrildi.
  • Bakım ve onarım çalışmaları nedeniyle yaya ve araç trafiğine kapatılan Galata Köprüsünün kapakları, Haliç’te mahsur kalan gemilerin geçebilmesi için açıldı.
  • Yolun karlı ve kaygan olması nedeniyle meydana gelen kazada biri Moldova uyruklu dört kişi öldü.
  • Kurban Bayramı nedeniyle ertelenen 16 Mart Öğretmen Okullarının 152. kuruluş yıldönümü dün İstanbul’da Çapa Anadolu Öğretmen Lisesinde çeşitli törenlerle kutlandı.
  • Türkiye’de halkın yüzde 57’sinin tembellik ve unutlanlık nedeniyle dişlerini fırçalamadığı belirtildi.
  • Bu mektubu yazmamın nedeni, Amerika Birleşik Devletleri’ne duyduğum ilgi ve Amerika hakkında bilmek istediğim şeylerdir.
  • Colgate’in 18 ile 45 yaş grubu arasında yaptırdığı araştırma, Türk insanının yüzde 57’sinin yoğun iş yaşamı nedeniyle dişlerini fırçalamayı unuttuğunu ortaya koyarken yüzde 29’luk bir grup ise tembellik nedeniyle dişlerini kaybediyor.
  • Meydanları ve salonları dolduran insanların önünde konuşmak stres verici bir durumdur ve bu nedenle çoğu kez konuşmaktansa susmayı tercih ederiz.
  • Gazeteci Mücahit Beşer, karaciğer yetmezliği nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü Amerikan Hastanesinde vefat etti.
  • Büyük ölçüde hasara neden olan patlamanın etkisiyle çevredeki binaların camları kırıldı.
  • ÖSS, devamsızlığa neden değil.
  • Karşınızda çatılan bir kaş, sizin de yüzünüzün asılmasına neden
  • Toplumun geri kalmasına neden olan ihmaller, ya da hızla değişen teknolojiye ayak uyduramamış hizmetler düşünce alanına girdiği için, onların sağlıklı çalışmasını düzenleyen yasalar hızlı değişimlere uğrayabilir. Bunlardan zarar değil, yarar doğar. Oysa duygu dünyamızın düzeni buna uymaz. İnsanoğlunu ağlatan ve güldüren nedenlerin verdiği haz ve acılar yüzlerce hatta binlerce yılda pez az değişikliklere uğrar.
  • İlk 90 dakikadan sonra dışarı çıkan adaylar neden ne olursa olsun, tekrar sınav salonuna alınmayacaklardır.
  • Askeriyede başarısızlığımın nedenleri arasında edebiyatla uğraşım vardır.
  • Cumhuriyet’in 75’inci yılı nedeniyle Dünya yayıncılık için hazırladığım büyük sayılabilecek bir hacimdeki “Cumhuriyet Şiiri Güldestesi” ne girmeye kendimi lâyık görmedim.
  • Geçen öğretim yılında 5 bin kişiye burs veren Bakanlık, ekonomik kriz nedeniyle ayrılan ödenek yetmediği için bu yıl bu rakamı 3 bine düşürdü.
  • Modernleşemememizin nedeni sekülerleşememiş olmamıza bağlanamaz.
  • Bankomat 7/24 operatör işlemleri nedeniyle geçici olarak hizmet dışıdır.
  • İlham Perisi’nin bir sözlükteki şu karşılığına bakınız: “Sanatçının esinlendiği şeyin nedeni olduğu kabul edilen gerçek ötesi yaratık.”
  • Kalabalık nedeniyle zaman zaman fenalaşanlar oldu.
  • Sıkı bir diyetle 7 ayda 25 kilo veren Sibel Can, maddî nedenlerle yeni kostüm diktiremeyince 1,5 milyara eskilerini küçülttürdü.
  • Etiler Mouvieplex sinemasında dün çıkan yangın paniğe neden Etiler Aytar Caddesinde bulunan Etiler Mouvieplex Sinemasının büfesindeki tüplerdeki parlama nedeniyle yangın çıktı.
  • İstanbul’a taşınmam nedeniyle ağustos ayında Ümraniye Türk Telekom Müdürlüğüne giderek ev adresime yeni telefon tahsis edilmesi için müracaatta bulundum.
  • Türkiye’de geçen yıl yaklaşık 102 bin kişi, sigaraya bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti. Haber şu cümleyle devam ediyor: “ Buna göre sigara ve tütün ürünleri, her 5 dakikada bir ölüme vesile

Bu gazetecinin de Türkçesinin çok zayıf olduğu ortadadır. “Vesile” kelimesini kullanmak istemiş ama becerememiş ve oldukça da komik bir cümle kurmuş. “vesile” yerine “sebep”i kullanmalıydı.

Rahmetli Orhan Hocamız için yazılan haberde yer alan aşağıdaki cümlede kullanılan “sebep olmak” ifadesi de yanlıştır. Çünkü biz onu genellikle olumsuzlukları ifade etmede kullanırız. Onun yerine “vesile oldu” denilmeliydi:

“Orhan Şâik Gökyay adına düzenlenen şiir akşamı Orhan Şâik Gökyay Hocanın çeşitli yönleriyle ortaya konulmasına sebep oldu.”

Yine aynı şekilde aşağıdaki cümlelerde bulunan “sebebiyle” ve “nedeniyle”nin de yerine “münasebetiyle” kullanılmalıydı:

“İstanbul Devlet Opera ve Balesi, Verdi’nin 100. Ölüm yıldönümü sebebiyle yeni sahnelediği sanatçının “Rigoletto” operasını, 8.

Aspendos Uluslar arası Opera ve Bale Festivali kapsamında yarın akşam 21:30’da Aspendos Antik Tiyatrosunda sahneleyecek.” “İzmit’in kurtuluşu sebebiyle Bağçeşme’deki şehitlikte dağıtılan etli pilav izdihama neden oldu.”

“Ünlü pop yıldızı Michael Jackson, 14 Şubat Sevgililer Günü nedeniyle, aşk ve aile konularını işleyen bir panelde izleyenlere tecrübelerini ve düşüncelerini aktaracak.”

Bu cümleden olmak üzere şu iki doğru örneği verebiliriz.

  • İki yetişkin insanın ilişkiye nokta koyması, bir çocuğun sevilmeyeceğini sanmasına sebep
  • Gönül, FP yöneticilerinin, Türkiye’nin hassas noktaları hususunda, söz ve eylemlerinde dikkatli olmalarını, partilerinin kapatılmasına sebep olmamalarını arzu ederdi.

Şimdi de şu cümlelere bir göz atalım. Bunları okuyunca, “bu kadar da olmaz artık!” diyenleriniz olabilir. Bunları yazanların işin farkında bile olmadıklarına inanıyoruz. Sürekli “neden” bombardımanının etkisi altında olduklarından böylesine kötü cümleleri yazıp söyleyebiliyorlar. Geçenlerde dünyanın dört bir yanından gelen yabancı öğrencilerimizle Anadolu Kavağı’na gitmiştik. İskelenin ilân tahtasında, aşağıdaki cümleyi okuyunca gülmekten kendimi alamadım ve benim için iyi bir ders malzemesi oldu. Derslerde öğrencilerimizin dikkatini çekmeye çalıştığım bu konuyu bir kez daha anlatmama vesile olan iskele görevlisine teşekkürlerimi(!) sunmayı da ihmâl etmedim tabi ki…

  • Tamirat nedeni dolayısıyla Sarıyer iskelesi kapalı olduğundan seferler Büyükdere’ye yapılmaktadır.
  • Farklı ülkeden bir kişiyle yazışırken ilgi alanı, kültür, dil, fikir ayrılığı ve benzeri nedenlerden dolayı anlaşmakta güçlük çekebilirsiniz. Bu nedenle şu kriterlere dikkat etmekte fayda vardır.
  • Bu nedenden ötürü, sözün düşünceyi değil de sözü kopye eden yazıdan, kasdedilen anlama daha yakın sayılması doğaldır.
  • Bu yaşanmış olayı yazmakla yazmamak arasında bir tereddüte düştüm. Sonra bazı nedenlerden ötürü yazmaya karar verdim.
  • Tadilat nedeniyle çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz.
  • Erciyes Üniversitesinin 60 milyarlık borcu yüzünden elektriğinin kesilmesi, Kayseri’de büyük tepkiye neden

*Yüksek faizle alınan kısa vadeli borçların itfaları nedeni ile önümüzdeki aylarda bütçedeki faiz ödemeleri yükselerek bütçe açığının artmasına neden olacak.

  • Belirtmek gerekir ki, modern terimi sabit, değişmeyen bir dış gerçekliği dile getirmemektedir. Bu nedenle, çağın sürekli değişmesi nedeniyle modern olanın da zamanla değiştiği görülmektedir.
  • Bu belki neden değil, ama eminim ki, en azından, nedenlerden
  • Tünelin girişinin keskin virajlı olması ve yolun da yağış nedeniyle kaygan olması nedeniyle meydana gelen kazada, oto sürücüsü 30 yaşındaki Nazım Öztaş olay yerinde hayatını kaybetti.
  • Avustralya’nın 100’üncü kuruluş yıldönümü nedeniyle kentin birkaç yerine konulan, sebzelerden yapılmış sanat eserleri, hırsızlar nedeniyle fikir babası belediyenin başına dert oldu. Eserde yer alan sebzelerin gün ortasında hırsızlar tarafından çalınması nedeniyle, ucuza mâl olması düşünülen eserlerinin maliyetinin 1 milyon dolara ulaşması beklenirken  ….
  • Devlet Bakanları Rüştü Kâzım Yücelen ve Yüksel Yalova’nın içinde bulunduğu özel uçak yoğun sis nedeniyle Gaziantep Havaalanına inemedi. Bölgeyi etkisi altına alan yoğun sis nedeniyle pisti iki kez pas geçen uçak Ankara’ya döndü.
  • Ö.K. ve Yurtlar Kurumu ………. Bölge Müdürlüğünden alınan ……….. sayılı yazıda, kurumların misafirlik talimatına göre 10 günden fazla misafirlik talebinde bulunanların, taleplerini genel müdürlüklerine yapmalarının gerekmekte olduğu belirtilmekte, ancak zaman ve aksamalara neden olması nedeniyle başvuruların bölge müdürlüğüne yapılması istenilmekte ve konuya açıklık getirilmektedir.

Bütün bu kötü cümleleri okuduktan sonra şimdi de, Türkçemizi hâlâ doğru ve güzel bir şekilde kullananların da bulunduğunu göstermesi bakımından bizleri memnun eden şu cümlelere de bir göz atalım:

  • Öğretmen Okullarının kuruluşunun 152. yıldönümü münasebetiyle düzenlenen şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrencilere ödül verildi.
  • Artık çocuklarınızın da günden güne büyüyen bir yatırımı olacak. Bu sayede hayâlleri kolayca gerçeğe dönüşecek.
  • Azerbaycan’a onbirinci defa gidişim, Dede Korkut Destanlarının yazılışının 1300. yıldönümü dolayısıyla
  • Amerikalı Profesör Pierre Oberling’e Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerinin davasına yaptığı katkılar ve sunduğu hizmetler için Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Plaketi verildi.
  • Science dergisinde yer alan haberde, astım hastalığının oluşmasında önemli rol oynayan molekülün bulunduğu belirtildi.
  • Neden gitgide her şeyi zorlaştırıp, çetrefil hâle getirir; güzellikleri dostlukları, doğruluğu kulak ardı ederiz, neden?
  • Yeni hükümet güvenoyu aldı ve herhalde bu iyi niyetli başlangıçla iyi işlere vesile
  • Çevrenizin söylediklerine çok önem veriyorsunuz. Bu yüzden yanıbaşınızdaki mutluluğu kaçırıyorsunuz
  • Neden çıktın karşıma, neden bozdun sensizliğini, neden dinlediğin şarkıları anlattın bana ve neden uykusuz gecelerinin sahibi ben (…) Neden kedilerden korktuğun halde, kedileri sevmeye mahkûm oluyorsun. Neden girdabıma giriyorsun? Toplamadılar kristal saatte saklı nedenleri, ispatsızlar dosyasına eklediğim için seni. (…) Gözlerim gözlerinde ve yüreğim sende kalana dek bir mektubun puluna sakladım nedenlerimi.
  • Kıskançlıklarınız yüzünden sevdiğiniz insanı kendinizden uzaklaştırıyorsunuz.
  • Yaşadığınız olaylardan dolayı canınızı bu kadar sıkmanıza hiç gerek yok.
  • Bu şiir, Türkçenin resmî dil olarak kabulünün 718. yıldönümü münasebetiyle büyük devlet adamı Karamanoğlu Mehmet Bey’e ithaf edilmiştir.
  • Bizans dönemindeki depremlerin yirmiyi aştığı ve hepsinin de hasara sebebiyet verdiği belirtiliyor.
  • Şiddetli fırtına, Bursa ve Kocaeli’de iki kişinin ölümüne sebep olurken, Kırklareli’nde de batan teknedeki iki balıkçı dalgalara yenik düştü.
  • Buz tutan Değirmenköy Gölü’nün ortasındaki yaralı ördeğe ulaşmak isteyen genç, buzun kırılması sonucu soğuk sulara gömüldü.

Şu cümlelerdeki “sebep”, “yüzünden”, “dolayı” tekrara düşmeyi önlemiş ve cümleleri güzelleştirmiştir:

  • İzmit’te yüzlerce kişi bir kap etli pilav yüzünden birbirini ezdi. (…) Düzensiz dağıtım sebebiyle bir kap etli pilav alabilmek için insanlar adeta birbirlerini ezdiler.
  • Yurdun bazı bölgelerinde etkili olan fırtına, Edirne ve Tekirdağ ile Kırklareli’de hayatı olumsuz etkiledi. Trakya’da enerji nakil hatlarında meydana gelen hasar sebebiyle çok sayıda yerleşim yerine elektrik verilemedi. Tekirdağ ile Kırklareli’de ise fırtına yüzünden çok sayıda ev ve işyerinin çatısı uçtu, bazı ağaçlar devrildi. Gece boyunca etkili olan fırtına sebebiyle bölgedeki enerji nakil hatla-rı koptu, direkler yıkıldı.
  • Türk Telekom, yılbaşı gecesi çeşitli kuruluşların promosyon uygulamaları sebebiyle yaşanabilecek aşırı yüklenmelerden sorumlu tutulamayacağını bildirdi. Türk Telekom, ayrıca şu konulardan kaynaklanabilecek sıkıntılardan dolayı herhangi bir sorumluluk almayacak.
  • Avrupayı vuran ve 200’e yakın kişinin ölümüne yol açan lodos, Türkiye’de de hayatı etkiledi.
  • Yatağan Termik Santralinde yakılan kömürün sebep olduğu hava kirliliği yüzünden ilçedeki bütün okullar iki gün süreyle tatil edildi.

Yukarıda bahsettiğimiz Türk Edebiyatı’ndaki yazılarımızda “neden”in doğru kullanıldığı şiir, şarkı ve türkülerimizden de misâller vermiştik. Şimdi onlara ilâveten şu güzel örnekleri de okuyalım birlikte:

“Dostluklar sıcak, sevgiler sonsuz

Savaşlar, kinler, öfkeler neden

Bırakıp gidersiniz gene de

Dünya bu kadar güzelken”      (İlhan Geçer)

***

“Leylâ acep neden ses vermiyor feryâdıma

Kimsesizim bu yerde ben, siz el verin imdâdıma” (Vecdi Bingöl)

***

“Söyleme bilmesinler bu aşkın bittiğini

 

Neden beni bırakıp terkedip gittiğini.” (İlkan San)

***

“Rüzgâr susmuş ses vermiyor nedendir

Sen gideli hayat benim çilemdir.” (Halit Çelikoğlu)

***

Neden böyle olduk yıllardan sonra

Hâlâ benim aklım fikrim almıyor

Özür dilemeyi düşündüm amma

Sevgilim bir türlü dilim varmıyor.” (Mehmet Erbulan)

***

“Geceler yârim oldu

Ağlamak kârım oldu

Evvel böyle değildim

Sebebim zalim oldu. (Haydar Telhüner)

***

“Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Bugün posta günü canım sıkılır.

Ellerin mektubu gelmiş okunur

Benim yüreğime hançer sokulur

Sebebim, aman, aman, aman… (Muzaffer Sarısözen)

***

“Pencereden kuş uçtu

Yandı yürek tutuştu

Bizim de böyle olmamıza

Komşular sebep oldu.”

***

“Divane âşık gibi

Gözlerim hep yollarda

Kız senin sebebine

Kaldım İstanbullar’da” (Hasan Tunç)

***

Sebep mezarında yosunlar bitsin

Yılanlar, çiyanlar mekânın tutsun

Viran olsun yurdun, baykuşlar ötsün

Kimsesiz ellerde kalasın sebep…” (Muharrem Ertaş)

***

“Zaman erir kelep kelep

Meyva dalda kalmıyor hep

Unutturur birçok sebep

Unutursun Mihribanım” (Abdurrahim Karakoç)

***

“Avu Yemen’dir

Gülü çemendir

Giden gelmiyor

Acep nedendir?” (Düriye Keskin)

***

Örnekleri arttırmak mümkün. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi vaziyet hiç de iç açıcı değildir. Konunun ihmâle gelir tarafı yoktur. Dil ciddiyet gerektirir. Onun bozulmasıyla ortaya çıkan olumsuzluklardan milletimiz yıllardır etkilenmekte ve bunlar zaman zaman tehlikeli ayrılıklara sebep olmaktadır. Şahsen ben bazı kitapları hiç okuyamıyorum. Dilin sadeleştirilmesi ve ulusallaştırılması

  • adına dilimizin sahip olduğu zenginliklerden “ferâgat” edilmektedir. Çok yazık!… Derdimi nasıl ve kimlere anlatsam acaba? Feryadımı duyan, dinleyen, okuyan var mı?.. Varsa lütfen sesiniz gelsin bu yana!…

BİR ADAM/DİL YARATMAK

Muhsin Karabay

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 2002-2003 tiyatro mevsiminde, Necip Fazıl Kısakürek’in, Bir Adam Ya-ratmak adlı eserini sahneye koydu. 21. yüzyıla adım attığımız bu yıllarda, bütün dünya dengelerinin, bütün siyasî, fikrî ve sosyal platformların değiştiği dünyamızda elbette ülkemizde de bazı değişiklikler vuku bulacak; adeta bir kan davası gibi süregelen bazı isimlerin ve bazı eserlerin gözmezlikten gelinmesi şeklinde tezahür eden bağnazlıklara bir son verilecekti. İşte Necip Fazıl gibi Türkiye’nin, fikrî, siyasî ve içtimaî hayatına silinemez damgasını vurmuş olan bir şâir ve yazarın bir eserinin de sahnelenmiş olması yeni anlayışların bir müjdecisi olması bakımından da sevindiricidir.

Bu yazımızda oyunun sahnelenişi üzerinde durmayacağız. Fatih’te Reşat Nuri Sahnesinde seyrettiğimiz Bir Adam Yaratmak, yıllar önce TRT tarafından çevrilen ve başrollerini Ahmet Mekin, Şaziye Moral ve Süleyman Turan gibi sanatkârların paylaştığı filmi kadar olmasa da başarılı sayılabilir. Oyun sahnelenmeden önce, Şehir Tiyatroları ile Necip Fazıl’ın oğulları arasında basına akseden tartışmalar üzerinde de durmayacağız.

Bizim bu oyunla ilgili üzerinde durmak istediğimiz nokta; senaryosu yeniden yazılırken değiştirilen kelimeler, daha doğrusu “sebep” kelimesi olacak. Özellikle son yıllarda şuursuzca kullanılmaya başlanan “neden” kelimesi üzerine birkaç yazı yayınlamıştık. İnsanların dikkatlerini çekinceye kadar bu kelime üzerinde bıkıp usanmadan yazmak istiyorum… Dilimizdeki çeşitli nüanslara sahip bir çok kelime ve ifadenin yok olmasına sebep olan bu kelimeye karşı hassasiyetim hiç bu ölçüde olmamıştı. Zaten o da bugüne kadar böylesine terör estirmemişti dilimizde!…

Üstad Necip Fazıl’ın diline de bir gün bu “neden” in musallat edilebileceği kimin aklına gelirdi? Oysa o, bazı konuşmalarında özellikle “neden”in bu yanlış kullanılışı üzerinde durmuş, dilimizin kurbağaları bile güldürücü hâle getirilişine isyan etmişti. Bir Adam Yaratmak adlı oyunu seyrederken işittiğim “neden”ler yüzünden o kadar rahatsız oldum ki, bu durum Necip Fazıl’ın sağlığında olsaydı, üstadın yerinden büyük bir hışımla fırlayarak sahnedeki oyunculara nasıl bağıracağını düşündüm. Çünkü o bütün ömrü boyunca bir çok değerin yanında, güzel Türkçemiz için de mücadele vermişti. Şimdi onun konuşmalarından “neden”le ilgili olarak iki örnek vermek istiyoruz. Bunlardan ilki onun bir konferansından:

“Yaşıyoruz!.. Yoo!.. Ölüme doğru gidiyoruz!.. Konuşan insan… Bu vasfı bizden alıyorlar. İnsanın ifadesi hayvan-ı nâtıkdır. Konuşan hayvan… konuşanı kaldırınca ne kalıyor geriye… Bizi ona doğru itiyorlar!.. Bu mesele de kâmusluk, on konferanslık bir mesele…

Ben bir tek cümleye sokayım:

  • Bu işin sebebini neden bir âmile bağlamak gayretinde olduğunuza bir sâik gösterebilir misiniz?.. Bu misâl, mücerret bir cümledir. Ama anlaşılır: “Seni bu müdafaaya iten sâik nedir?”

Şimdi bunu Türkçeleştirelim güyâ… Daha doğrusu kurbağacalaştıralım:

“―Bu işin nedenini neden bir nedene bağlamak çabasında olduğunuza bir neden gösterebilir misiniz?”

Yahu; “neden”; Fransızca pourquoi demek!.. “sebep”, muazzam bir hâdise… Allah’ın ismi, Müsebbibül Esbab… Sebeplerin sebebi, sebepçisi… Onun yanında, gördünüz; sâik var, âmil var, müessir var… Kaç tane nüans, gâmıza var… Bir lisan bu hâle getirilir mi? Bir beyin böyle ütülenir mi? Kim demiş, bunlar “Araptır, şudur budur diye!” Mükemmel, Türkün hançere-sine yerleşmiş kelimelerdir! Hattâ bazılarını Arap dahi anlamaz söylendiğinde…”

Üstad Necip Fâzıl’dan vereceğimiz ikinci misâl, kendisine 25 Mayıs 1980’de Sultanü’ş Şuarâ ünvanının verildi gün yapmış olduğu konuşmasından:

“Ruhun pabuçlukta bekletildiği; maddenin de mihraplaştırıldığı son yarım asırlık devrimizde, bir buçuk asırdır reçel kavanozuna dışından yalama ananesiyle gelen kurbağaları bile güldürücü şahsiyetsizlik ve asliyetsizlik belâsız zirve noktasına çıkarken kültür sarayı isimli ve süslü kafeste hangi kuş nevine yer verileceğini sormak başlıca hakdır.

Herhalde kargalara değil…

Demin kurbağaları bile güldürücü tâbirini kullandım. İşte size, tepeden inme, hâlis Türkçe bir cümle:

“Türkiye’yi batıran sâiklerin bir müessire bağlanamamasındaki âmil sebep nedendir, nedir?”

Ve işte bu cümlenin kurbağacası:

“Türkiye’yi batıran nedenlerin bir nedene bağlanamamasındaki neden neden nedendir, nedir?”

kafamızdaki nisbet renkleri ve mânâ tonlarının ne türlü törpülendiğini ve silindiğini ve her şeyin nasıl bir gaga şangırtısına terk edildiğini lütfen görünüz.

Nedenin nedenindeki neden nedir? Tımarhanedeki bir zekâ geriliği!..”

Oyunun yönetmeni sayın Mahmut Gökgöz’e fazla haksızlık etmek de istemiyorum ama eserde bulunan “sebep”leri kaldırıp yerine “neden”leri koymuş olması affedilir gibi değildir. Sayın Gökgöz’ün bunu şuurlu olarak yapıp yapmadığı hususunda kesin bir şey söyleyemeyeceğim. Acaba o da Türkçe konuştuğunu zanneden bir çokları gibi radyo, televizyon ve basından etkilenerek modaya mı uymuştur yoksa bu güzel dilimizi fakirleştirmek pahasına ve “Öztürkçecilik” adına anlaşılamaz bir kompleks ve düşmanlıkla asılları Arapçadır veya Farsçadır diye yok edilmeye, dilimizden atılmaya çalışılan kelimelerden birisi olan “sebep”e savaş mı açmıştır?

Daha önce yayınlanmış yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi; sorularda kullandığımız bir soru zarfı olan “neden”, dilimizin anlatım gücünü ve nüanslarını oluşturan; “YÜZÜNDEN”, “BU YÜZDEN”, “DOLAYI”, “DOLAYISIYLA”, “BUNDAN

 

DOLAYI”, “SEBEP”, “SEBEBİYLE”, “BU SEBEPLE”, “SEBEP OLMAK”, “VESİLE”, “VESİLESİYLE”, “VESİLEYLE”, “BU VESİLEYLE”, “RAĞMEN”, “MÜNASEBET”, “MÜNASEBETLE”, “BU MÜNASEBETLE”, “MÜNASEBETİYLE”, “SAYEDE”, “SAYESİNDE”, “O SAYEDE”, “ÖTÜRÜ”, “BUNDAN ÖTÜRÜ”, “SÂİK”, “SÂİKİYLE”, “BU BAKIMDAN”, “İÇİN”, “OLDUĞU İÇİN”, “―MASINA KATKI SAĞLAMAK” , “SONUCU” , “BAHANE”, “BAHANESİYLE”,

“HASEBİYLE”, “ÜZERİNE”, “YOL AÇMAK”, “―MASINDA ROL OYNAMAK”, “KAYNAK OLMAK”, “ZEMİN HAZIRLAMAK”, “ÂMİL OLMAK” gibi kelime ve ifadelerin yerine ikame edilmek istenmektedir.

“Neden”dışında oyunun dili için olumsuz mânâda söyleyebileceğiz bir şey yok. Oyun gerektiği şekilde temiz bir Türkçeyle kısaltılarak bir buçuk saat içinde sahnelenebilecek hâle getirilmiş. Buna hiçbir itirazımız olamaz. Bilindiği gibi Necip Fazıl’ın sağlığında, Muhsin Ertuğrul’un hem yönetip hem oynadığı senaryosu, çok uzun olduğu gerekçesiyle de tenkid edilmiştir. Benim âdeta bu bir tek kelimeye “takmış” olduğum düşünülebilir. Ancak Türkçe sevdalılarının beni çok iyi anladıkları kanaatindeyim. Türkçe bir kabile dili değildir. Türkçe sadece son birkaç yüzyılın dili de değildir. O, bu güne kadar çeşitli devirleri aşıp gelmiş, yenilene yenilene, temizlene temizlene gür bir ırmak gibi Türklük denizine dökülmüştür. Tarihin çeşitli devirlerinde kültürel münasebetlerin birer hediyesi olarak muhtelif dillerden hiç de azımsanmayacak sayıda kelime almış ve bunları büyük bir muvaffakiyetle kendi bünyesine, kendi ruhuna, kendi millî benliğine uydurmasını da bilmiştir. Asılları Türkçe olmadığı gerekçesiyle bu kelimelere savaş açmanın kime ne faydası olacaktır. O kelimeleri kullanmakla Türklüğümüzden bir şeyler mi kaybetmiş oluyoruz? Diller arasında bu etkileşim kaçınılmazdır. Sadeleştirme ve Öztürkçecilik adına sürdürüle gelen bu anlamsız savaşın kanaatimizce Atatürk’ün belirtmiş olduğu ve Sadri Maksudi’nin “Türk Dili İçin” adlı eserinin önsözünde yer alan “dilimizin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması” ile de hiçbir alâkası yoktur. Bugün dilimiz gerekli sadeleşmeyi yapmış ve temiz, duru şeklini kazanmıştır.Artık bundan ötesi dilin fakirleştirilmesi, ifadelerin basitleştirilmesi, kelimeler arasındaki nüansların yok edilmesi, anlatım gücünün,üslûbun dumura uğratılması ve dolayısıyla da nesiller arasındaki en mühim ve vaz geçilmez bağın koparılması olacaktır. Nitekim yıllardan beri devam edegelen tahri-bat; yersiz ve sebepsiz müdahaleler neticesinde ne yazık ki, bu gayeye de ulaşılmış görünmektedir!.. uydurma kelimeler yüzünden bazı kitaplar okunamaz, bir çok cümle anlaşılamaz hâldedir.

Bütün bu sözlerimizden sonra tekrar oyunumuz, Bir Adam Yaratmak’a gelelim. Tiyatrodan çıktıktan sonra eve döndüğümde, hiç üşenmeden kütüphanemde bulunan Necip Fazıl’ın eserini alıp tekrar okumaya ve özellikle de “sebep”li cümleleri tesbit etmeye başladım. Ertesi gün Şehir Tiyatroları kütüphanesine gidip eserle, sayın Mahmut Gökgöz’ün hazırlamış olduğu senaryoyu karşılaştırdım. İşte şimdi size bu mukayeseyi sunmak istiyorum:

  1. TURGUT- Vallahi üstadım, belki ifade edemiyorum. Sebeplerini söyleyemiyorum, fakat neden bilmiyorum, bana öyle bir his (Bir Adam Yaratmak, Büyük Doğu yay., İstanbul, Kasım 1983, 5. Basım, s.17)

TURGUT- Belki ifade edemiyorum, nedenlerini söyleyemiyorum; neden bilmiyorum, bana öyle bir duygu geliyor. (Mahmut Gökgöz, s.3) (Biri yanlış, diğeri doğru iki nedenin ardarda söylenişi ne kadar kötü değil mi?) 

  1. NEVZAT– (Husrev’e) İnsan durup dururken de tabiî saflardan dışarı çıkamaz. Böyle olması için tabiî olmayan bir sebep lâzımdır.

 (Bir Adam Yaratmak, Büyük Doğu yay., İstanbul, Kasım 1983, 5. Basım, s.38)

 NEVZAT– (Hüsrev’e) İnsan durup dururken de olağan saflardan çıkamaz. Böyle olması için doğal olmayan bir neden gerekir. (Mahmut Gökgöz, s.15) 

  1. ŞEREF – İnsan ne sefil, ne küçük sebeplere mahkûm!

 HUSREV – Ben de eserimde hayatın bu tarafını göstermek istedim. Basit bir sebep temelinin üstünde kocaman bir azap ve cinnet

binası kurayım dedim. Binaya hayret edenler sebepten şüphelendiler. Sebep dediğiniz de ne? Bir hiç, bir hiç! (Bir Adam Yaratmak, Büyük Doğu yay., İstanbul, Kasım 1983, 5. Basım, s.44)

ŞEREF – İnsan ne sefil, ne küçük sebeplere mahkûm! (Buradaki sebep gözden kaçmış olmalı!)

HÜSREV – Ben de piyesimde hayatın bu tarafını göstermek istedim. Basit bir neden temelinin üstünde kocaman bir azap ve cinnet binası kurayım dedim. Binaya hayret edenler nedenden şüphelendiler. Neden dediğiniz de bir hiç, bir hiç! (Mahmut Gökgöz, s.18-19)

“Neden”i ilk olarak bu tenkit ettiğimiz şekilde kimin kullandığını çok merak ediyorum. Araştırmaya değer doğrusu. Şâir ve yazar Behçet Kemâl Çağlar 1968 yılında TDK yayınları arasında çıkan “Bugünün Diliyle Atatürk’ün Söylevleri” adlı kitaptan da örnekler vermek isteriz. Çağların, Atatürk’ün dilini sadeleştirirken kullanmış olduğu “neden”lerin sayısı bizi oldukça şaşırttı. İşte bunlardan bir kaçı (Öncekiler Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsünün yayımladığı “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” adlı eserden; ikincilerse Behçet Kemâl Çağlar tarafından sadeleştirilerek TDK tarafından 1968 yılında yayımlanan “Bugünün Diliyle Atatürk’ün Söylevleri” adlı kitaptan alınmıştır):

1*“muhterem Efendiler,

Vatan ve milletin halâsını istihdaf eyliyen sevaikı mücbire, sizleri bunca meşak ve mevani karşısında Sivas’ta topladı.” (s.6) *“Sayın Baylar!

Yurdun ve ulusun kurtuluşu amacına yönelmiş zorlayıcı nedenler, sizleri, bunca güçlükler ve engeller karşısında, Sivas’ta topladı.” (s.6)

2*“Ferit Paşaya da cereyanı ahvali izah ettikten sonra tebdilhava suretiyle de Anadolu’da kalmakta bir beis görmediğimi yazdım” (s.22)

*“Ferit Paşa’ya da olup bitenleri bir kere daha açıkladıktan sonra hava değişimi nedeniyle Anadolu’da kalmakta bir sakınca görmediğimi yazdım.” (s.33)

3*“İstanbul’un işgaline sebebi yegâne hükümetin bir takım vâhi ve çürük mütalâata saparak zaaf göstermiş olmasından dolayıdır.” (s.46)

*“İstanbul’un işgalinin tek nedeni hükümetin bir takım boş, yersiz, çürük düşüncelere saparak güçsüz ve kararsız davranmış olma-sıdır.” (s.54)

4*“Âzayı Kiram!

Türk milleti, hâkimiyetine sahib olduğu bu devre gelinceye kadar ıstırap ve inhitatına sebeb olan avamilin mahiyetini anlamıştır. Bu avamili musibetin her ne şekil ve mahiyette olursa olsun tecdidi faaliyet etmesine müsamaha edemez.” (s.325)

*“Sayın Üyeler!

Türk ulusu egemenliğini eline aldığı günlere gelinceye dek acılarının ve çöküntülerinin nelerden ileri geldiğini çok iyi anlamıştır, artık. Bu nedenlerin bir daha belirmesine ve yol kesmesine artık imkân vermeyecektir.” (s.153)

TDK’nın yayın organı olan Türk Dili dergisinin Eylül 2002 tarihli, 609. sayısında yine neden’le ilgili uzun bir yazı neşretmiştim. 2003 yılı Temmuz ayında kaybettiğimiz, dilimizin kara sevdalısı ve hâdimi rahmetli Nejat Muallimoğlu, bu yazımdan dolayı, ilk karşı-laşmamızda büyük bir heyecan ve sevinçle beni tebrik etmişti. Ben doğrusu TDK’nın neden’e yaklaşımını çok merak ediyorum.

Geçenlerde, Halk’a ve Olaylara Tercüman gazetesinin 7 Aralık 2003 tarihli nüshasında, TDK Genel Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın’la yapılmış bir görüşmede, sayın Akalın’ın neden’li bir cümlesine rastladım:

*8 Kasım 2001’den bu yana bizim kurullarımızdaki üyelikler boş. Yasal boşluk nedeniyle yeni üye de seçilemiyor.

Birkaç örnek de Türk Dili’nin Aralık 2003 tarihli 624. sayısından vermek istiyorum. Sayın Özbek İncebayraktar, “Dilimizi Bozanlar” başlığı altındaki yazısında bir dil hatasını şöyle tenkit ediyor:

*Yine bir başka uzman doktor, “Sigara hastanın ölümünü sağlıyor” diyor. Sağlamak olumlu durumlar için kullanılır. İyileşmesini sağlama, başarı sağlamak gibi. “Ölümünü sağlıyor” yerine “Ölümüne neden oluyor” denilmeliydi. (s.758)

Şimdi sayın İncebayraktar’a ne demeli bilmiyorum. Yazımızı okumuş olsaydı acaba tavsiyesi yine bu şekilde mi olurdu? Şunlar da yine Türk Dili’nin aynı sayısından:

*Prof. Dr. Abuladze (…) Türk dünyası ile yüzyıllar boyunca devam eden tarih, dil, kültür ve ekonomik ilişkilerin olması, Gürcis-tan’da Türkçe konuşan halkların varlığı, Osmanlı yazı kaynaklarında Gürcistan tarihi hakkında bilgilerin bulunması gibi nedenlerle Tbilisi Üniversitesinde Türkiyat Araştırma Merkezinin kurulduğunu ve böylece Gürcistan’da Türkoloji çalışmalarının başladığını belirtti. (Belgin Tezcan Aksu, s.828)

*Son anda ortaya çıkan bir rahatsızlığı nedeniyle Nusret Demiral’ın, “Kök Türklerde Hukuk” adlı bildirisini sunamadığı şölen, 2004 yılında yapılması plânlanan Uluslar arası Orhun Şöleni için gönüllülerden Yürütme Kurulu oluşturulması ve öneriler ile sona erdi. (Âdem Terzi, s.836)

Öğretmen yazarlarımızdan, sayın Sabahat Emir’den de bir örnek vermek zorunda kaldık maalesef. Hocamızın bugüne kadar çeşitli kitapları yayınlandı. Geçenlerde bir sahaftan onun “Atasözleri ve vecizelerin Açıklamaları” adlı kitabını aldım. İşte ondan birkaç “neden”li örnek:

*“Varlığın bilincine varmak, insanı gereksiz hareketlerden ve ölçüsüzlüklerden alıkoyar. Bu nedenle, anlaşılıyor ki her kimseyi maddî sıkıntılardan alıkoymak elimizdedir. (s.31)

*“Türlü nedenler dolayısıyla içinde bulunduğumuz şartları aşamadığımız zaman gereksiz bir açıkgözlülükle kudretimiz dışında olan şeylerin hayaline kapılıp huzurumuzu bozmamalıyız. (s.32)

*“Hayatta türlü kayıplara uğramamızın en büyük nedenlerinden biri ağırcanlılığımız ve zamana karşı kayıtsızlığımızdır. (s.61) *“İnsanların tuttukları işlerde çoğunlukla başarısızlığa uğramalarının, yıpranmalarının nedeni düzensizlik ve plânsızlıktır.” (s.70) *“Güzellik insanın içinde ferahlık uyandırır. Çevrenin güzel insanlara ilgi göstermesinin başlıca nedeni belki budur.” (s.91) *“Başka deyimle fikir ve zevklerimizin ahengi bir başka şahısta devam eder ki; bu da, arkadaşımızdır. Bu nedenle seçeceğimiz

arkadaşlar bizim karakterlerimizi ortaya koyarlar.” (s.77)

*“Normal bir olgunluğa sahip herkes içinde bulunduğu şartlara göre kendini bekleyen türlü olayların nedenlerini ve neticelerini düşünebilir veya sezinleyebilir.” (s.90)

Sayın Mithat Gürata,Loncalar” adlı kitabında bir konudan bahsederken bir dipnotta vefat eden arkadaşını bakın nasıl anıyor:

“Zamansız aramızdan ayrılan değerli arkadaşım Mazhar Sözen’i bu nedenle rahmetle anarım. (s.7) Sayın Gürata “bu nedenle

yerine, “bu vesileyle” ifadesini kullanmış olsaydı, şüphesiz Türkçemizin zenginliğinden, inceliğinden ve güzelliğinden istifade etmiş olacaktı.

1988 yılında T. İş Bankası yayınları arasında Dr. N. Ahmed Asrar’ın tercümesiyle çıkan İkbal’in, “Doğu’dan Esintiler” adlı kitaptan da bir örnek verelim istedik. Bakın şu “neden”lere bir diyeceğimiz yok:

Ben de bu nurlu dünyanın bir parçasıyım,

Benim kaderimin yıldızı neden kaymıştır?

Aydınlıktan uzak, karanlığa gömülmüşümdür.

Neden ama neden kara bahtlı, kara yazgılıyım? (s.54)

Ama şu “neden”e itirazımız var:

*“Çağımızın adının kötüye çıkmasının (bir) nedeni de kalabalığa heveslenmesidir” (s.175)

Bilindiği üzere 1928’deki harf inkılâbından önce Osmanlı Türkçesiyle basılmış binlerce eserimiz Latin harflerine aktarılarak milletimizin kültürüne ve irfanına sunulmayı beklemektedir. Zaman zaman yapılan çalışmalarda görülen fahiş hatalar yüzünden eserlerin mümkünse asıllarından okunmaları mecburiyeti bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Hele sadeleştirme adına yapılanlarsa ekseriya eserin üslûbunu ve dil hususiyetlerini bozmakta, tabiri caizse ruhunu söküp çıkarmaktadır. Eserleri sadeleştirilerek(!) Latin harflerine aktarı-lan şâir ve yazarlar acaba bu durumu görseler ne derlerdi, doğrusu çok merak ediyorum. Bence “Destursuz bağa girmemek” lâzım-dır.

Profesör sayın Özer Ozankaya da Celâl Nuri’nin “Kadınlarımız” adlı eserini “Eski yazı ve Osmanlıca’dan aktarmış”. 1993 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan bu kitaptan da mukayeseli olarak iki “neden”li cümle sunmak istiyoruz.

  1. Avrupa’da mahzâ maişetin darlığı hasebiyle genç kızlar sokaklara düşüyor, orospu olmaya mahkûm oluyorlar. ( Celâl Nuri, Kadınlarımız, s.99)

“Avrupa’da yalnızca geçim zorluğu nedeniyle genç kızlar sokaklara düşüyor, orospu olmak zorunluğunda kalıyorlar.” (Ö. Ozankaya’nın aktarması, s.60)

Bu cümlede de görüldüğü gibi, “neden”in yok ettiği kelimelerden biri de “hasebiyle”dir.

  1. Nisaiyunun müddeiatı tâbir-i âmîyânesi ile zevzeklik değildir. Bu mütalibin ruhî terbiyevî, iktisadî esbabı vardır. ( Celâl Nuri, Kadınlarımız, s.100)

“Kadın-yandaşlarının savları, bayağı bir deyişle boşboğazlık değildir. Bu isteklerin ruhsal, eğitsel, nedenleri vardır.” (Ö. Ozankaya’nın aktarması, s.61)

Öğrencilerimden Japon Megumi şu cümleleri getirdi bana:

*“Bu çizelgedeki ekler, adın belirttiği şeyin kime ait olduğunu gösterir. Bu nedenle bu eklere iyelik ekleri adı verilir. (Nurettin Koç, Dilbilgisi, s.81)

*“Bu düşüncenizin temel nedenlerini bilmiyorum. (N. Koç, Dilbilgisi, s.82)

Megumi’nin getirdiği bir diğer örnek de Radikal gazetesindendi. Bolu mahreçli üç sütunlu haberin ikinci sütununu hiçbir kelime atlamadan birlikte okuyalım ve durumun vahametini bir kere daha görelim:

*“İstanbul yönüne üç gişenin açık olduğunu belirten yetkililer, etkili olan yağmurun, trafiğin yavaş seyretmesine neden olduğunu söyledi. Bolu Dağında trafiğin ağır seyretmesi nedeniyle yolcular büyük zaman kaybına uğradı. Saatteki hızı zaman zaman 80 kilometreyi aşan fırtına nedeniyle Gelibolu-Lâpseki, Geyikli-Bozcaada, araba vapuru seferleri ile, Çanakkale-Gökçeada feribot seferleri iptal edildi. Çanakkale-Eceabat araba vapuru seferleri ise fırtına nedeniyle saat 22:00-01:00 arası yapılamadı. Tatilciler seferlerin aralıklı gerçekleşmesi nedeniyle, Çanakkale’de de üç kilometreyi bulan araç kuyruğu oluşturdu.” Radikal, 9 Aralık 2002)

Zaman zaman hepimiz kanunların ve mahkeme kararlarının, gereksiz yere uzun cümlelerle izâhından ve eski kelime ve tamlamaların yoğunluğundan dolayı anlaşılamayışından şikâyet ederiz. İşte size Ankara 2 numaralı DGM’nin “neden”li bir kararı. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur derler ama, 2 neden bir olunca Türkçenin başına çorap örülüyor!..

*“Sanığın, ABD’ye gittiği tarihten itibaren atılı suçla ilgili bir faaliyet içersinde bulunduğuna dair bir delil elde edilememiştir. Bu nedenle sanık hakkında açılan dava nedeniyle suç tarihinin, ülkemizden ayrıldığı 19 Mart 1999 ve öncesi olarak kabulü zorunlu olmuştur.” (Halka ve Olaylara Tercüman, 3 Nisan 2003, s.3)

Bir başka örnek de Eminönü Belediye Başkanlığından. Bunda da durum aynı. Üstelik iki defa üst üste “tebliğ” kelimesi kullanılmış. Tabi birincisinin “tebellüğ” olması gerekiyordu.

… Aynur Erkorkmaz’ın ikamet adresinden ayrılması ve yeni adresinin de bilinememesi nedeniyle sözkonusu yazı ve ekleri ilgiliye tebliğ edilememiştir. Bu nedenle ilgilinin ilân tarihinden itibaren en geç 10 gün içinde Başkanlığımız personel ve Eğitim Müdürlüğüne başvurması ile ilgili yazıyı tebliğ etmesi; ilânen tebliğ olunur. (Sabah, 22.3.2003)

Önemli ressamlarımızdan Ali Sami Boyar üzerine çalışırken araştırmamız bizi New York’a kadar götürdü. Üç nesil ressam olan Hristoff ailesi ile önce e-posta aracılığıyla ve nihayet dün de (20 Mayıs 2004) İstanbul’da, Yapı Kredi’deki “Üç İstanbullu” sergisinin açılışında yüzyüze tanışmak nasip oldu. Hepsi de çeşitli zamanlarda Türkiye’de yaşamış ve Türkçe bilen ailenin dede, baba ve torunun eserlerinden müteşekkil sergisinin kataloğunu akşam eve dönünce inceleme imkânı buldum. Tabi burada size sergiden bah-setmeyeceğim ama torun Peter Hristoff’un Katalogtaki İngilizce açıklaması Nur Emirgil tarafından Türkçeye tercüme edilmiş. Peter Hristoff’un güzel bir İngilizceyle kaleme aldığı yazının tercümesindeki nedenler bizi yine rahatsız etti doğrusu. İngilizce bilen dergimiz okuyucularının da bir mukayese yapabilmeleri için İngilizceleriyle birlikte vereceğimiz cümleler okununca görülecektir ki, Türkçeye nedenle tercüme edilen ifadelerin İngilizce karşılıkları birbirinden farklıdır. Eğer Nur Hanım da bu hususa dikkat etseydi, onun tercümesindeki ifadelerin zenginliği de en az İngilizcelerindeki kadar olurdu. İşte Cümleler:

  1. Peter Hristoff: The experience of leaving home, the motherland, and being a member of a family of terrific storytellers has undoubtedly marked me with a sense of nostalgia that border on fetish.
  2. Tercümesi: Beş yaşında evimden ve anavatandan ayrılmış olmak ve muhteşem öyküler anlatabilen bir ailenin içinde büyümek, benliğime neredeyse fetiş özellikleri kazanan bir nostaljinin egemen olmasına neden oldu.
  3. Peter Hristoff: As Evgeniya had a considerable dowry Andon’s dairy business prospered.
  4. Tercümesi: Evgeniya’nın hatırı sayılır drahoması nedeniyle Andon’un mandıra işi gelişir.
  5. Peter Hristoff: Andon’s prosperity and the family’s opulent life-style were severely altered by both unwise investments and the political climate of the early 40’s.
  6. Tercümesi: Andon’un serveti ve ailesinin müreffeh yaşam tarzı kötü yatırımlar ve 1940’ların siyasi ortamı nedeniyle ciddi olarak tehlikeye düşmüştü.
  7. Peter Hristoff: His involment in Bulgarian politics forced the young artist to flee to Istanbul where he became the director of the Bulgarian school in Kumkapı.
  8. Tercümesi: Genç sanatçının siyasi faaliyetleri, sonunda onun Bulgaristan’dan İstanbul’a kaçmasına neden olur.
  9. Peter Hristoff: In learning the history of my grandparents I was better able to understand the emigrant experience of my family and of myself.
  10. Tercümesi: Babaannemin ve dedemin geçmişlerini öğrenmem, annemin, babamın ve kendimin göçmenlik deneyimlerini de daha iyi anlamama neden oldu.

Aşağıda sunacağımız örnek, “neden”in dilimizi adeta bir virüs gibi istila ettiğini göstermesi bakımından çok ilginçtir. Bu, aylık sanat dergisi Artist’te (Şubat 2003 sayısı) yorumsuz olarak yayınlanan, “Collection Club”ın bir sergi davetiyesi. Belli ki serginin mahiyetinden dolayı farklı bir metin hazırlanmış. Artist dergisi bu davetiyeyi, anladığımız kadarıyla olumsuz bir tenkit maksadıyla yayınlamışsa da bizce bu gayet normal. Normal olmayan tek bir şey var; o da; bu, en az 100 yıl öncesinin bir davetiyesine benzer yazılan metne neden’in yakışmaması. İşte davetiyeniz efendim!:

Muhterem Efendim,

Kulübümüz, senelerden beri büyük ve emsâlsiz bir azimle der-uhde eylenen yadigâr-ı beşeriyyenin değerlerine havi koleksiyonla-rın, pek nadir ve seçme numunelerini, siz saygıdeğer konuklarına arz eylemek üzere bir sergi tertiplemiştir.

Kanun-ı sânî’nin (Ocak) 2003, 17’nci gününe müsadif cuma akşamı saat 16’dan itibaren “Geçmişe Davetlisiniz Efendim.”

Değerli kulüp azâlarımızın iştirâki ile tertip eylenen sergimizin küşâtına icâbetiniz, bizim için mucib-i şeref olacağını beyan ile takdim-i ihtiramat eyleriz efendim.

ÖNEMLİ NOT: Güvenlik nedeniyle 2 kişilik davetiyeniz ile teşriflerinizi reca ederiz.

Şimdi de çeşitli yayın organlarında karşılaştığımız nedenlerden bir demet sunalım; alıp koklamak ya da bir vazoya koy-mak için değil tabi!!!

*Alaca Camii ya da İsa Bey Camii olarak bilinen ve dışındaki renkli motifler nedeniyle ‘Renkli Cami’ olarak da anılan cami, gezinin en önemli durağı. Türkiyeli olmak bize her kapıyı açıyor ve yine aynı nedenle fotoğraf çekmemize izin veriliyor. (İzzet Keribar, Skylife, Nisan 2003)

*Unkapanı’nda Zeyrek Altgeçidinin kapalı olması nedeniyle ana yoldan karşıya geçmek isteyen Fatma Giresun ile 8 aylık kızı Havva Nur’un ölümüne neden olan sürücü Esat Özmen, karakolda olayı anlattı. (Vatan, 1 Mayıs 2003)

*Aliyev, 6 Ağustos’tan beri kalp ve böbrek yetmezliği nedeniyle ABD’de tedavi görüyordu. (Milliyet, 13.12.2003)

*Bizim yumurtacılar iç pazar canlanınca ve iç fiyatlar yükselince ihracatı kestiklerinden, “gir-çık” ihracat pazarında yer edineme-mişler. Bu nedenle iç talebin daraldığı şu günlerde ihracat da yapamıyorlar. Dünkü cuma, yoğun sis nedeniyle “mahsur kaldığım” Afyon’da bunları öğrendim. (Güngör Uras, Milliyet, 13.12.2003)

*Namık İsmail, Arseven ile Berlin’e gittiklerini, ancak fabrikaların kapalı olması nedeniyle serginin kataloğunu bastıramadıklarını, bu iş için bir sene beklemek gerektiğini ve de serginin bu nedenle yapılmasından vaz geçildiğini anlatmaktadır. Bu durum Arseven için de oldukça ilginç durumların yaşanmasına neden olmuştur.

(Şişli Atölyesi ve Viyana Sergisi, Haz. Ahmet Kâmil Gören, 1997, s.57)

*Uzmanlar, “Dildeki yarıklarda kalan mikroorganizmalar ağız ve diş sağlığını olumsuz etkiler. Bu nedenle dişler gibi dil de fırçalanmalı. Bu mekanik temizlik sağladığı gibi, dildeki kan dolaşımını artırır” diyor.

*Güzel sesi nedeniyle ortaokul arkadaşı Luggi tarafından “Bono Vox” takma adı verilen sanatçı U2 topluluğunun sözcüsü ve şarkı yazarı.

*Japonya’nın güneybatısını etkisi altına alan Fengshen tayfununun neden olduğu şiddetli dalgalarda kayalıklara sürüklenen Panama bandıralı kuru yük gemisi ikiye bölündü.

*TEMA: Rize’deki selin nedeni yeşilin imhası.

*80 yıldır kan davası var ama nedenini bilen yok.

*Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün hazırladığı bir rapora göre, öğrenci sayısının sürekli artışı nedeniyle genel liselerde eğitim kalitesi çok düşük.

*23 Nisan nedeniyle sabah saatlerinden itibaren törenden törene koşan Akşit, Genel Kuruldaki özel oturuma da gidince ağırlaşan göz kapaklarını açık tutmakta zorlandı.

*Uzmanlar, doğal bitki örtüsünün arazi açmak için yok edilmesinin, felâketin en büyük nedeni olduğu inancında.

*Kişi her şeyin nedenidir. Kazandığı başarılar, kurduğu ilişkiler, çektiği acılar, aldığı haz, duyduğu mutluluk, hayata ait ne varsa kişi hepsinden sorumludur.

*Kayseri’nin Kocasinan ilçesine bağlı Erkilet Beldesi Vatan köyünde, göç nedeniyle hayvancılık yapan Halil İbrahim Özbek dışında kimse kalmadı.

*Dişlerimizin çürüme nedenlerinin en başında ‘diş kiri’ gelir. Diş kirleri, mikrop ve karbonhidratları aside çevirerek diş çürümesine sebep olurlar.

*Yayımlanan alıntılarda, kişinin anlaşılmaz ya da gülünç duruma düşmesine neden olacak özetleme ve değişiklik yapılmaz.

*İnandırıcı, makûl nedenler gösterilmedikçe kimse, yasaların suç saydığı eylemlerle itham edilemez.

*Geçen hafta ilân yoğunluğu nedeniyle tamamlayamadığım Almanya yolculuğumun son bölümünü anlatacağım.

*İnsan hakları ihlâlleri nedeniyle Türkiye’de konser vermeyi reddeden Bono…

*İstanbul’da dün dört saat süren toplantıdan, İngiltere’nin sergilediği uzlaşmaz tutum nedeniyle sonuç çıkmadı.

*Kazancıyla eşini tatmin edememek, parasızlık nedeniyle çıkabilecek sorunlar, çevresinde hep gördüğü ve onu evlilikten soğutan nedenler.

*Kandil yakma geleneği İslâm dünyasında yaygınken, mahyacılığın İstanbul’a özgü bir sanat olmasının tek nedeni; padişahların yaptırttığı iki, dört, altı minareli “selâtin camiler”in bu kentte olmasıydı.

*Asena’nın İbrahim Tatlıses’ten apar topar ayrılmasına nedeni, Derya Tuna’nın sözlerinin neden olduğu ortaya çıktı. (İfade de bozuk)

*Eczacı Şefik Öğüt, yakalandığı amansız hastalık nedeni ile Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

*Başbakan Ecevit, Hürriyet’e içini döktü: Hastalığımda yapılan sert muhalefet nedeniyle çok acı çektim.

*Aşırı sıcakların ardından gelen sağnak yağışların neden olduğu sel, çok büyük can kaybına ve maddî zarara neden oldu.

*Çarpık kentleşme nedeniyle son 30 yılda sele 44 kurban veren Rize, yine kan ağlıyor.

*Yazın Bodrum’da açılan ve yüksek volümlü müzik nedeniyle şikâyetlere neden olan Mali Bar, şimdi de İstanbul’da.

*Kurmay Binbaşıyken Mustafa Kemâl’le birlikte Samsun’a çıkan 18 kişi arasında yer alan Hüsrev Gerede, yaşadığı sürece Atatürk’ün yakınında bulunmuş ama “yalaka” olarak nitelediği “çevre”ye dahil olmamıştı. Bu nedenle, Gerede’nin anıları merakla bekleniyordu.

*Doğru olup olmadığına bakmaksızın daha fazla soruya yanıt vermek isteyenler, yarışma kuralı gereği, soru sorulurken yanıt ve-remiyor. Bu nedenle, sorunun bitmesini beklemek gerekiyor.

*Yıldız’a yakınlaştığı biliniyordu. Ama Irmak’la Yıldız arasındaki arkadaşlığın yine eskisi gibi oyuncu-yönetmen ilişkisine dönüşmesi Yıldız’ın platonik bir aşk yaşamasına neden olduğu söyleniyor.

*Hiçbir şey zannedildiği gibi değildir. Yaşamda olup biten her şeyin ardında farklı nedenler, bilinmeyen gerçekler gizlidir.

*RTÜK, Başbakana yönelik suçlayıcı haberleri nedeniyle Star’a ceza verdi.

*Çocuk doktoru Şirin Göker evli değil, çocuğu da yok. Ama işi nedeniyle bütün hayatı çocuklar. Çocukları çok sevmesine rağmen çocuk sahibi olmuyor. Ve bunun nedeninin “yoğunluk” olduğunu söylüyor.

*Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. kış aylarında haftada bir kez cumartesi günleri karşılıklı olarak gerçekleştirilen vapur seferlerinin, yolcu sayısındaki düşüş nedeniyle iptal edildiğini açıkladı.

*Son dönemde ihracatta önemli bir çıkış yakaladıklarını belirten Sarar, tanınmaya başlanan bir marka olmaları nedeniyle bazı pazarlarda taklit edildiklerini ifade etti.

*Türk tiyatro ve sinemasının ustası Yıldız Kenter, ağır grip ve zatürre nedeniyle geçen cumartesi hastaneye kaldırıldı.

*Dün öğle saatlerinde Türkçe dersinin işlendiği 7/D sınıfına giren İbrahim Sürmeli, okullararası spor karşılaşmaları nedeniyle toplanan para yüzünden aralarında anlaşmazlık bulunan Türkçe öğretmeni Gündoğan ile tartışmaya başladı.

*Yangın nedeniyle apartman boşaltılırken olay yerine gelen Haydar Albayrak içeride kalan kuşunu kurtarmak için alevlere daldı.

*İkiz olan bebeklerden biri oksijen yetmezliği nedeniyle hayatını kaybederken diğer bebek kurtarıldı.

*Erkek bebeklerin daha ağır ve kafalarının büyük olduğu, bu fiziksel farklılığın daha uzun doğum sancılarının nedeni olabileceği kaydedildi.

*Türk halkı yoksullaştırılmış, yoğun iç ve dış borçlanmalar sosyal dengeleri bozmuş, bu durum kalkınmayı durdurmakta dışarıdan ekonomik, politik, askerî dayatmaların ve teslimiyetçi davranışların nedenleri olmaktadır.

*Erdoğan’ın, Ramsey mağazalarının sahibinin bursu ile Amerika’da okuyan kızları Sümeyye ve Esra, okullarının tatile girmesi nedeniyle İstanbul’a geldi.

*Son olarak yeğeniyle birlikte açtığı Balıklama adlı restorantı da kapanan Alasya, maddî krize girmesinin nedenleriyle ilgili şok açıklamalarda bulundu. (…) Çok borcum olduğu için 60 yaşında bile 20 yaşında olduğu gibi çalışmam lâzım. Ancak borçlarımın bu kadar birikmesinin nedeni Metin Akpınar’dır.

*İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesinde, solunum yetmezliği nedeniyle tedavi gören 71 yaşındaki Tarık Gürcan, bugün Şişli Camiin-de öğle üzeri kılınacak cenaze namazının ardından, Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verilecek. (Hürriyet, 2.09.1999)

*Yusuf Nalkesen, yaklaşık 6 aydır böbrek yetmezliği nedeniyle tedavi görüyordu.

*Bu program 22 Şubat 2003 tarihinde yoğun kar yağışı nedeniyle yapılamamış olup yukarıda belirtilen tarih ve saatte gerçekleşecektir. ( İstanbul B. Belediyesi, Nisan 2003 Kültür Bülteni)

*İstanbul, tarihi derinliği olan ve geleceğe de hitap eden bir hafıza gibidir. Oradan sökülen her taş, yerinden oynatılan her değer, onun hafızasında sarsılmaya ve unutkanlığa neden olur. (A. M. Gürtuna, Kentim İstanbul CD’sinden)

*13.5.2003 Salı günü Mevlit Kandili nedeniyle Sultanahmet Camimizde, akşam namazını müteakiben mevlit programı düzenlenmiş olup TV’de canlı olarak yayınlanacaktır. Tüm halkımız davetlidir. (Caminin duvarındaki duyuru)

*Evi gibiydi Muhibe abla. Şişmandı. Nedense onu hep otururken hatırlıyorum. Bu nedenle boyu-posu nasıldı pek çıkaramıyorum. (Vesile Albayrak Sak, Türk Edebiyatı, Ekim, 2003)

  • Bizim boşanmamızın nedeni evliliğe olan saygımızdan kaynaklanır. Benim üç kere boşanmış olmamın nedeni evliliğe olan saygımdan kaynaklanıyor. (Okan Bayülgen, Hürriyet Keyfi, 25.5.2003)

*Doğan Hızlan’ın, okurlarını ‘Yalnızlık Kahvesi’ içmeye davet etmesi, bu nedenle ayrı bir önem taşıyor. Buyurmaz mısınız? (Sefa Kaplan, Hürriyet Keyfi, 25.5.2003)

*Çalışan bir elemanın gitmesi, işyeri için aynı zamanda para kaybı anlamına geliyor. Bu nedenle bir işyerinde sık eleman değişimi olmaması gerekiyor. Çalışanlar çeşitli nedenlerle işyerini değiştirebiliyor. Burada en önemli kriter olarak ücreti gösterebiliriz. Bunun yanında kariyer hedefinin belirlenmemesi, çalışanın önünü görmemesi, performansına bağlı ödüllerin verilmemesi, haksızlık gibi nedenler de etkili oluyor. (Hürriyet İ.K., 25.5.2003)

*Biz annemle et ve tırnak gibiydik. Hiç ayrılmadık. Hep aynı evde oturduk. Bana olan düşkünlüğü olağanüstüydü. Bunda biraz da babasız büyümüş olmamın nedeni vardır sanırım. Köşede yer alan fotoğrafı “değiştirsek mi?” şeklindeki düşüncemin tek nedeni yine sizlersiniz. (…) Haliyle bu köşenin yazarıyla röportaj yapmak, televizyon kanallarına konuk etmek için teklifler geliyor. Reddedince, burun büyüklüğü gibi oluyor. İşte bu nedenle istesem de artık gizli kalamıyorum. (Güzin Abla’nın kızı Feyza Algan, Hürriyet Pazar, 29 Haziran 2003)

*Ayhan Işık ile 1977’de Şıpsevdi filmini çekti. Müziğe olan düşkünlüğü nedeniyle Pekkan’ın sinema yaşamı sadece 5 yıl sürdü. (Hürriyet Pazar, 29 Haziran 2003)

*Bir rivayete göre Girit’in işgaline, Kızlarağası Sümbül Ağa’nın Mısır’a giderken, Girit yakınlarında Maltalı korsanlar tarafından öldürülmesi neden olmuştu. (…) Gördüğüm bir tabela yolumu değiştirmeme neden oldu. (Mehmet Yaşin, Hürriyet Pazar, 21.12.2003)

*Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer kendisinin 1995’te yaptığı ve halen de arkasında durduğunu itiraf ettiği konuşma nedeniyle o görevden ayrılması gerektiğini söyleyenlere yanıt vermiş. (Oktay Ekşi, Hürriyet, 4.1.2004)

*Ege’nin iki yakası arasında geçen savaş, şu sıralarda Türkiye ile Yunanistan arasında yeniden rekabete neden oluyor. (Ferai Tınç, Hürriyet, 4.1.2004)

*Borç nedeniyle üzerine tedbir konan bir uçak, geçtiğimiz Mayısta, Angola’nın Luanda havaalanından adeta buhar olmuştu. (Hürriyet, 4.1.2004)

*Barış Manço’nun doğum yıldönümü nedeniyle finalistlerin Barış Manço şarkılarıyla yarıştığı 8.haftanın birincisi ünlü müzisyenin adaşı ‘Barış’ oldu. (Hürriyet, 4.1.2004)

*Yakın zamanlara kadar Türkiye-Yunanistan ilişkilerini hükümetler biçimlendirmiş ve sivil toplum, devlet politikalarının güdümünde kalmıştır. Bu nedenle, 1980 sonlarına kadar sivil inisiyatiflere rastlanmaz. (Aydın Halistaşbaş, Türkiye-Yunanistan Dostluk Derneği Başkanı, Hürriyet Keyf, 24.4.2004)

*Film adlarının Türkçeleri ve Türkçe altyazılar öteden beri tartışmalara neden oluyor. (Hürriyet Keyf, 24.4.2004)â

Sayın Muzaffer Ilıcak, amcası rahmetli Kemâl Ilıcak için bir yazı kaleme almış. Bu yazıdaki “neden”e de işaret etmek istiyoruz.

*Amcama çok kez dolar milyarderi olma şansı sunuldu. Fakat Türkiye ve Türklük sevdası, doğruluğu, kendine olan güven ve saygısı nedeniyle yurt dışında bir dolar tutmadı, bir tek gün yabancı pasaport taşımadı. (Muzaffer Ilıcak, Halka ve Olaylara Tercüman, 9 Nisan 2003)

*C.H.P. Ankara milletvekili Tomanbay’ın Çölaşan tarafından ağırlanma nedeni ise, copy-past. (Hadi Özışık, D/B Tercüman, 19.12.2003)

*10-16 Kasım tarihlerinin “Dünya Çocuk Kitapları Haftası” olması nedeniyle pek çok ilköğretim okulunda öğrencilere yönelik etkinlikler gerçekleştiriliyor. (Akşam, 14.12.2003)

*Orangutanların, son yüzyılda vahşi doğadaki sayısının yüzde 90 oranında azalarak 30 binlere düştüğü kaydediliyor. Bu azalmaya, aşırı avlanma ve yağmur ormanlarının yok edilmesi neden gösteriliyor. (Akşam, 14.12.2003)

*İşte kıyametin kopmasına neden olan, tüyler ürperten o an… Irwin bir kolunda henüz bir aylık oğlunu tutuyor, öbür eliyle de dev timsahı besliyor… (Hürriyet, 4.1.’04)

Arada bazı doğru kullanılışlar bulunuyorsa da her iki Tercüman’da da “neden”lere oldukça sık rastlıyoruz. Bu da beni epeyce rahatsız ediyor. Muhabirlerin dilimize pek hâkim olamadıklarını düşünüyorum.

İşte size birkaç “neden”li örnek:

*“Avrupa Birliği bizi oyalıyor” sözü bizdeki Avrupa Birliği karşıtı aydınların koro halinde seslendikleri klasik bir slogan… Bu sloganın sahiplerine, akıllının biri çıkıp da, “Kardeşim, Avrupa Birliği bizi gerçekten oyalıyor olabilir, ama bunun nedenlerini de açıklar mısın?” diye soramıyor. (Sırrı Yüksel Cebeci, H/O Tercüman, 23.6.2003)

*Plastik kova içersine fişe takılı olarak bırakılan elektrikli su ısıtıcısı da yangın çıkmasına neden olmuş. (D/B Tercüman, 4.7.2003)

*Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), oy çokluğuyla aldığı kararla Uzanlar’a ait 5 TV’ye, ÇEAŞ ve Kepez ile ilgili haberleri nedeniyle, birer ay yayın durdurma cezası verdi. (D/B Tercüman, 4.7.2003)

*Başbakan Erdoğan’ın da katıldığı Polis Akademisi mezuniyet töreni nedeniyle Gölbaşı’nda çeşitli gösteriler düzenlendi. (H/O Tercüman, 28.6.2003)

*Doğal ve kültürel zenginlikleri nedeniyle doğal sit alanı ilân edilen İzmir Kuş Cennetinin, 1998’de Ramsar Sözleşmesi listesine alındı. (H/O Tercüman, 28.6.2003)

*Çeşitli yorumlar var. Bunlardan ilki, Sezer’in bu hükümete alışamadığı, hazzetmediği, hatta bu nedenle önce muhalefet etmek gibi bir misyonu makam olarak üstlendiği. (…) Sezer, meslekî birikimi itibariyle hukukçudur. Hem de anayasa hukukçusu. Dolayısıyla TBMM’nin fırından yeni çıkmış kanunlarını, anayasamıza ‘uyumu’ açısından gözden geçirmesi tabiidir. Bu süreçte hatalı gördüğü kısımları vetolaması da yetkisi dahilindedir. Nitekim, bugüne değin de öyle olmuştur ve bu nedenle de kimsenin onun vetolarına gücenikliğinin söz konusu olmaması lâzımdır. (M. Kemâl Öke, Halk’a ve Olaylara Tercüman, 3.07.2003)

*Pankreas kanseri nedeniyle vefat eden Çelik Gülersoy için ilk tören, saat 11:00’de Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu merkezinde düzenlenecek. (…) Ecevit, Gülersoy’un vefatı nedeniyle yayınladığı mesajda, Gülersoy’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başşağlığı diledi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, turizmci ve yazar Çelik Gülersoy’un vefatı nedeniyle, yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Türkiye Turing ve Otomobil Kurulu ile kardeşi Fikret Gülersoy’a birer başşağlığı mesajı gönderdi. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 8.07.2003)

*Sosyete Pazarı lâkaplı Ulus Pazarı, Akmerkez’deki çevre düzenlemesi nedeniyle 2001 yılında Arnavutköy’e taşındı. (…) Arnavutköy sakinlerinden Göncer Ayalp, “Bölgemizde kurulan pazarın bizi olumsuz etkilediğini, bu nedenle bu pazarı istemediğimizi söylememize rağmen kimse bizi dinlemedi” dedi. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 13.07.2003)

*Turist bizde önce Antalya diyor. Bu yıl doluluk oranı fazla değil. Finike’den yukarı doğru çıktıkça tenhalık artıyor. O nedenle canım tesislerde, kapı önünde “34” nolu plaka görünce Kapalıçarşı gibi hemen önünüze atılıyorlar. (M. Kemâl Öke, Halk’a ve Olaylara Tercüman, 17.07.2003)

*Türk halkı bu süreçte post 28 Şubat partilerini tasfiye etmiş; hatta 28 Şubata neden olan Refahyol’u siyasî hâfızasından kazımıştır. (Tercüman, 4.1.2004)

*İktidarları süresince eski alışkanlıklar, bellek ve benlik kaymaları, söylem, kimlik ve siyaset bağlacında eleştirilere de neden olmuştur. (Tercüman, 4.1.2004)

*Geçen yıl bir tartışma sırasında kalp krizi geçiren polis memuru Hamdi Bayram’ın ölümüne neden olduğu iddia edilen Hayrettin K., Sarayköy İlçe Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden şikâyetçi oldu. (H/O Tercüman, 27.6.2003)

*Alo RTÜK telefonları, Ayraniç’in gol esnasında oluşan müstehcen görüntüleri nedeniyle çınlıyor. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 17.07.2003)

*Claudette Kasırgası ABD’nin Teksas eyaletinde etkili olurken, can ve mal kaybına yol açtı. USA Today gazetesi, Atlantik Fırtına Mevsimi’nin ilk kasırgası olan Claudette’nin en az iki kişinin ölümüne neden olduğunu ve hızının Güney Teksas Nükleer Santralinin bulunduğu Wadsworth’ta saatte 155 km’ye kadar çıktığını açıkladı. (…) Fransa’da, fırtına ve şiddetli yağmur nedeniyle can ve mal kaybını önlemek için, bazı kasabalarda tatil kamplarının tahliye edildiği açıklandı. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 17.07.2003)

*ASO Başkanı Zafer Çağlayan ve eşi, İngiltere Kraliçesinin taç giyişinin 50.yılı nedeniyle düzenlenen davette diplomatik çadırda ağırlandı. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 17.07.2003)

*Muğla valisi Hüseyin Aksoy, son günlerde Muğla’da ardarda gelen orman yangınlarıyla ilgili şunları söyledi: “Muğla’nın yüzde 68’i orman alanı. İklimsel özellik nedeniyle bölgeye uzun süre yağmur yağmıyor. Kuru otlar da çok çabuk yangın çıkmasını sağlıyor.” (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 13.07.2003)

Bu vesileyle sayın Muğla vâlimize de küçük bir hatırlatmamız olacak: “sağlamak”, olumluluk ifadesi taşıyan cümlelerde kullanılmalıdır. Burada, “sebep olmak” kullanılarak; “Kuru otlar da çok çabuk yangın çıkmasına sebep oluyor.” denilebilirdi.

*Köy ve mezralarda içme suyunun bulunmamasının veya yetersiz oluşunun beraberinde özellikle de yaz aylarında ishâl, tifo ve dizanteri vakalarını getirdiğini belirten Diyarbakır Tabipler Odası Başkanı Necdet İpekyüz, şöyle konuştu: “Köy ve mezralarda suyun olmayışı birinci olarak tuvalet olmamasına yol açıyor. Bu durum hastalıkları beraberinde getiriyor. Bölgemizde bu tür hastalıkların görülme oranı diğer bölgelere oranla yüzde elli daha fazladır. Bunun ilk nedeni suyun olmamasıdır. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 13.07.2003)

*Organize suç örgütlerinin cep telefonu hırsızlığı ve çalıntı telefonların yurtdışına gönderilmesi yoluyla büyük paralar kazandığına dikkat çeken Scotland Yard yetkilileri, bu nedenle özel birim kurulmasına ihtiyaç duyulduğunu bildirdi. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*İstanbul’da saatteki hızı zaman zaman 70 kilometreyi bulan fırtına nedeniyle bazı evlerin çatısı uçtu. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Yoğun kar yağışı nedeniyle Afyon’un yarısına elektrik verilemiyor. TEDAŞ yetkilileri, Afyon şehir merkezine elektrik sağlayan trafolarda kar yağışı nedeniyle arıza meydana geldiğini belirttiler. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

Önceki geceden itibaren aralıksız yağan kar yağışı nedeniyle 75 köy yolu ulaşıma kapandı. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Kar yağışı nedeniyle Erzurum’da 16,Ağrı’da 19,Erzincan’da 8,Iğdır’da 10, Muş’ta 11 ve Ardahan’da 2 olmak üzere, toplam 66 köyün yolu ulaşıma kapandı. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Eskişehir-Kütahya ve Eskişehir-Bilecik karayolu kar yağışı ve tipi nedeniyle ulaşıma kapandı. Etkisini sürdüren kar yağışı ve tipi nedeniyle kapanan Eskişehir-Kütahya ve Eskişehir-Bilecik karayolunda buzlanma nedeniyle araçların geçişine izin verilmediği bildi-rildi. (…) Ankara-İstanbul karayolunun Bolu Dağı kesiminde yoğun kar yağışı nedeniyle ulaşım güçlükle sağlanıyor. (…) Türkiye Denizcilik İşletmelerine bağlı Erdek Denizcilik İşletmesinden yapılan açıklamaya göre; Erdek-Marmara Adası arasında yapılan arabalı vapur seferleri olumsuz hava koşulları nedeniyle iptal edildi. Bandırma ve Erdek Liman Başkanlıkları da, saatteki hızı zaman zaman 80-90 kilometreye ulaşan fırtına nedeniyle küçük tonajlı balıkçı teknelerinin denize açılmalarını yasakladı. (…) Çanakkale ve Ege Denizindeki olumsuz hava koşulları ve hızı zaman zaman 70 kilometreye ulaşan poyraz nedeniyle Gökçeada-Çanakkale ve Geyikli-Bozcaada ve Gelibolu-Lâpseki arasındaki araba vapuru ve feribot seferleri yapılamıyor. (…) Mudanya’da geceden itibaren devam eden fırtına nedeniyle, Mudanya-Yenikapı arasında yapılması gereken deniz otobüsü seferi iptal edildi. (…) Bu arada, Küçükçekmece Kartaltepe Mahallesi Göktepe Sokak 10 numaradaki apartmanın uçan çatısı, park halindeki 34 LLS 36, 34 DRV 54 ve 34 GUC 75 plakalı otomobillerin üzerine düşerek hasara neden oldu. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Hükümet ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) arasındaki gerginlik nedeniyle basımı yılan hikâyesine dönen ÖSS Kılavuzu, 1,5 aylık bir gecikmenin ardından tamamlandı. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Erzurum’un Şenkaya ilçesine bağlı Yanıkkaval köyünde 9 kişi, henüz belirlenemeyen bir hastalık nedeniyle Numune Hastane-sinde tedavi altına alındı. Numune Hastanesi başhekimi Dr. Selçuk Bozhalil, Yanıkkaval köyünde yüksek ateş şikâyeti nedeniyle Oltu Devlet Hastanesine götürülen biri çocuk 9 kişinin, hastanelerine sevk edildiğini söyledi. (H/O Tercüman, 2.1.2004)

*Bakan Unakıtan, gazetecilerin, “kızınız yanınıza staj için mi geldi?” sorusuna,”Okulların tatil olması nedeniyle bizi görmeye geldi” dedi. (H/O Tercüman, 21.12.2003)

*Eroğlu’nun İSKİ’de yaptığı hizmetlerin iyi bir tanıtım stratejisiyle pazarlanması durumunda, Gürtuna’nın AKP’den aday göste-rilmemesi nedeniyle karşılaşılabilecek oy kayıplarını en aza indirmek de mümkün olacaktır. (Osman Özsoy, H/O Tercüman, 30.12.’03)

*Açıkça söylüyorum. Olası bir Genç Parti iktidarı çoluk çocuğumun geleceği adına endişelendirir beni. Başından beri konuyu yakından takip etme nedenim de kuşkularım. (Osman Özsoy, H/O Tercüman, 22.1.’04)

*İşgalcilerin halka yaptıklarından bunalan Padişah Vahdettin 27 Ocak 1919’da Başmabeyinci Ali Fuad Paşa’yı yanına çağırarak içini döker; ‘Ecnebiler pek bî aman! Gece gündüz ne çektiğimi bir Allah, bir ben biliyorum’, der. Yaşanan hâdiseler Millî Mücadelenin fitilinin ateşlenmesine neden olur. (Osman Özsoy, H/O Tercüman, 6.5.2004)

*Hatta Süleyman Demirel, Bülent Ecevit gibi siyasetçilerin uzun yıllar siyaset yapmasının bir nedeninin de, çocukları olmadığı için ailevi nedenlerle yıpratılmamış olmalarından kaynaklanmış olabileceğini ifade ettim. (Osman Özsoy, H/O Tercüman, 13.06.’04)

*Hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle görevden alınan Ertan Gönen’in yerine Kızılay Genel Başkanlığına Talat Yılmaz’ın getirilmesiyle Kızılay’da bir dönem kapandı. (Erdal Güven, H/O Tercüman, 14.1.’04)

*Kutup ayılarının asıl sorunu soğuk değil, sıcaktır. Kalın kürkleri nedeniyle ufak aktiviteler sonucunda bile vücutları aşırı ısınabi-lir. (Erdal Güven, H/O Tercüman, 4.3.’04)

*İşlerimin yoğunluğu nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Japonya gezisine katılamasam da, Erdoğan’ı geziye katılan bir çok gazeteci arkadaşımdan daha yakın takip edebildim. (…) Japonya’ya giden arkadaşlar daha çok olayın magazin boyutuyla ilgilendikleri için gezinin gerçek değerlendirmesini yapamadılar. Veya onlar yaptı da kendilerini Avrupa’ya endeksleyen gazete yönetim-leri bunlara yeteri kadar ilgi göstermedi… Nedenini ben bilemem. (…) Japonya’nın İstanbul Başkonsolos eski vekili bay Motoyama bir gün benimle Japonların neden çok iyi anlaştıklarına bir açıklama getirmiş ve “Erdal, sen çok milliyetçisin. Japonlar da çok milliyetçi, bu nedenle de biz çok iyi anlaşıyoruz. Çünkü hiçbirimizin aşağılık kompleksi yok.” demişti. (Erdal Güven, H/O Tercüman, 16.4.2004)

*Can güvenliği nedeniyle neredeyse korumayla gidip geleceğim. (…) Yol vermemek için çok uğraştım ama onun kullandığı araba devlet malı olsa gerek, benim ise alın terim… Bu nedenle bir kazaya sebep vermemek için yol vermek zorunda kaldım. (Erdal Güven, H/O Tercüman, 26 Mayıs 2004)

Erdal Beyin burada “sebep vermemek” yerine “sebep olmamak” veya “sebebiyet vermemek” demesi gerekirdi.

*Fenerbahçe, “Sarı-Kanarya” lakabını nasıl aldı bilir misiniz? Uçan kaleci Cihat Arman’ın devamlı açık sarı kazak giymesi nedeniyle… (…) Galatasaray Lisesinin ilkokulunda okuyan ünlü kaleci, babasının işi nedeniyle tahsiline Ankara’da devam etti. (Orhan Ayhan, H/O Tercüman, 14.1.’04)

*Kayıp trilyon davasında aldığı ceza nedeniyle siyasî hayatı sona eren Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan, liderlik koltuğundaki son günlerini yaşıyor. (H/O Tercüman, 6.1.’04)

*Serdar Ortaç artık para da dağıtıyor. Hafif ve eğlendirici olan programın diğer yarışmalardan farkı, yalvarana para vermemesi. Bu nedenle salondaki yarışmacıların mikrofonları kapatılıyor. (Tuna Serim, H/O Tercüman, 9.1.’04)

*Eşinin Türk asıllı olduğunu ve kendisini Türklere çok yakın hissettiğini belirten Brezilyalı yıldız “Fenerbahçe çok istedi ama eşimin hamileliği nedeniyle bu teklifi kabul etmedim” dedi. (H/O Tercüman, 14.1.’04)

*Yoğun kar yağışı nedeniyle buzlanan anayoldan geçen yolcu otobüsü takla atarak yan döndü. (H/O Tercüman, 22.1.’04)

*Bardakoğlu, Batı’da farklı anlamlar ifade eden Noel ile Yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de genellikle birbirine karıştırıldığını, bu nedenle de kamuoyunda spekülasyon ve tartışmalara yol açtığını ifade etti. (H/O Tercüman, 31.12.2003)

*Yurdun büyük bölümünü etkisi altına alan soğuk hava ve kar yağışı nedeniyle yurt çapında 748 köy yolu ulaşıma kapanırken bir çok yerleşim birimi de elektrik ve telefon hizmetlerinden mahrum kaldı.

*Yerleşim yeri dışındaki kaza nedenlerinin başında, araçların hızını ve yükünü hava ve yol koşullarına göre uydurmamak geliyor.

Şerit ihlali ve öndeki aracı yakın mesafeden takip etmek de şehirlerarası yollarda trafik kazalarına neden oluyor.

*Bozulan ekonomi ve şiddet olaylarının sürmesi nedeniyle İsrail’e göçün son 15 yılın en düşük seviyesinde olduğu bildirildi. (H/O Tercüman, 1.1.2004)

*Kuzey Irak’taki Kürtlere göre, “Kürtlerin dostu olmayan Türkiye’nin Kerkük’te gözü vardı.” Türk askerinin Irak topraklarına girmesine de başından beri bu nedenle karşı çıktılar. H/O Tercüman, 4.1.2004)

*Yılların tiyatro oyuncusu Zafer Ergin’in sunduğu “Trilyon Avı”, bu yılın üzerinde en çok konuşulan yarışması oldu. Eğer yapımcı firma programı sürdürmekte ısrarlı olursa gelecek yılların da çok tutulan yarışması olabilir. Nedeni; çok sayıda yarışmacıyı kapsamına alması. (Tuna Serim, H/O Tercüman, 3.1.2004)

*Halil Mutlu, yarışmalar nedeniyle balayına fırsat bulamayacağını belirtirken, Seher Haliloğlu ise, “Atina Olimpiyatlarında balayı yaparız” dedi. (H/O Tercüman, 3.1.2004)

*İşgal güçlerinin Irak’ta bir türlü otorite kuramamalarının başlıca nedeni, belki de bu akıllara zarar zulüm, bu insanlık dışı işkence ve tecavüzlerdir. (Aydın Candabakoğlu, H/O Tercüman, 6.5.2004)

*Mersin’den Kıbrıs’a giden Dolfin-2 Ro-Ro gemisi, Karpaz açıklarında fırtına nedeniyle battı. (H/O Tercüman, 12.05.2004)

*Annesi Elif Öz’ün geçirdiği enfeksiyon nedeniyle 5 aylıkken doğan Umut bebek, 120 gün süren yaşam mücadelesinden zaferle çıktı. (H/O Tercüman, 12.05.2004)

*İngiltere’de karnındaki bir problem nedeniyle ameliyata alınan 6 haftalık bebek anastezi yapılırken damarına hava kaçması sonucu hayatını kaybetti. (H/O Tercüman, 12.05.2004)

*Londra’nın batısında bulunan White City Metrosu, raylarda meydana gelen bir sorun nedeniyle hattan çıkarak kaza yaptı. (H/O Tercüman, 12.05.2004)

*Devlet Demiryolları trenlere atılan taşlar nedeniyle meydana gelen yaralanma olaylarını ve maddî zararı önlemeye çalışıyor. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*TED 1’inci Bahar Şenliği nedeniyle TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu başkanlığında, öğrenciler, öğretmenler, veliler ve mezunlar, ellerinde kırmızı karanfillerle Atatürk’ün manevî huzuruna çıktı. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Hülya Avşar’a çağrı yapılmış ve gazetelerden öğrendiğimize göre bunun için para istemiş. Kendisi de bunu inkâr etmiyor. Biz bu onursal görev için tek kuruş bile istemezdik. O meşaleyi seve seve taşırdık. Şimdi olimpiyat oyunlarında futbolun amatör olduğunu, bu nedenle profesyonel futbolcuların çağrılmadığını söyleyecekler. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Polis yetkilileri, yangının meşrubat buzdolaplarından birinin infilâk etmesiyle çıkmış olabileceğini kaydetti. Olayı duyan mahkûm yakınları cezaevine akın edince, güvenlik nedeniyle yollar tutuldu. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Olay yerinde inceleme yapan yetkililer, kazanın aşırı yağış nedeniyle meydana geldiğini belirtti. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Tercüman yazarı Namık Kemâl Zeybek için, 60’ıncı yaşgünü nedeniyle, Kazak töresi gereğince “60’ıncı Yıl Vefa Ödülü” töreni düzenlendi. (H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Sakatlar Haftası nedeniyle engelli vatandaşlarımızın Anıtkabir’de Ata’nın mozolesini ziyaretlerinde karşılaştıkları zorluklar, bazı gazetelerde eleştiri konusu yapılmıştı. (…) Türkiye Sakatlar Konfederasyonu da, yazılı bir açıklama yaparak, Anıtkabir’de asansör bulunduğunu ancak kalabalık nedeniyle sıkıntı yaşandığını bildirdi. Açıklamada şöyle deniliyor: “Merdiven sisteminin biraz ağır çalışması, katılımcı sayısının kalabalık olması ve programların yoğunluğu nedeniyle Dünya Özürlüler Günü ve Sakatlar Haftası nedeniyle düzenlenen etkinliklerde hızlı hareket etmemiz gerektiğinden merdiven asansör sistemi bazı arkadaşlarımız tarafından kullanılmayabilmektedir. (Hakan Akpınar, H/O Tercüman, 18.05.2004)

*İnsansız hava araçları (…) insansız olduğu için can kaybına neden olmaması, boyutlarının küçük olması nedenleriyle tercih ediliyor. Bu araçların savaşlarda da aktif olarak kullanılabilmesi nedeniyle sebeple başta ABD ve İsrail olmak üzere bir çok Avrupa ülkesi de bu teknolojiye yöneldi. (H/O Tercüman, 21 Mayıs 2004)

*Aşırı yağış nedeniyle sel ve toprak kayması Haiti ile Dominik Cumhuriyeti’nde yüzlerce kişinin ölümüne neden oldu. (H/O Tercüman, 27 Mayıs 2004)

*Teknik Direktör Rıza Çalımbay, Çaykur Rizespor’a ‘evet’ dedi. Çalımbay, bazı nedenlerden dolayı transferinin şu an için tam olarak netleşmediğini belirtti. (H/O Tercüman, 1 Haziran 2004)

*Holandalı gölcü Hooijdonk, “G.Saray yerine neden Fenerbahçe’yi tercih ettin?” şeklindeki soruya, “Fenerbahçenin beni istemesi gurur verici. Geçen sezon Fenerbahçe’yle yaptığımız maçta Şükrü Saracoğlu’nda Fenerlilerin bana gösterdiği ilgiden çok etkilendim. Bu nedenle Fenerbahçe’yi seçtim.” diye konuştu. Havaalanının dışındaki Fenerbahçelileri işaret eden Hooijdonk, “Şu anda taraftarın benim için yaptığı tezahüratı duyuyorum. Onlar benim buraya gelişimin sebebi” dedi. (Dünden Bugüne Tercüman, 13 Temmuz 2003)

*Güzel köle, Valide Sultan tarafında bir yıl eğitimden geçirilir ve güzel gülümsemesi nedeniyle Valide Sultan tarafından kendisine Hürrem adı verilir. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Direksiyon başında hayatını kaybeden Ömer Ateş’in cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adlî Tıp Kurumuna kaldırıldı. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Eskişehir’de damar tıkanıklığı nedeniyle sağ kolu dirseğinin altından kesilen 75 yaşındaki lâtife Çalışkan haberi olmadan bir skandalın kahramanı oldu. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Beşiktaş’ta bir lokantada gaz sıkışması nedeniyle patlama meydana geldi. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Eve pencereyi kırarak giren hırsızlar, komşuların polise haber vermesi ve alarm nedeniyle eve zarar vermekle yetinmek zorunda kaldılar. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Mersin Halk Eğitim Merkezi, yaz tatili nedeniyle kapanan okulları halka açtı. (Dünden Bugüne Tercüman, 18 Temmuz 2003)

*İSKİ, Ferhatpaşa SU Haznesi ve Terfi Merkezi ile bu tesislere ait boru hatlarının bağlantı çalışmaları nedeniyle yarın saat 22.00’den itibaren 19 saat süreyle İstanbul’un Anadolu yakasında bazı semtlere su veremeyecek. (Dünden Bugüne Tercüman, 14 Temmuz 2003)

Düğüne 7 saat kala 5 yıl önceki suçu sebebiyle damat cezaevine gönderilince gelin şok oldu. Antakya’da 22 yaşındaki Gülseren Baba-can ile evlenmek için hazırlanan 25 yaşındaki Halil İnsal 5 yıl önce karıştığı kavgada, 84 günlük kesinleşmiş mahkûmiyeti nedeniyle polis tarafından gözaltına alındı. (Dünden Bugüne Tercüman, 14 Temmuz 2003)

*Deniz Kuvvetleri eski komutanlarından emekli Oramiral Vural Bayazıt, 4. kişisel sergisini Harbiye Askerî Müzesi’nde açtı. Re-sim sergisinin açılışı nedeniyle düzenlenen kokteylde eski ve yeni komutanlar biraraya geldi. (Dünden Bugüne Tercüman, 11.12.2003)

*Sezen Aksu’nun oğlu Mithat Can Özer hakkında, “tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu yaralanmaya neden olmak” suçundan dava açıldı. (D/B Tercüman, 19.12.2003)

*Saatteki hızı 75 kilometreye ulaşan lodos, şehirde hayatı olumsuz etkilerken, boyu 6 metreyi aşan dalgalar nedeniyle denizciler de zor anlar yaşıyor. (…) Bakacak köyü yakınlarında, içinde yaklaşık 35 yolcunun bulunduğu bir otobüs yoğun kar ve tipi nedeniyle yaklaşık 4,5 saat mahsur kaldı. (…) Afyon-Sandıklı yolu Damlar ve Başağaç rampalarında araçların kayması nedeniyle trafik ulaşıma kapanırken, Antalya’da, Alacabel mevkiinde yoğun kar yağışı nedeniyle ulaşıma kapanan Antalya-Konya Karayolu tek şeritten kontrollü şekilde ulaşıma açıldı. (…) Yoğun kar yağışı nedeniyle Eskişehir’in kent merkezi ve ilçelerinde okullar tatil edildi. (…) Kar yağışı nedeniyle Bolu Dağında Karayolları 41’inci Şube Şefliği ve trafik ekipleri alarma geçti. (D/B Tercüman, 19.12.2003)

*Sefa Sirmen ismi atıldı ortaya ilkin. Daha doğrusu Sirmen’in kendisi İstanbul’a talip oldu. Ancak Sirmen’le ilgili iddialar, Baykal’ın bu isme sıcak bakmamasına neden oldu. (Hadi Özışık, D/B Tercüman, 22.12.2003)

*Bizim tanıdığımız başbakanımız; vefalıdır… Sadıktır… İhanetten nefret eder… İşte bu nedenledir ki İstanbul’u öz kardeşi kadar sevdiği, güvendiği ve kendisinde bulunan hasletlere sahip birisine teslim edecektir. (Memduh Bayraktaroğlu, D/B Tercüman, 22.12.2003)

*Geçen kış 800’den fazla ölüme neden olan gizemli zatürree Tayvan’da yeniden ortaya çıktı. (H/O Tercüman, 18.12. 2003)

*Son zamanlarda yine bir moda var. Dijital fotoğraf makineleri. Aslında o bildiğimiz makinelerden tek farkı, biraz da bilgisayar işlerinden anlamak gerekiyor. İstanbul Fotoğrafevi bu nedenle Dijital Fotoğraf Semineri açtı. (Aykut Işıklar, D/B Tercüman, 11.12.2003)

*Kalp uzmanları, yaklaşan yılbaşı nedeniyle alkol tüketmeye hazırlananları uyardı: Alkol kullanımını tadında bırakın… Uzmanlar yılbaşı nedeniyle düzenlenen partilerde alkol tüketiminin had safhalara çıkacağını, bunun kişi için felç sebebi olabileceğine dikkat çekti. Kişilerin neşeli oldukları için tükettikleri alkol miktarının farkına varamayacağını ve bu nedenle istenmeyen sonuçlar doğabileceği kaydedilen açıklamada, alkol tüketiminde çizgiyi aşmaması konusunda tüketicileri dikkatli olmaya davet etti. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Akılsız kararlarla, çeşitli çıkarlarla balık türlerinin tükenmesine neden olup sonra suçu yunuslara atmak… Ve onları ölüme mahkûm etmek… Haksızlık… (Bekir Coşkun, Hürriyet, 25.4.2004)

*Tüketiciler Birliği Başkanı M. Bülent Deniz, Hakkâri’de ilgisizlikten altı böbrek hastasının yaşamını yitirmesi nedeniyle, “Doktor gönderemiyorsanız, imam gönderin” başlıklı bir bildiri yayınlamış. (Yalçın Bayer, Hürriyet, 24.4.2004)

*Diğer ciddi eksiklik, meteoroloji istasyonlarında gözleniyor. İstasyonların yarıdan fazlası, eleman yokluğu nedeniyle kapalı!.. (Yalçın Doğan, Hürriyet, 24.4.2004)

Şimdi bütün bu cümlelerden sonra yukarıda okumuş olduğunuz Muzaffer Bey’in yazısına geri dönüyoruz. 9 Nisan 2003 tarihli Tercüman’ın 14.sayfasında bulunan okur mektupları köşesinde, İstanbul’dan sayın Ahmet Gündoğmuş, “İnşâllah Sizi İzlerler” başlıklı yazısında şunları söylüyor:

“Çok şükür Halkın Tercüman’ı dile önem veren, dikkat eden ve Türkçe’mizin yozlaşmasına müsamaha göstermeyen bir gazete. Öteki gazetelerin de sizi izlemelerini diliyorum.”

16 Nisan 2003 tarihli nüshada da Denizli’den yazan Ziya Akıncı’nın mektubu yayınlandı. Sayın Akıncı da gazeteyi, Türkçeye gerekli hassasiyeti göstermediği için tenkit ediyor ve şöyle diyor:

Haberler ve köşe yazıları Türkçe hatalarıyla dolu. Kelimeler yerinde kullanılmıyor, imlâ hataları yapılıyor, noktalama işaretleri de öyle anlaşılıyor ki bilgisizce, belki de keyfen kullanılıyor.(…) Bir millet dilini kaybederse her şeyini kaybeder”

Biz de sayın Gündoğmuş’un ve Ziya Akıncı’nın temennilerine katılıyor ve yetkililerle muhabirleri “neden” hususunda uyarıyo-ruz!..

Önemli şâirlerimizden Zeki Ömer Defne, tanıma mutluluğuna eriştiğimiz ender şahsiyetlerden biriydi. O sadece şâirliğiyle değil, aynı zamanda hocalığıyla da örnek bir insandı. 1992 yılında kaybettiğimiz Zeki Ömer Defne Hocamız için doğumunun 100. yılı dola-yısıyla, Çankırı Valiliği tarafından bir sempozyum düzenlenmiş. Bunu düşünenlere ve emeği geçenlere şükranlarımızı arz etmek isteriz. Ancak bize de gönderilmiş olan 28.03.2003 tarihli davet mektubunda yer alan iki cümleye itirazımız olacak. Bunlardan biri “neden”li, diğeri “sebep”li. Mektuptan alacağımız şu cümledeki “neden” yerine “bundan dolayı” kullanılmış olsaydı muhakkak ki güzel bir cümle kurulmuş olacaktı.

*“Kurtuluş Savaşı yıllarında öğretmenlik yapan Defne, sanatçı kişiliğinin yanında, eğitimci yönüyle de Çankırı köylerinde, Kasta-monu ve İstanbul’da eğitim ordusunun bir neferi olarak çalışmış, çağdaş Türk şiirinde bir soluk olmuş, yazdığı yurt güzellemeleri ile dikkatleri çekmiştir. Bu nedenle Türk Edebiyatı tarihinde haklı yerini alan Zeki Ömer Defne, üniversitelerde de tezlere konu olmuştur.”

Şimdi de şu cümledeki, “bu sebeple”nin yerine, “bu münasebetle”yi koyarak okuyunuz. Göreceksiniz ki cümle bir mânâ kazanacaktır.

*“2003 yılı Zeki Ömer Defne’nin doğumunun 100. yılıdır. Bu sebeple valiliğimizin koordinesi ile şâirimizi Çankırı’da doğumunun 100. yılında anmak istiyoruz.”

Çok iyi biliyorum ki, benim bu yaptığım biraz çılgınlık. Çünkü isimlerini de verdiğim bir çok şahsiyeti tenkit ediyor ve onları karşıma alıyorum. Aslında münekkitlik benim dünyama da, yapıma da ters. Çünkü 43 yıllık ömrüm boyunca sadece insanları değil, bir küçücük karıncayı dahi incitmekten korkmuş ve çekinmişimdir. Bu iş, rahmetli Tarık Buğra’nın deyimiyle tam bir “Düşman Kazanma Sanatı”. Üstelik ben kendim Türkçemizi henüz doğru dürüst öğrenememişken, başkalarını tenkide soyunmak olacak iş değildir. Hem de merhum Orhan Şâik Gökyay Hocamız bir yazısında, hâlâ Türkçe öğrenmekte olduğunu söylemekteyken!… Benim yapmak istediğim; incitici olmadan ve ukalâlık taslamadan Türkçe okuyan, yazan ve konuşanları uyararak “neden”in bu yanlış kullanışına ve dolayısıyla da güzel dilimizin uğradığı felâkete dikkat çekmektir.

Bu cümleden olmak üzere, kendisine sitemlerimi göndereceğim bir yazar, şâir, gazeteci ve araştırmacı dostumuz daha var. Kendisinin de bir Türkçe âşığı olduğunu bildiğimiz sayın Ahmet Özdemir ağabeyimin de çeşitli vesilelerle düzenlenen toplantılarda “neden”i yanlış kullandığını görüyor fakat kendisini incitirim korkusuyla bir şey söyleyemiyordum. Ancak ona da bir sitem oku göndermek boynumuzun borcu oldu. 11 Nisan 2003’te vefat eden ve 12 Nisan 2003 Cumartesi günü ebediyete uğurladığımız Hisar şâirlerinden Gültekin Sâmanoğlu’nu, 13 Nisan 2003 tarihinde Pera Palas’ta yapılan “Gönül Dostları” toplantısında bütün dostları ve sevenleriyle birlikte andık. Allah Gültekin Hocamıza da rahmet eylesin… Pera Palas otelinde her ay yapılan bu toplantılar kıymetli büyüklerimiz, Feyzi Halıcı, Gültekin Sâmanoğlu ve Ahmet Özdemir tarafından yönetiliyordu. Rahatsızlığı yüzünden uzun süredir toplantılara iştirak edemeyen Sâmanoğlu ve Feyzi Bey görevlerini Ahmet Bey’e bırakmışlardı. Bir parantez açıp geleceğe bir bilgi kırıntısı bıraktıktan sonra sözü yine “neden”e getirmek istiyorum. İşte Pazar günkü o toplantıda Ahmet Bey, şâir dostlarımızdan, güzel sesli Hâlenur Kor Hanım’ın yeni çıkan şiir kitabının da müjdesini verdi. Beni yakından tanıyanların da çok iyi bildikleri gibi, ben asla bir yazar ve şâirden kitabını istemem. Kitapçıya gidip parayla satın almayı severim. Bu benim bir okuyucu olarak, yazar ve şâire saygımdan ileri gelir. Ancak, altı-yedi bin kitaptan meydana gelen kütüphanemde yazarı veya şâiri tarafından imzalanarak hediye edilmiş beş on adet kitap da yok değildir. Ben bir yandan video kameramla toplantıyı filme alırken diğer yandan da toplantıya iştirak edenlerin fotoğraflarını çekiyordum. Bir ara Hâlenur Hanım, yanıma gelerek adıma imzalamış olduğu kitabını hediye etti. Toplantıdan sonra eve döndüğümde Ahmet Bey tarafından kaleme alınan önsözü okudum. İşte şimdi size bu yazıdan küçük bir paragraf sunmak istiyorum. Lütfen kararı siz veriniz ve mümkünse bu yazımdan Ahmet Bey’i de haberdar ediniz:

*“Elbette hiçbir davranış nedensiz değildir. Profesyonel dahi olsanız, hiçbir neden yokken coşkuya veya hüzne kapılıp şiir yazamazsınız. Ya da yazdığınız şiir olmaz. Şâirin ‘şiirini getirecek’ bir durum, nedenler kesinlikle vardır.” (Ahmet Özdemir, Yalnızlığın sesi (Hale Nur Kor), Sivas, 2003, s.4)

Ocak ayında kaybettiğimiz Size dergisinin sahibi, şâir Gülten Çiçek Tural Hanımla vefatından birkaç gün önce Ferit Ragıp Tuncor Hocanın evinde görüşmüştük. Ben Hoca’yı ziyarete gitmiştim. Eşi Zafer Bey’le birlikte orada olduğumu öğrenince onlar da gelmişlerdi. O gün uzun uzun sohbet etmiştik. Rahmetli Gülten Hanım, bana vermek üzere o gün dergisinin son 3 sayısını da getir-mişti. Kendisini rahmetle anarken, Size’nin Kasım ve Aralık 2003 tarihli sayılarında bulunan Prof. Dr. İrfan Ünver Nasrattınoğlu’na ait yazılarda rastladığım neden’lerden dolayı sayın Nasrattınoğlu’na da sitemlerimi gönderiyorum. İşte Cümleleri:

*Arnavutluk’ta uzun süre kalıcı değildim. Çünkü Karadağ’a geçip, Türkoloji Sempozyumu’na katılmalıydım. Bu nedenle, ısrarlara rağmen Libraj’da kalmadım. (…) Tiran’da bir de büyük Tiran Oteli vardı. Şimdi yabancılarla dolu olan bu otellerin fiyatları 100 doların üzerindeydi. Bu nedenle özel otellerin açılmış olması olumlu bir gelişmeydi. (…) Tiran’ın merkezî bir yerindeki “Sofra” adlı lokanta, Türkiye’deki herhangi bir kebapçıdan farksızdı. İtiraf etmeliyim ki; ne çorbası çorba, ne de kebabı kebaptı! Bu nedenle de bir iki masa dışındaki tüm masalar boştu. (…) Müdür Edi isimli, İşkodra doğumlu bir Arnavut genç. Yüksek tahsilini Bursa’da yapmış. Bu nedenle Türkçe’yi çok iyi konuşuyor. (Kasım, 2003) *Yoksa birileri Makedonya’daki etnik çatışmaları körüklemek mi istemektedir? Şahsen bunu hiç arzu etmem. Çünkü ben Türk-Makedon dostluğundan yanayım ve bu nedenle, Ankara’da “Türk-Makedon Dostluk Derneği” kuran insanım. (…) Ertesi gün babasının ölümünün 52.günü nedeniyle evinde okunan Mevlüt’e ben de katıldım. (…) Recep’le Karadağ’da tanıştıktan sonra, kısa sürede dostluk kurmamın nedeni, onun bir vesileyle kürsüde yaptığı konuşma esnasında Osmanlı Devletini savunması ve “Boşnaklar Türktür” demesidir.

Maalesef son zamanlarda ilân ve reklâmlarda rastladığımız yanlış kullanılan “neden”ler, insanların günlük hayatlarında konuşurken ve yazarken farkında olmadan bu tuzağa düşmelerinde önemli bir etken olmaktadır. İşte size, Türk Dili’ndeki yazımızda sunmuş olduğumuz “neden”li reklâmlara ilâve olarak birkaç örnek daha:

  • Herkesin İngilizce öğrenmek için bir nedeni var! (Universal Academy)
  • Tedirgin olmak için bir çok nedeniniz var: Her korsan yazılım için …
  • Bu yazı, dört gözle beklemek için dört önemli nedeniniz var! Demsa, dünyaca ünlü markaların 2002 yaz koleksiyonunu sunar…

*Burada mutlu olmak için çok neden var… Profilo Alışveriş Merkezi…

*Yeni yıl alışverişinizi Carrefour Alışveriş Merkezleri’nden yapmak için 2003 neden *Şubeye gitmemek için pek çok nedeniniz var. (Pamukbank)

*Erkek kısırlığının en sık nedeni varikosel, erkek kısırlık tedavisinde karşılaşılan en sık sorunlardan biridir (Hayrunnisa Hastanesi) *Sigarayı bırakmak için en az 10 nedeniniz var. (Sabah, 21.1.2003)

*Sigarayı bırakmak için 10 neden (Ilıcakların Tercüman’ı, 23.1.2003)

*Gülse Birsel ve G.A.G. bu gece de TV seyretmeniz için iyi bir neden olacak. (Sabah, 22.3.2003)

*En az 3 yıllık deneyim sahibi olmak tercih nedenidir. (İhsan Doğramacı Vakfı’nın Öğretmen alımıyla ilgili ilânından)

50.yılını kutlamakta olan Zorlu Holding, gazetelere verdiği ilânlarda kullanmış olduğu “neden”lerden ötürü dikkatimi çekti ve ilân metninden ilgili bölümü yazıma almak istedim:

*50 yıldır Zorlu çalışanları için “en uzağa gitmek”, dünyanın en uzak köşelerine ulaşmak demek…

Bu nedenle Zorlu Grubu, dünya üzerindeki 53 şirketi ve 22.000 çalışanıyla her geçen gün daha da büyüyen bir güç. Bu nedenle Zorlu Tekstil Grubu’nun Güney Afrika ve Fransa’da fabrikaları var, ev tekstili ürünleri 54 ülkeye ihraç ediliyor. Bu nedenle Vestel’in İngiltere, ABD ve Hong Kong’da Ar-Ge merkezleri var, beyaz eşya ürünleri 67, elektronik ürünleri ise 108 ülkeye ulaşıyor. Bu nedenle Denizbank Finansal Hizmetler Grubu’na Viyana’dan Moskova’ya uzanan bir coğrafyada hizmet vermek yetmiyor.

İnternette karşımıza rastgele çıkan bir sitede, yukarıdakilerin zıttına “sebep”li bir cümle görünce çok sevinmiştik. Ancak daha sonra okuduğumuz cümlelerdeki “neden”ler bizi hayâl kırıklığına uğrattı. Bu durum da bize gösteriyor ki, dili şuurlu olarak kullanmıyoruz. Aynı cümledeki iki “neden”in bile farkında değiliz. Buyrun cümleleri bir de siz okuyun!

*Yola MTM ile devam etmek için pek çok sebebiniz var.

Hyundai Jant kapağı 1997 yılında MTM-Teknik-iş işbirliğiyle 70 günde gerçekleştirilmiş bir çalışmadır. Bu Jant kapağı, bir plastik parça için oldukça karmaşık sayılabilecek form ihtiva etmektedir. Parça yüzeyindeki boşluklar nedeniyle, formlu bir kalıp birleşme yüzeyi vardır. Bu durum, parça imalatında, çapak yapma eğilimine neden olur.

Bize göre aşağıdaki cümlede yer alan “yol açmıştı” ifadesi yerine; “çoğalmasını sağlamıştı” kullanılmalıydı:

“İzmir ve İstanbul’un işgâli, milliyetçi hareketleri söndürmek şöyle dursun, bilâkis büsbütün alevlendirmiş, Mustafa Kemâl’in çevresinde, ona inanmış kişilerin sayısının hızla çoğalmasına yol açmıştı.” (Hayat Tarih)

Şu cümledeki “zemin hazırlamak” ifadesi de “neden” yüzünden kaybettiğimiz zenginliklerimizdendir:

“Özellikle İstanbul’un işgâlinde, İngilizlerin Şehzâdebaşı’nda askerî bando erlerini silâhlı asker zannedip öldürmeleri, halkta büyük bir intikam duygusunun doğmasına zemin hazırlamıştı.” (Hayat Tarih)

“Önayak olmak” da unutulup gidenlerden. İşte güzel bir örnek:

*Osmanlı dönemi, tek parti yönetimi, köy enstitüleri, Asya tipi üretim tarzı gibi konularda başlattığı tartışmalarla yeni bir özeleştiri ortamının doğması ve yeni incelemeler yapılmasına önayak oldu. (İhsan Işık, Yazarlar Sözlüğü, Risale yay., İst., 1990, s.265)

  1. Halistin Kukul Hocamızı şahsen değilse de yazılarından ve kitaplarından tanıyoruz. Çok çalışkan, milliyet ve vatanperver bir yazarımız olan sayın Kukul’un aşağıdaki cümlesinde yer alan “vesile olmak” ifadesi bizce yanlış kullanılmıştır. Çünkü güzel işlere, hayırlı çalışmalara, faydalı gelişmelere “vesile olunur.” Yoksa, cehennem dehşetinin yaşanmasına “vesile olunmaz”; olunsa olunsa böylesine kötü bir sonuca “sebep olunur.”

*Kendi kıymetlerini inkâra varan bu talihsiz taassub, hem dünyada ve hem de ahirette cehennem dehşetinin yaşanmasına vesile olmaktadır. (M. Halistin Kukul, Tarih ve Düşünce, 1999, sayı:2, s.36)

Türkçemizin en çok kullanılan kelimelerinden birisi de hiç şüphesiz “için”dir. Ancak kıymetli yazarımız Ali Birinci, aşağıdaki cümlesinde “için” yerine, “dolayısıyla” “sebebiyle” veya “yüzünden” kullanmış olsaydı herhangi bir anlam bozukluğuna sebebiyet vermeyecekti. Bir iş görüşmesi için, yaz tatilimizi geçirmek için, ailemizi görmek için, bilgi ve görgümüzü arttırmak için, başka şehirlere ya da ülkelere gidebiliriz, ancak herhalde “eşimizin rahatsızlığı için İstanbul’a gitmeyiz”:

*Bu arada eşinin rahatsızlığı için 8 Mayıs’ta İstanbul’a hareket etti. (Ali Birinci, Türk Yurdu, Eylül 2002, s.37)

Bugünlerde, 1933 yılında Halkevleri tarafından yayınlanmaya başlanan Ülkü Mecmuasının ciltlerini tarıyorum. İçindeki yazıların muhtevası ve ayrıca devrinin edebî, tarihî, siyasî, sosyal ve kültürel özelliklerini aksettirmesi bakımından gerçekten mühim bir mecmua. Dilde Öztürkçecilik hareketinin doludizgin gittiği yıllar. Halktan Arapça ve Farsça kökenli kelimelere Türkçe karşılıklar bulmaları ve kullanmaları teşvik ediliyor. Ayrıca bulunan karşılıklar da mecmuada yayınlanıyor ve mecmuaya yazı gönderenlerden Öztürkçe kelimeler kullanmaları özellikle isteniyor. 1934 yılı Birincikânun sayısında T.T.T.C. Umumi Kâtibi Muzaffer Bey’in, Ankara Radyosunda yayınlanan bir konuşması yer alıyor. Bakın “için”le ilgili bir cümlesi şöyle:

“Türkler, anlatmaya çalıştığımız içinlerden dolayı, yöndemlice her yere gittiler.”

Yazının sonunda, “Yeni Türkçe Sözlerin Karşılıkları” veriliyor. “İçin”in karşılığı “sebep”miş. Bir çoğunuz gibi ben de bilmiyordum. Gördüğünüz gibi dilimiz hangi bâdirelerden geçerek bugünlere gelmiş.

3 Ocak 2003 tarihli Hürriyet’te yer alan bir haberdeki “için”lerse aceleci genç bir gazetecinin kaleminden çıkmış olmalı. Ayrıca başörtüsü takma hakkının nasıl yadsındığını da merak ettik doğrusu: “… okula ailesiyle birlikte giden Nuraşikin Azhar adlı öğrenci, başörtüsü taktığı için evine yollanırken, Azhar’ın başörtüsü yasağına karşı geldiği için okuldan uzaklaştırılabileceği belirtildi. Nuraşikin’in babası ise kızının başörtüsü takma hakkını yadsıdıkları için yetkilileri dava edebileceğini söyledi.

Bütün bu örnekler de gösteriyor ki, bizler henüz ya Türkçemizi doğru kullanmasını beceremiyoruz ya da gereken ihtimamı göstermiyoruz. Aşağıdaki “yol açmak” da yanlış kullanılmıştır. Oysa diğer cümledeki “sağlamak” ifadesi ne de güzel oturmuştur:

*Elektrik giderinden tasarruf etmek isteyenler, eski mekanik elektrik sayaçlarını değiştirip yerine Kaan Akıllı Sayaç takıyor. Tedaş’ın indirimli tarifelerini kullanan Kaan Akıllı Sayaç, elektrik faturanızda gözle görünür değişikliklere yol açıyor. Elektrik tüketiminizi azaltmadığınız halde, sadece tüketim saatlerinizi değiştirmeniz sonucu Kaan Akıllı Sayaç elektrik giderinizde büyük düşüşler sağlıyor.

Köşe yazarımız sayın Çölaşan’dan da örnek verelim istedik. İkincisinde ifadenin tam anlaşılabilmesi için oldukça uzun bir alıntı yapmak mecburiyetinde kaldık. Sayın Çölaşan’a, “dolayısıyla” ve “o yüzden” ifadeleri için teşekkür; “bu nedenle” ifadesi için de sitem ediyoruz:

*Yıllardır bu gazetecilik mesleğinin içindeyim. Dolayısıyla kafamda çok net bir biçimde “köşe yazarı tanımları” oluştu. (Emin Çölaşan, Hürriyet, 4.1.2004)

*Ben sizinle içiçeyim. Etle tırnak gibi ayrılmaz parçalar olduk. Bir gün bu köşenin başına, “Emin Çölaşan, yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına ara vermiştir.” gibi klasik sözcükler koydurup tatile çıkmayı hem içime sindiremem, hem de size saygısızlık olarak görürüm. O yüzden, her tatile çıkışta size hesap veririm, durumu anlatırım.

Milletvekili listesinde üst sırada yer kapmak için genel başkanları yağlayarak kendine yer arayanları, emir komuta zincirinde Meclise girmek için her yola başvuranları, kendi güvenilir adamlarını listelere koyan genel başkanları izlemekten bıkacağız. Bu nedenle, biraz izne ayrılmak ve gerçekten bunalan ruhumu, yorulan beynimi dinlendirmek istiyorum.” (Emin Çölaşan, Hürriyet)

Siz ne düşünüyorsunuz bilemiyorum ama, ben çeşitli sanat dallarında önemli yerlere gelmiş, 7’den 70’e milletin gönlünde taht kurmuş şahsiyetlerin siyasete girmelerine taraftar değilim, hatta karşıyım. Tam bir cadı kazanı olan siyasî ve politik arena bir çok kıymetli insanı harcamış ve harcamaya da devam etmektedir. Benim çok sevdiğim aktörlerden biri de Ediz Hun’dur. İnanın aşağıdaki haberi okurken çok üzüldüm. Ediz Hun böyle bir duruma düşmemeliydi. O bu duruma sanatçı kimliğiyle değil, siyasî kimliğiyle düşmüştür. En azından gazete, haberi o şekilde vermiştir. Güya Ediz Hun, genel Başkanı sayın Yılmaz’a yakın olmak için önden bir yer edinmeye çalışmıştır. Bu haberi okurken, Ediz Bey adına büyük bir mahçubiyet duydum. Benim çocukluğumda bizim hayran olduğumuz sayın Ediz Hun’a, mahallemizin bütün genç kızları âşıktı. Bilmem, İTÜ’nün değerli ve başarılı rektörü sayın Hocamız Sağlamer de kıymetli aktörümüzün hayranları arasında mıydı? Ve eğer o günlerde Ediz Bey, sayın Sağlamer’in evine misafir olsaydı, onu yere göğe sığdırabilir miydi?.. Bu gazete haberini okuduğum gün, sayın Hun’u Meclisten aramış, fakat görüşememiştim. Ona, siyaset sahnesinden, tekrar geldiği yere, film setlerine dönmesini –haddim olmayarak- tavsiye edecektim. O sinemalı yılların hâtıraları hâlâ kalbimizin bir yerinde sımsıcak durmaktadır.

Bu münasebetle düşüncelerimizi de ifade etme imkânı bulmuş olduk. İşte bu olayla ilgili gazete haberi de maalesef “neden”lerle doluydu. Sayın Hun’un açıklamalarında olduğuna ihtimâl vermediğimiz bu nedenlerin, haberi hazırlayan muhtemelen genç bir muhabir kardeşimize ait olduğunu düşünüyoruz:

*ANAP’ın Dünya Kadınlar Günü nedeniyle İstanbul’da düzenlediği toplantıda İTÜ Rektörü Prof. Dr. Gülsüm Sağlamer’in “hış-mına uğrayan” ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ediz Hun, “Gülsüm Hanım’ı dalgınlıkla tanıyamadım. Bu nedenle alındığını düşünü-yorum. Saygısızlık yapmadım.” dedi. Hun, 3 yıldır görüşemediği Hülya Koçyiğit’i toplantıda görünce yanına gittiğini belirterek, “Nezaketimin kurbanı oldum.” diye konuştu. Hun, Sağlamer’in kendisine tepki göstermesine neden olan olayı şöyle anlattı: …

Türklüğü, Türkiye’yi ve Türkçeyi benden daha çok sevdiğinden hiç şüphe etmediğim kişilerden birisi de meslektaş ağabeylerimiz-den kıymetli Hocamız, sayın Yusuf Çotuksöken’dir. Birlikte çalıştığımız yıllar içinde kendisinin efendiliğine ve çalışkanlığına şahit olduğum Yusuf Hocamla anlaşamadığımız tek konu dil meselesiydi. O tam bir Öztürkçeci bense tam bir Yaşayan Türkçeci… Emekli olduktan sonra Beykent Üniversitesine geçen Hocamızın bir yazısından şu küçük misâli almak istedim. Aynı cümle içinde yer alan iki “neden”den birisi doğru kullanılmış olmasına rağmen, birinci neden’in yanlış kullanılışı –tabi bu görüş sadece bize göredir- cümleyi sakatlamaktadır:

*Onun yazıları, okuyuculara seçkin, güçlü bir yazarla karşı karşıya bulunduğunun ipuçlarını verir. Bu nedenle olacak, pek çok tanıdığı onun neden roman, öykü yazmadığına şaşar kalırdı. (Yusuf Çotuksöken, Yaşasın Edebiyat, sayı:5, Mart 1998, s.35)

Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, “çocuklara” büyük önem verir ve onların birşeyler yapmaktaki gayretlerini takip ederek destek olmaya çalışırım. Bir arkadaşımın İstanbul Lisesinin İlköğretim bölümünde okumakta olan oğlu Kerem’in, okullarında çıkardıkları bir dergide iki yazısının yayınlandığını öğrenince çok mutlu oldum ve yazıları okumak istedim. Sağolsun arkadaşım benim bu konulardaki merakımı bildiğinden hemen yazıların yayınlandığı derginin ilgili sayfasının fotokopisini getirdi. Sayfanın başında “YAZARLIĞA DOĞRU” ibaresi yer alıyordu. Kerem, “Aklın Zaferi” ve “Sevginin Gücü” başlıklarını taşıyan iki güzel yazı kaleme almıştı. Ancak bu yazılardaki iki “neden”li cümle beni hem üzdü hem de düşündürdü. Dördüncü sınıftaki bir öğrencimizin kalemine de dolanmıştı bu “neden”. Önce tereddüt ettiysem de sonradan arkadaşımın dikkatini bu “neden”lere çekmek istedim. Durumu açıklayınca arkadaşım da samimiyetle böyle bir şeyi daha önce hiç fark etmemiş olduğunu söyledi. İşte Kerem’in “neden”li cümleleri:

*Osmanlı İmparatorluğu çok güçlü bir imparatorluktu. Ama onu yönetenler akıl dışı uygulamalarla çökmesine neden olmuşlardır. *İşte dünyamızın bugünkü durumuna baktığımızda sevgi karşıtı duygular nedeniyle her yerde savaş, terör, çevre kirliliği, insan hakları gibi problemler görülmektedir.

Neden’in yanlış kullanılışına en çok hava durumlarında şahit oluyoruz. 5 Mart 2003 tarihinde, Kanal 7’nin saat 20:00’deki “Haber Saati” programında Antalya’daki kötü hava şartlarının sebep olduğu olaylar şöyle sıralanıyordu. İkinci cümledeki “yüzünden”in doğru kullanılışı dolayısıyla memnuniyetimizi ifade etmek isteriz. Peki ya o gözümüze ve kulağımıza birer çuvaldız gibi batan “neden”leri ne yapacağız. Güzel ve zengin Türkçemiz adına çektiğimiz ıstıraptan bizi kim çekip çıkaracak? O günkü ortak yayında Radyo 7’den dinlediğimiz bu hava durumuyla ilgili haberi, ricamız üzerine bize e-posta ile gönderen Kanal 7 çalışanlarından Musa Bey’e bu vesileyle bir kere daha teşekkür etmek istiyor ve sizi “neden”lerle başbaşa bırakıyoruz:

*Hayatı olumsuz etkileyen sağanak yağmur ve fırtına nedeniyle bir çok ağaç devrildi, enerji nakil hatları zarar gördü. Yoğun yağışlar Antalya ve ilçelerinde sel baskınlarına neden oldu. Kısa sürede nehre dönen cadde ve sokaklar yüzünden bir çok araç yollarda mahsur kaldı, ulaşım aksadı. Fırtına nedeniyle gemilerin Antalya Limanı`na giriş ve çıkışına izin verilmiyor. Kaş-Kalkan arasındaki karayolu, dalgaların yola kadar yükselmesi nedeniyle trafiğe kapandı.

“Neden”le ilgili kaleme aldığım yazılarda şiir, şarkı ve türkülerden de çeşitli örnekler vermiştim. Bu yazımda da bir kaç misâl sunmak istiyorum. Bunlardan birincisi Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinin önemli isimlerinden değerli Hocam Bekir Sıtkı Erdoğan’dan. Bekir Bey’in dilimize olan hassasiyetini bildiğimden, Türk Edebiyatının Mart 2003 sayısında yayınlanan “Yaşanmamış Yıllar” adlı şiirindeki “neden”i pek yadırgadık doğrusu. Maalesef kafiye uğruna kullanılmış olan bu “neden”i hiç sevemedik.

Cinnet bu; ne boyu belli, ne eni,

Akla yüklemesi kolay nedeni!

Vefasız bekleyi bekleyi seni,

Sabırdan çatlayan taşı bir bilsen!..”

Ocak ayı içinde birkaç şâirimizi kaybettik. Bunlardan biri de genç hanım şâirlerimizden Gülten Çiçek Tural’dı. Aslında temiz ve sade bir Türkçeye sahip olan Gülten Hanım da eminim farkında olmadan, medyanın da olumsuz tesiriyle bazı şiirlerinde “neden”i, benimsemediğimiz şekilde kullanmış. İşte örnekler:

Kıskançlık ateşi sararsa seni,

Belki yalnız o gün anlarsın beni,

Bilirim hatanın olmaz nedeni

Sen beni affetsen, ben edemem ki…

(Adını Sen Koy, s.2)

Beni bensiz edenim

Sensin ruhum, bedenim,

Varlığımda nedenim,

Her şey seninle güzel.

(Adını Sen Koy, s.32)

1994 yılında kaybettiğimiz hocaların hocası, araştırmacı yazar ve büyük vatan şâirimiz Orhan Şâik Gökyay şu şiiriyle de “Saye” kelimesini ölümsüzleştirmiştir:

SAYENDE

Bir tünelden çıkmış tren gibiyim,

Sağım, solum baktım günlük güneşlik,

Ben bende değilken, ben ben gibiyim

Doldu içimdeki ölümcül boşluk

Sayende

Topların yankısı bir uçtan uca;

Yağız erler yürür, yüceden yüce;

Şakıyan kılıçlar şavk verir gece;

Düzlere dönüşmüş kapkara taşlık

Sayende

Denizler barışmış, dağlar barışmış,

Kara günler geçmiş, bayram erişmiş,

N’etmişsen, kurtlarla kuzu barışmış,

Kokular sürünmüş eser bir hoşluk

Sayende

Kuşlarım ötüşür, dallar benimdir,

Susmuşken söyleyen diller benimdir,

Ellerin aldığı iller benimdir,

Savaşa barışlar etmede eşlik

Sayende

Yücelere ağdım bayrakçasına,

İlk yazda yeşeren toprakçasına,

Gökyay’ım bu dil der ki hakçasına,

Sevinçden, kıvançdan gözlerdeki yaşlık

Sayende

(Bu Vatan Kimin?, s.61-62)

Şiirimizin en güzel örneklerinden biri de Behçet Necatigil’in Sevgilerde’sidir. Bu şiirindeki “yüzünden” kelimesi de ayrı bir güzelliktedir. Bu vesileyle kendisini rahmetle anarken, bu şiirinin ilk iki bölümünü de büyük bir zevkle yazımıza dahil ediyoruz:

SEVGİLERDE

Sevgileri yarınlara bıraktınız

Çekingen, tutuk, saygılı.

Bütün yakınlarınız

Sizi yanlış tanıdı.

Bitmeyen işler yüzünden

(Siz böyle olsun istemezdiniz)

Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi

Kalbinizi dolduran duygular

Kalbinizde kaldı.

Bir başka örneğimiz ise yine Cumhuriyet Dönemi şâirlerimizden ve kendisinin Türkçemize olan sevgisini yakından bildiğim değerli Hocam Mehmet Zeki Akdağ’ın, Türk Edebiyatı’nın Nisan 2003 sayısında neşredilen, “Dönmüyor” başlıklı şiirinden. Onun şiirindeki “neden” ise doğru kullanılmış olanlardan:

Yok edilmiş türküleri sözledim

Yaratılan en güzeli özledim

Şuh sesini mısralara gizledim

Neden şarkılarla dönmek bilmiyor.

Hem şahsiyeti hem de şarkılarıyla çok sevdiğim sanatkârlardan biri de Erol Evgin’dir. O ruhlarımıza kadar işleyen kadife gibi sesi, tâ yeni meşhur olduğu bizim ortaokul yıllarımızdan beri bütün Türk milletini etkilemektedir. O yıllarda dünyaya gelen, fotoğraflarını gazete ve dergilerde gördüğümüz oğlu Murat da iyi bir müzisyen oldu. Geçenlerde baba-oğul verdikleri konsere gidip bizi öğrencilik yıllarımıza götüren, “Sevdan Olmasa” ve “İşte Öyle Bir şey” adlı şarkılarını da ilk kez sahnede dinleme imkânı bulduk. Son yıllarda çıkardığı kasetlerden birinde “Neden” adlı, güftesi doktor Selma Çuhacı’ya ait olan şarkısındaki nedenleri sevdik:

Hiç korkma gücüm yeter, bu ne ilk ne son acım

Hiç korkma zaman geçer, iyi kötü yaşarım

Peki neden öyleyse bir buruk, ezik içim,

Neden daha şimdiden teslim olmuş gibiyim?

Ancak 1991 yılında çıkarmış olduğu “Erol Evgin İle Yeniden” adlı kasetinde yer alan, sözleri Sezen Aksu’ya ait olan “Kara Gözlerinden Yas” isimli şarkıdaki nedene itirazımız var:

Ne olursun sevgilim ne olur beni de koru

Üzerimden asırlık acılarla yıllar geçti

Nedensiz sevinçlerim vardı benim bir zamanlar

Bir zaman benim için de korkaklık ölüme eşti

Ülkemizin ismini dünyaya duyuran Tarkan’ın güzel şarkısındaki nedenleri de tenkit ediyoruz:

Kırılma,

Yapma kalbim,

Darılma…

Nedeni var her şeyin

Suçlu, sorumlu arama

Sorma, sorma kalbim sorma

Bilirsin sen aslında

Yok ki kaybeden aşkta

Türk pop müziğinin önemli seslerinden biri de hiç şüphesiz Candan Erçetin’dir. Candan Hanım, sesi ve müzik bilgisiyle haklı olarak şu anda bulunduğu yere gelebilmiştir. Onun kasetlerinden birisi de “neden” adını taşımaktadır. Kasetine adını veren şarkısındaki nedenler güzel örneklerden. İşte şarkısının güftesi:

Neden anlamaz insan yanındayken kıymetini

Neden söylemez insan sevdiğine sevdiğini

Yarın çok geç olunca pişman olmak boşuna

Gururun neye yarar ki yalnız kalmaktan başka

Neden yâr neden bilinmez acı çekmeden

Neden can neden görülmez günü gelmeden

Neden cimridir insan anlatırken minnetini

Neden sabırsız insan gösterirken öfkesini

Neden sevinir insan zafer kazandığında

Kazanmak neye yarar ki kaybeden olduğunda

Yarın çok geç olunca pişman olmak boşuna

Savaşlar neye yarar ki yalnız kalmaktan başka

Çok sevdiğim “dolayısıyla” kelimesinin bir pop şarkısında yer alabileceğini hiç tahmin edemezdim. Güftesi Sezen Aksu’ya ait olan Gülben Ergen’in söylediği “Arka Sokaklar” adlı şarkıdaki dolayısıyle kelimeleri çok da hoş olmuş doğrusu. Her iki sanatkârımızı da kutlarız.

Doğrusu ben seni pek fazla tanımıyorum

İç güdüsel olarak kendimi savunuyorum

Dolayısıyle bilemiyorum

Dolayısıyle bilemiyorum

Arka sokaklarda neler oluyor

Sen beni istersen çok rahat kandırabilirsin

Kendine şahane bir şey sandırabilirsin

Dolayısıyle bilemiyorum

Dolayısıyle çözemiyorum

Bir diğer güzel örneğimiz de büyük şâirimiz Cahit Sıtkı’dan. Birlikte okuyalım:

NEDENDİR YARAB

Açtığımız her bahçede baharmış; doğru.

Hangi dala el atsak yemiş varmış; doğru.

Doğrudur en güzel dünyada olduğumuz;

Sanki şeytan tüyü var dağında taşında.

Fakat nedendir Yarab bu susuzluğumuz,

Suyu gürül gürül akan çeşme başında.

Şiirler konusundaki son örneğimiz unutulmaz bir şarkımızın güftesidir. 1999 yılı Ağustos ayında meydana gelen Marmara depreminde kaybettiğimiz kıymetli sanatkârımız Ziya Taşkent’in bestelediği, güftesi Halit Çelikoğlu’na ait bu nefis eserin baş tarafını buraya alıyoruz:

Rüzgâr susmuş ses vermiyor nedendir

Sen gideli hayat benim çilemdir

Seven gönül yâr kıymetin bilendir

Gökyüzünde duman duman bulutsun

Söyle seni kalbim nasıl unutsun

Bazen de aynı yazı veya haber içinde, “neden”lerin, diğerlerinin yanında çirkin yüzünü gösterdiğine şâhit oluyoruz:

30 Mayıs 2004 tarihinde milletimizin yetiştirmiş olduğu bir büyük şahsiyeti, bir büyük sesi, bir büyük hâfızı, bir büyük mevlidhânı toprağa verdik. Yıllarca dinimize, dilimize, musikimize ezcümle kültürümüze hizmet eden Kâni Karaca da yok artık aramızda. Mevlâ rahmet eyleye… Boyut Yayın Grubu çok hayırlı bir iş yapmış ve “Türk Müzik Geleneğini Yaşatanlar” adı altında 10 CD ve VCD’den oluşan kıymetli bir çalışma ortaya koymuştu. Bunlardan rahmetli Kâni Hocanın hayatının ve eserlerinin anlatıldığı kitapçıkta; Klâsik Türk Müziği Seminerleri’nde bilgisinden istifade ettiğimiz değerli Hocamız sayın Gönül Paçacı Hanımefendinin aşağıya aldığımız şu cümlelerindeki “sağlamıştır” çok güzel olduğu halde, “sebep olmuştur” yanlış kullanılmıştır. Çünkü “sebep olmak”, dilimizde olumsuzluklar için kullanılmaktadır.

*Bu doğaçlama gücü hâfızlık ve mevlidhânlığında olduğu kadar, dindışı müziğimizin “gazel” dediğimiz formunda da ustalaşmasını sağlamıştır. Bir çok açıdan zengin seyirlerle süslü tarzı, kendine özgü bir üslûp kazanmasına “sebep olmuştur.”

*Kongolu güvenlik güçleri ve ailelerini taşıyan İlyuşin 76 uçağının arka yükleme rampasının açılarak yolcuların boşluğa uçmasına, kilit sisteminin bozuk olmasının yol açtığı belirtildi. Yolcuların büyük bölümünün yerlerde oturması ve kemerle bağlı olmamasının da faciaya neden olduğu bildirildi.

*Portakal Kültür ve Sanat Evinin sahibi Raffi Portakal, “Eserlerin ortaya çıkması ve korunması için müzayedeler ve sergiler birer vesile oluyor” diyor. Portakal, müzayedeye girecek eserleri seçerken zorlandıklarını da söylemeden edemiyor. Bunun nedeni değerli eser sayısının çokluğu. (Milliyet, 13.12.2003)

*Travmayı henüz atlatamamışken, bu kez de Eskişehir Tepebaşı Belediyesi 2. Edebiyat Günleri nedeniyle düzenlenen tren seyahatine katılan Doğan Kitap yazarlarıyla birlikte Eskişehir’e gitme şansına erdik, şerefine nail olduk. Geziye katılan edebiyat yazarları arasında (…) gençlerin de mevcut olması, “Edebiyat ölmedi, yüreğimde yaşıyor, yaratım yarışında, bayrağı gençler taşıyor” şeklinde naif düşüncelere kapılmamızı sağladı. (Ebru Çapa, Hürriyet Pazar, 21.12.2003)

*Irak liderlerinin hiçbiri, yatağında huzur içinde can vermedi. Ya kanlı bir darbeyle devrildiler, ya nereden geldiği belli olmayan kazalara uğradılar, yahut ‘sağlık problemleri yüzünden görevden ayrılmak zorunda kaldıkları’ açıklandı. (…) 30 Temmuz 1968’de Cumhurbaşkanı ilân edildi. 1979 Temmuzunda ‘sağlık nedenlerinden dolayı görevinden ayrıldığı ve yetkilerini yardımcısı Saddam Hüseyin’e devrettiği’ açıklandı. (Murat Bardakçı, Hürriyet, 21.12.2003)

*Cepler, arayanın da numarasını çoğu kez verdiğinden, istenmeyen arayanlar biraz daha zor duruma düşüyor. Bu nedenle bazıları gizli tutuyor. (…) Türk Telekom özel sektöre açılıyor. Bu sayede daha ucuz iletişim ile birlikte pek çok servis rekabet için ortaya çıkacak. (Canan Barlas, D/B Tercüman, 23.12.’03)

*Ben ona Sakıp Ağa demezdim. Sakıp Bey derdim. Gazetecilik mesleği nedeni ile onunla başbaşa dertleştik, daha doğrusu söyleşirken onun yaralarını deştik. (Canan Barlas, D/B Tercüman, 13.4.’04)

*İşte böyle pek çok neden yüzünden, dün elini öptüm Aydın Doğan’ın. Türk Halk Müziğine inanılmaz katkılarından ötürü… (Aykut Işılar, D/B Tercüman, 23.4.2004)

*1974 yılı başında cumhuriyetin 50. yıldönümü nedeniyle bazı sanatçılara kent meydanlarına dikilmek üzere bazı heykeller sipariş edildi. Bu sanatçılardan biri de yapıtı müstehcen bulunan, bu nedenle de dini inançları rencide ettiğini öne süren MSP’liler, başta Erbakan olmak üzere heykele taktılar ve kaldırılmasını istediler. Tartışmalar basına yansıyınca daha da büyüdü. Öyle bir noktaya gelindi ki bu heykel yüzünden neredeyse koalisyon dağılacaktı. (Tufan Türenç, Hürriyet, 24.4.2004)

*Meselâ Gümilcine Galatasaraylılar Derneğini kurmak istemişler. Engel olmuşlar. Bu nedenle Gümilcine’deki soydaşlarımız çok dertli. (…) Umarım oynadığımız maç, iki ülke arasındaki ilişkilerin, dostluğun gelişmesine az da olsa vesile olur da soydaşlarımız üzerindeki baskılar azalır. (Tanju Çolak, H/O Tercüman, 15.06.’04)

*Ancak benim inancıma göre, yabancı ülkelerde yapılan yayınların dilimize kazandırılması kolay değildir. O nedenle çevirilerin çıkar bir yol olduğu savunulamaz. Özellikle son yıllarda yabancı ülkelerde gerçekleştirilen yayınların sevindirici bir biçimde artması dolayısıyla çeviri yoluyla bir çözüm sağlanamayacağı anlaşılmıştır. (Prof. Dr. Hasan Eren, Türk Dili, Haziran 2004, s.491)

*Kısacası, hem yüksek düzeyde gelişmiş bir toplum hem de yüksek düzeyde gelişmiş bir kültür dili olabilmesinin ön koşulu, dilde gelişmişliktir. Bu nedenle, ana diline verilecek değer, çağdaş gelişmenin anahtarı ve lokomotifi niteliğindedir. (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Türk Dili, Haziran 2004, s.484)

*Bununla birlikte son on, onbeş yıl öncesine kadar yapılan çalışmalar genellikle okul gramerleri ağırlıklı olmuştur. Bunun başlıca nedeni tarihî dönemdeki durgunluktur. (Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Türk Dili, Haziran 2004, s.525)

Sayın Mim Kemâl Öke de “Beşar Esad’ın ziyareti vesilesiyle” başlıklı yazısında “neden”li bir cümle kullanmış:

*Tabii, bu rejim tipi, ABD rüzgârlarının da rahatlıkla dalaşacağı bir yel değirmeni işlevini de haizdir. O nedenle, demokrasi bu coğrafyada Latin Amerika modelidir. (Mim Kemâl Öke, H/O Tercüman, 6.1.’04)

12 Nisan 2004 tarihinde de Sayın Öke’nin köşesinde yazısının yayınlanamaması dolayısıyla şöyle bir “neden”li mazeret vardı:

“Yazarımız Mim Kemal Öke, seyahate çıkması nedeniyle yazılarına üç gün ara verdi”

Özellikle haber bültenlerinde en çok neden kullanan radyolardan birisi de NTV. Eski “Arkası Yarın”ları yeniden yayınlıyor. Eskiden ailecek hiç kaçırmadığımız radyo programlarının başında gelirdi, “Arkası Yarın”larla “Radyo Tiyatroları”… Ne güzel günlerdi ah o günler… Şimdi bazen denk gelince bu arkası yarınları dinliyorum. Geçenlerde dinlediğim, dilimize değerli sanatkâr Can Gürzap tarafından çevrilen “Sığınakta” adlı oyunun 6. ve son bölümünde şöyle bir diyalog geçiyordu. İnsan konuşmaları dinlerken bir yabancı dili olduğu kadar Türkçemizi de iyi bilen mütercimlere ne kadar çok ihtiyacımızın olduğunu düşünüyor. Nedenlerin yorumunu sizlere bırakıyorum:

  • Walter Shröder’i siz öldürdünüz değil mi?
  • Neden?
  • Nedenini söylemek istemiyorum.
  • Asker kaçağı mısınız?
  • Neden kaçtınız?
  • Bunun da nedenini söylemek istemiyorum.

Zaman zaman gazete, kitap, dergi ve medyada güzel cümlelere de rastlamıyor değiliz. Sağduyu sahibi şâir ve yazarlarımızı bu hususta dikkatli olmaya davet ederken şimdi de sizlere dilimizin güzelliğini ortaya koyan örneklerden bir demet sunuyoruz:

*Öğrenci Seçme Sınavının (ÖSS) zamanlamasının da doğru olmadığı, soruların yıl ve konuya göre dengeli dağılmadığı ifade edi-len raporda, bu durumun lise son sınıf öğrencilerinin devamsızlık yapmasına ve özellikle ikinci dönemde eğitimin aksamasına yol açtığı kaydedilerek, sınavın temmuz ayı sonunda yapılması önerildi.

*A.Gücü yenilgisinin şokuyla sarsılan ve Ali Sami Yen Stadının tribünlerini talan eden G. Saraylı taraftarların bu hareketi yönetimin tepkisine sebep oldu.

*Daha sonra Ordu’ya geçen Güldal Akşit, Atatürk Kültür Merkezinde (AKM) Turizm Haftası dolayısıyla düzenlenen törene katıldı.

*Amerikalı profesör Pierre Oberling’e, Türkiye’ye ve Kıbrıs Türklerinin davasına yaptığı katkılar ve sunduğu hizmetler için Dışişleri Bakanlığı Üstün Hizmet Plaketi verildi.

*Azerbaycan Dergisindeki açık ve uzun mektubunuz, dolaşık yollarda uzun zaman eylendikten sonra çok geç elime geçti. Bu yüzden karşılığını zamanında veremediğime üzgünüm, beni bağışlayın.(…) Ben eğer okumuşsanız, 1973 yılında basılan ‘Dedem Korkud’un Kitabı’ adlı eserimin sonsözünde onun bir ‘imece ile’ meydana geldiğini açık açık söylemişimdir. Bundan dolayı sizin mektubunuzda göstermek lûtfunda bulunduğunuz yanlışları, eksikleri, ikinci baskısında sevinerek ve teşekkürle düzelteceğime güvenebilirsiniz. Amacım, Türk dünyasının ve dilinin bu ortak anıtının, Dede Korkut destanlarının, her yönüyle incelenip, araştırılıp mey-dana konmasından ibarettir. Bu bakımdan, mektubunuzun sonunda, tuttuğunuz ifadelerden incinmeyeceğim hakkındaki umudunuz kesin olarak, boşa çıkmayacaktır. (O. Şâik Gökyay, Destursuz Bağa Girenler, Dergâh yay., İst., 1982, s.293)

*İstanbul Üniversitesinin çeşitli zorluklar içinde hazırladığı, devlete hiçbir masraf yüklemeden festivale gönderdiği yarım saatlik bir tek renksiz kültür filmi sırf festivale katılmakla Berlin sokaklarına kocaman Türk bayraklarının asılmasına, gazete, dergi ve afişlerde Türk adının geçmesine vesile olmuş ve filmi hazırlayanların ummadıkları bir sonuçla, 54 kısa kültür filmi arasında milletlerarası bir jüriden ikincilik mükâfatı olan gümüş madalyayı kazanmıştır. (Sabahattin Eyuboğlu, Sanat Üzerine Denemeler ve eleştiriler, s.634)

*Gün geçmiyor ki, yurdumuzda, en azı 20 kişinin ölümüyle sonuçlanan trafik kazası olmasın. Er geç ölecek olan insanları, saniyede, sapasağlamken yokediveren çok hoyrat bir ölüm tuzağı bu. Ne oluyor? Sorumsuz, ilkel insanların, aptallıkları, hayvanlıkları yüzünden bir sürü, genç yaşlı insan göçüveriyor dünyadan, sıcaklıklarını beraberlerinde götürerek. (Vedat Günyol, Giderayak Yaşarken, İstanbul, 1989, s.134)

*Selâmet köyünde sel sularından kaçan üç ailenin sığındığı ev çöktü. 20 kişi enkaz altında. Kurtarma çalışmaları, heyelan yüzünden durduruldu.

*Endonezya’nın Bali adasında 12 Ekimde meydana gelen ve 180 kişinin ölümüne sebep olan bombalı saldırının sanıklarından birinin yakalandığı bildirildi.

*… çünkü bu ara veriş bana Hevenk-Kayıp İstanbul’u kazandırdı, adını henüz koymadığım, çok önem verdiğim bir roman için malzeme bulmamı ve elbette okumaya daha geniş zaman ayırmamı sağladı. (Sevinç Çokum, Halk’a ve Olaylara Tercüman, 9 Nisan 2003)

*Abdülhamid Han’ın 33 yıllık iktidarında, takip ettiği ince siyaset sayesinde, ‘Son Cihan İmparatorluğumuz’, bir karış dahi toprak kaybetmemiştir. (…) Abdülhamid Han, kendi kurduğu modern okullardan yetişen, Fransa’ya giden ve aleyhinde faaliyet sürdüren ‘Jöntürkler’in, geçim sıkıntısı yüzünden siyonist ve mason emellerine alet olmamaları için, bu ‘idealistler’e, neredeyse her ay el altından paralar dağıttırmıştır.

*Havanın o gün açık olması Ohrid gezimizin daha da renkli geçmesini sağladı. (İzzet Keribar, Skylife, Nisan 2003)

*Türkiyemiz üzerindeki Yahudi ve Ermeni oyunlarını ilk fark eden ve bunlara karşı her türlü tedbiri alan da Abdülhamid Han’dır. Ermeniler sırf bu yüzden Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han’a ‘Kızıl Sultan’ lâkabını takmışlardır.” (Servet Kabaklı, Halk’a ve Olaylara Tercüman, 14 Nisan 2003, s.2)

*İngiliz Deniz yüzbaşı David Bingham’ın, 70’li yıllarda karısının alışveriş ve kumar borçlarını ödeyebilmek için Rusya adına casusluk yaptığı ortaya çıktı. (…) Kamuoyuna açıklanan belgeler, Bingham’ın eşinin borçları yüzünden casusluk teklifini kabul ettiğine dair itirafını ortaya koydu. Halk’a ve Olaylara Tercüman, 4.1.2004)

*İstanbul’un semtlerini konu alan kitaplar, İstanbulluların tanımadıkları semtler hakkında bilgi edinmelerinin yanısıra, semtlerde yaşayanların yaşadıkları yerle duygusal bağ kurmalarını sağlayacak. (Kentim İstanbul CD’sinden)

*Murat Emrak, millî takım formasıyla çıkardığı başarılı maçlar sayesinde bir süredir Avrupanın önde gelen takımlarından teklifler alıyor. (Hürriyet Pazar, 29 Haziran 2003)

*Hafta başında Muğla’nın Marmaris ilçesinde 250 hektarlık alanın zarar görmesine yol açan orman yangınından sonra, dün de Milas ilçesinin Yalıçiftlik beldesine ait Kızılağaç’ta 50 hektar makilik yandı. (Halk’a ve Olaylara Tercüman, 13.07.2003)

*Sayın Dr. Alemdar Yalçın tebliğinin mektup metinlerini almamıza müsaade ederek gönderdi. Kendilerine bütün bu yardımlarından ötürü minnettarız. (İnci Enginün, Ahmet Hâşim, Bütün Şiirleri, Dergâh yay., 2001)

*Yazarımız Serdar Arseven rahatsızlığından dolayı bugünkü yazısını yazamamıştır. (D/B Tercüman, 4.7.2003)

*Evciler’de bulunan bahçesindeki ağaçları kesen Mazlum Kavak, kestiği ağacın evinin çatısına düşmemesi için iple başka bir yöne çekmek istedi. Kestiği ağacı kendi üzerine düşüren Kavak, kaldırıldığı Dinar Devlet Hastanesinde öldü. (D/B Tercüman, 19.6.2003)

*YTP Genel Başkanı ve Dışişleri eski Bakanı İsmail Cem, AK Parti’nin dış politikadaki başarısızlığı sebebiyle, Türk dış politikasının yıllarca silinmesi zor bir yara aldığını belirtti. (Dünden Bugüne Tercüman, 13.7.2003)

*Yapım aşamasında büyük tepkilere yol açan ve halk arasında Gökkafes olarak bilinen, Süzer Holding’e ait gökdelende, dünyanın sayılı otel zincirlerinden olan Ritz Carlton da bulunuyor. (Dünden Bugüne Tercüman, 13 Temmuz 2003)

*Gediz ilçesine bağlı Yunuslar beldesinde uygulanan “kahvehanelere oyun yasağı”na 30 yıldır titizlikle uyuluyor. Belediye Başka-nı Ahmet Gültekin, yasağın, “çeşitli tatsızlıklar yaşanması” yüzünden, yaklaşık 30 yıl önce muhtarlık tarafından konulduğunu söyledi. (Dünden Bugüne Tercüman, 15 Temmuz 2003)

*Kıskançlık, ayrılık, alkol, işsizlik sebebiyle karı koca kavgaları çok arttı. Erkekler eşlerini hâmile veya çocuklu demeden çeşitli bahanelerle ya bıçaklıyor ya da öldüresiye dövüyor. Bağcılar’da bir kişinin 6,5 aylık hamile olan sevgilisini bıçaklaması sonucu, anne karnındaki bebek öldü. İnönü Mahallesindeki olayda, Mehmet Oğuz(27), bir süre önce kendisinden ayrılan 6,5 aylık hâmile sevgilisi B.A. ile konuşmak istedi. Oğuz, genç kadının kendisiyle konuşmak istememesi üzerine sinirlenerek etrafındakilerle tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesi üzerine eline bir bıçak alan Oğuz, B.A.’yı karnından bıçakladı. (Dünden Bugüne Tercüman, 18 Temmuz 2003)

Bu haberde muhabir “sebebiyle, bahanelerle, sonucu ve üzerine”yi iyi kullanmıştır. Ancak üst üste iki defa “üzerine”yi kullan-ması doğru olmamıştır. Cümleler, tekrara düşmeden, yazımızın başında vermiş olduğumuz listedeki “yüzünden, dolayı ve ötürü”den biri kullanılarak daha güzel ifade edilebilirdi.

*Demirbank’a hortum sebebiyle değil, ekonomik konjonktürdeki dalgalanmalar yüzünden el konulmuştu. (D/B Tercüman, 19.12.2003)

*Bir çok il ve ilçede okullar yoğun kar yağışı sebebiyle tatil edilirken, şehirlerarası yollarda da ulaşım güçlükle sağlanıyor. (…) Belediye yetkilileri şiddetini arttıran kar yağışının buzlanmaya yol açmaması için belediye ekiplerinin tuzlama çalışması yaptığını bildirdi. (…) Şiddetli kar yağışı yüzünden Manisa’nın Spil Dağının yamaçlarında yolların kapanması nedeniyle bungalov evlerde geceleyen yaklaşık 80 kişilik grup bölgede mahsur kaldı. (…) Başkentte yoğun kar yağışı dün lise ve dengi okulların tatiline yol açtı. (D/B Tercüman, 19.12.2003)

*Yurdumuzu etkileyen sıcak hava kütlesi sayesinde bu hafta sonu “mis” gibi geçecek. (Milliyet, 13.12.2003)

*Ankara Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel, türban tartışmasından dolayı ödülün verilmemesinin yakışıksız bir davranış olduğunu söyledi. (Akşam, 14.12,2003)

*İsrail’den Antalya limanına gelen 746 gros tonluk Meryem adlı kuru yük gemisi, Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Evrenseki beldesi sahilinde şiddetli fırtına yüzünden karaya oturdu. (…) Bu arada yolun kaygan olması yüzünden meydana gelen kazada 16 kişi yaralandı. (…) Şiddetli fırtına Bursa’nın Mudanya ve Balıkesir’in Bandırma ilçelerinde deniz ulaşımında aksamalara yol açtı. (…) Saatteki hızı zaman zaman 70 kilometreye ulaşan fırtına yüzünden uçan çatılar, bina önüne park eden araçlara büyük hasar verdi. (H/O Tercüman, 18.12.2003)

*Ankara’da üç gündür yağan kar yüzünden şehrin tamamı beyaza büründü. (H/O Tercüman, 21.12.2003)

*Baba Sabri Kaya Irmak Kahya, Selen Atılgan’ın ölümüne sebebiyet verme suçundan aranması nedeniyle, İstanbul Narkotik Şubede de sorgulanacak. (H/O Tercüman, 2.1.2004)

*Bizim Turancılığımızdan hiçbir komşumuzun ürkmesi için sebep yoktur. Tersine bölgeye ve insanlığa huzurun gelmesi için Türk gücü güvence olacaktır. (N. K. Zeybek, H/O Tercüman, 3.1.2004)

*Tellere asılarak akrobatik hareketler yapan Arık, yakındaki bir evin çatısına çıkan polis memurunun sopayla ellerine vurması sonucu hava yastığının üzerine düştü. (H/O Tercüman, 15.1.2004)

*Java eyaletinde, şiddetli yağışların yol açtığı toprak kaymasında en az 14 kişi öldü. (H/O Tercüman, 31.1.2004)

*ABD’de otomobiliyle çarptığı bir motosikletlinin ölümüne yol açan Cumhuriyetçi Parti milletvekili Bill Janklow, mahkemenin kendisini suçlu bulması üzerine milletvekilliğinden istifa etti.

*Erzurum Kalkınma Vakfı tarafından, Sarıkamış Harekâtının 89. yıldönümü sebebiyle Allahuekber Dağlarına “Şehitleri Anma” tırmanışı düzenlendi. (D/B Tercüman, 22.12.2003)

*Anlaşılan o ki, İsmet Bey, KİPTAŞ’la sınırlı kalmak istemiyor. Bu yüzden 27 Mart 2004’te siyasete “merhaba” demek istiyor. (Hadi Özışık, D/B Tercüman, 22.12.2003)

*Yeşilmen’e küfürler savuran Gülbin Akbaş, “senin yüzünden ben ve iki çocuğum ortada kaldık” diye bağırdı. (D/B Tercüman, 22.12.2003)

*Antalya’da 19 Mayıs Caddesi üzerinde otomobilini park eden Fenerbahçeli Yusuf, yasak park sebebiyle aracına ceza yazmak isteyen trafik polisi Coşkun Boran ile tartıştı. (D/B Tercüman, 23.12.2003)

*Antalya’da çökme sonucu Burhan Kamuray adlı işçinin ölümüne, üç işçinin de yaralanmasına yol açan inşaatın taşeronu Orhan Kamuray tutuklandı. (H/O Tercüman, 12.05.2004)

*Mart 1981’de; 2429 sayılı yasayla 19 Mayıs, Gazi Mustafa Kemâl ile özdeşleştirilerek Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanmaya başlanıyor. En önemli gün gençliğe emanet ediliyor. Dolayısıyla Atatürk’ün gençliğe hitabını çok dikkatli okuyarak anlamak gerekiyor. (Vedat Zeydanlı, H/O Tercüman, 18.05.2004)

*Birincilikle bitirip diploma aldığı şişmanlar Okulunda söylenenlere harfiyen uyduğunu belirten Feride Özem, “verdiğim kilolar sayesinde aynalarla, sokaklarla barıştım” dedi.

*Biri Bizi Dikizliyor adlı komedi oyununu geçtiğimiz ay sahneye koyan Ferhan Şensoy, oyunun büyük ilgi görmesinden dolayı çok mutlu.

*Unut(tur)ulan, dilimizden kayıp giden kelimelerimizden biri de “âmil”dir. Yardımcı fiil “ol―” ile ne de güzel kullanılırdı. Elindeki antika halıları, seccadeleri, kilimleri, âdi makine halılarıyla; gümüş ve bakır ibriklerimizi, güğümlerimizi, sahanlarımızı, çatal-kaşık-bıçak takımlarımızı da alüminyum kapkacakla değiştirmiş olan bizler maalesef “âmil ol―”ın mânâsını dahi anlayamayacak duruma düştük. İşte size; dilimize, edebiyatımıza ve basınımıza mühim hizmetlerinden dolayı rahmetle yâd ettiğimiz Burhan Felek’ten güzel bir cümle:

*Okurlarımızın birinci cilde karşı gösterdikleri alâka, bu kitabın da yayınlanmasına başlıca âmil olmuştur. (B. Felek, Felek, İstanbul, 1948, s.2)

*Günah, kula ait bir gerçektir. Yapılan bir hatanın, ya da verilen bir görevin yerine getirilmemesinden dolayı ortaya çıkan bir sonuçtur. Ve insan hayatının her safhasında meydana gelir. dolayısıyla insan her zaman günah işlemekle karşı karşıyadır. (Abdullah Sevinç, H/O Tercüman, 6.1.’04)

*Bayhan’ın o istenmez olayı yaşaması imkânsızlıklar, perişanlıklar yüzündendir ya da yazgısı ve şanssızlığıdır. Kimse Bayhan’ı o sebeple küçümsemesin! (Sevinç Çokum, H/O Tercüman, 14.1.’04)

*Tom Cruise, son filminin çekimleri sırasında meydana gelen teknik bir arıza yüzünden ölümle burun buruna geldi. (H/O Tercüman, 19.1.’04)

*Soğuk algınlığının sebep olabildiği hastalıklardan biri de sinüzittir. (…) Şimdi de size yüzlerle ifade edilebilecek virüslerin sebep olduğu ve kolayca bulaşabilen gripten bahsedeceğim. (Op. Dr. N.Ümit Özak, H/O Tercüman, 14.1.’04)

*İnsanın “içindeki çocuğu” öldürmesi mümkün değil elbette… Eğer “içimizdeki çocuğun” ölmesine şu veya bu şekilde sebep olursak, heyecanın, sevginin, öğrenme duygusunun, yaşama sevincinin, yardımlaşma duygusunun da istemeden katili oluruz. (Servet Kabaklı, H/O Tercüman, 22.1.’04)

*Sanat eleştirmeni Kaya Özsezgin’e göre Gürbüz Doğan Ekşioğlu bir psikanalist. Bize yaşamı görmeye alışık olmadığımız bir objektiften gösterir. İzleyiciyi gülümsetmekten çok, yaşamın gizli çelişkileri konusunda düşündürür. İşte bu yüzdendir ki herkes onu ve çizgilerini tanımalıdır. (Sibel Arna, Hürriyet Pazar, 25.4.2004)

*23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla, Bursa’da dev konser düzenlenecek. (D/B Tercüman-23 Nisan İlâvesi, 23.4.2004)

*Sinema, müzik ve spor dünyasının ünlü isimlerinin boşanmasına üçüncü şahıslar sebep oluyor. Sinemanın örnek çifti Tom Cruise ile Nicole Kidman, güzel bir İspanyol “kara kedi” yüzünden yollarını ayırdı. 10 yıllık evliliğini Penelope Cruz yüzünden bitiren Cruise’un bu sevdası da 3 yıl sürdü. (D/B Tercüman, 23.4.2004)

Zaman zaman İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çıkarmış olduğu bülten ve dergileri karıştırıyorum. Geçenlerde İSKİHaber’in Mart-Nisan 2003 ve İstanbul Bülteni’nin Mayıs 2003 nüshalarını okurken güzel cümlelere rastladım. Yazılarda kullanılan güzel Türkçe için ilgililere tebrik ve teşekkürlerimizi sunmak isteriz. İşte bültenden seçmiş olduğumuz misâller:

*Evsel ve sanayi kaynaklı atıksular sebebiyle aşırı şekilde kirlenen Gebze, Darıca, Tuzla, Pendik, Kartal, Maltepe ilçelerinin sahilleri bu muazzam çevre projesiyle kurtuluyor.

*Ayrıca şehir şebekesinde oluşan kaçaklar büyük su kayıplarına sebep oluyor. Şebekenin eski olması sebebiyle sık sık yaşanan arızalar İstanbulluları susuz bırakıyordu.

*İstanbul hızlı nüfus artışı ve göç sebebiyle sorunları her geçen gün büyüyen dünyanın en büyük metropollerinden biri.

*Önceki yıllarda üstü açık hatlarla şehir şebekesine ulaşan içmesuyu sebebiyle hem büyük oranda su kayıpları oluyor hem de kirliliğin önüne geçilemiyordu.

*1950’li yıllardan itibaren yaşanan yoğun göç dalgasıyla meydana gelen hızlı nüfus artışı sebebiyle İstanbul’da su arzı, talebin gerisinde kalmış ve İstanbul hiçbir dönemde yaşamadığı kadar büyük su sıkıntısıyla karşı karşıya kalmıştır.

*Su Vakfı tarafından Dünya Su Günü kutlamaları münasebetiyle Eresin Otelde düzenlenen “Suyumuzun Geleceği ve Türkiye’nin Su Politikaları” konulu programda Türkiye’nin su kaynaklarının gelecekte önemli bir stratejik varlık olduğu vurgulandı.

*İSKİ’nin içme suyunun arıtılması için yaptığı 8 arıtma tesisi İstanbul’a sağlanan içme suyunun dünya standartlarında kaliteli, içilebilir bir su olmasını sağlamıştır.

*Yapılan çalışmalar sonucunda, bugün Haliç’te koku ve çamur adaları ortadan kaybolmuştur.

*Kadıköy Atıksu Arıtma Tesisi ve İnşaatı devam eden Küçüksu Ön Arıtma- Göksu Biyolojik Arıtma Tesisleri sayesinde de Anadolu yakası atıksuları arıtılacak ve Boğaz kirlilikten kurtulmuş olacak.

*Suyun insanlık için vazgeçilmez olduğunu ifade ediyor, bu vesileyle bu programı düzenleyen Su Vakfı yöneticilerine ve değerli Bilim adamlarına çok teşekkür ediyorum. (Binali Yıldırım-Ulaştırma Bakanı)

*İstanbulluların musluklarından akan suyu içebilmelerini sağlamak ve kalitesini yükseltmek için dev içme suyu arıtma tesislerini hizmete aldık.

Birkaç cümle de İstanbul Bülteni’nden:

*Başkan Gürtuna (…) 3. köprünün yapımına, tarihî ve doğal yapıya vereceği zarardan dolayı sadece Arnavutköy açısından değil, bütün İstanbul açısından karşı olduğunu belirtti.

*Üç büyük takımın yöneticileri de yaptıkları konuşmalarda, spora verdikleri destekten dolayı Gürtuna’ya teşekkür ederek, kendilerinin de dayanışma ruhu içinde, amatör kulüplere her türlü desteği vereceklerini söylediler.

*Başkan Gürtuna, Anadolu Ajansı’nın 83. kuruluş yıldönümü dolayısıyla düzenlenen ve 21 Nisan’da açılan “Anadolu Ajansı Haber Fotoğrafları Sergisi”ni gezdi.

Bu yazımıza Türkmen Kocası Yunus’la son vermek istiyoruz:

Elif okuduk ötürü

Pazar eyledik götürü

Yaradılmışı hoş gördük

Yaradan’dan ötürü

Paylaş; başkaları da faydalansın!

2 thoughts on “Neden Nasıl Doğru Cevaplanır?

  1. I just want to say I am just beginner to blogs and seriously savored your web page. Probably I’m likely to bookmark your blog post . You surely come with amazing well written articles. Thanks a bunch for sharing with us your blog.

  2. Magnificent goods from you, man. I’ve understand your stuff previous to and you’re just too great. I really like what you’ve acquired here, certainly like what you’re saying and the way in which you say it. You make it entertaining and you still care for to keep it wise. I can not wait to read far more from you. This is really a wonderful site.

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.