Etliye sütlüye karışmadan, elini sıcak sudan soğuk suya değdirmeden, suya sabuna dokunmadan, alın teri akıtmadan, oturduğu yerde ayaklarını uzatıp, cebine girmemiş olmasına rağmen yatırdığı paranın kat be kat değer kazanacağına olan tam inancı ile lüks hayaller kuran emek fukarasının sağılması, yumurtasının alınması, kırpılıp yününden, kesilip etinden faydalanılması oyunudur.

Çiftlikte ağa ne derse o geçerlidir. Ağa bir eli yağda bir eli balda olsun da, hayvanlar isterse açlıktan gebersinler önemli değil.

Şimdi diyeceksiniz ki ilk başlarda ağa herkese iyi bakıyordu, ödemeleri yapıyordu. Çiftlikler mağazalar, açıyordu… Çiftlik bankın ürünler raflardaydı…

Çiftlik Bank Mantığı Elon Musk’tan da esinlenmiş aslında. Elon Musk bir araba gösteriyor. Diyor ki fiyatı bu kadar… Sahip olabilmek için kaparo bu kadar… Ve arabanın üretimi için kurulacak tesisin parası en başta çıkıyor… Buradan misalle küçük beyefendi de diyor ki sen bana istediğin hayvanın söyle parasını ver; ben de senin için bu hayvanlardan ürün üretecek çiftlik kurayım, bakımını sağlayayım, size de ürünlerden elde ettiğim paradan kar payı vereyim.

Dolandırıcılık amaçlı değil de, çiftlik kardeşliği olarak kurulsaydı küçük üreticiye çok faydalı olabilirdi ama böyle bir düşünce bu tarihten sonra gerçekten yapılmaya çalışılsa bile, çiftlik bankın dolandırıcılığı yüzünden istenilen düzeye gelmeyecektir.

Atalarımız ne demiş; kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. İlk başta sisteme üye olana para vermiştir ama yeni katılanların parasından… Saadet zinciri bir bakıma… Reklam amaçlıdır. Hem parayı alıyorsun, hem kendi aynı parasını aynı kişiye bir kaç ay sonra parayı kullandıktan sonra geri veriyorsun, hem de milyonlarca liraya yaptırıp belki hiç etkisi olmayacak reklam yerine bedava çok etkili, aç gözlü kitlelere anında ulaşacak güven reklamı yaptırıyorsun…

Katılım sayısı böylelikle artmaya devam ediyor… arttıkça da diğer insanlar üzerinde güvenilir bir iş olduğu algısı da katlanarak artıyor… bu da kısa sürede daha fazla katılımcıya ve daha yüksek tutarda para anlamına geliyor…

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ismini destekçi olarak kullanmasa belki uzun bir süre daha varlığını sürdürecekti ve vurgunun kralını yapacaktı ama çocuğun acemiliğine geldi, böylelikle de bir sürü kişi daha kaz gibi yolunmaktan kurtuldu.

Bizim bazı arkadaşlarda vardı bu furyaya katılma heveslisi ama ikna ettik, katılmadılar. Düşünülmesi gereken en basit mantık şuydu; hayvanın türüne ve sayısına göre para yatırılıyor… Bu kadar farklı türden hayvan nerede barınacak, ne ile ve nasıl beslenecek, kim bakacak? Sadece göstermelik çiftlik açılıyordu; türüne göre hayvanı besleyecek ne bir yem fabrikası ne de bir samancı gündeme geldi, sütü işlemek için süt işleme fabrikası da yoktu ortalıkta, balları kavanozlara dolduracak bir tesiste. Hepsi demeyeyim de çoğu ürünün fason ürettirildiği ve üzerine marka bastırıldığı ortadaydı. Fason marka bastırma işini büyük marketlerden gayet iyi biliyorsunuz oysaki…

Neyse okuyanlar içerisinde varını yoğunu kaybedenler olabilir daha fazla dolduruşa getirmeyeyim. 

Ama aç gözlülük diğer tüm gerçekler ortada iken gözün önüne perde gibi iniyor ve dimyatta pirinç hayalleri kurdururken eldeki bulgurdan da ediyor.

Ana firmanın adında her şey saklı zaten; OYUN!