Biyografi, Kişisel Gelişim, Sinema Felsefesi, Spor

Dangal

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Aamir Khan filmlerinde Hindistan’ın bozuk olan yapısını anlatırken, sebeplerine inilerek sonunda çözüm önerileri de verilmektedir.

Aamir Khan’ın filmlerinde konu ettiği sorunlar Türkiye’nin de sorunları. Hatta bu sorunlar 3. Dünya ülkelerinin genel sorunları.

Bizim gibi 3. Dünya ülkelerinin insanları için acı talihtir, liyakatın devre dışı bırakılarak, işinin vasfı olmayan kişilerin siyasi yakınlık dolayısı ile kamu kuruluşlarında işe girmeleri ve kolayca sözü geçen konumlarda yer almaları.
Bundan taa 14 yıl öncesinde hatırlıyorum; KPSS den iyi puan almama rağmen mülakatta elenmiştim ve o dönem en iyi arkadaşlarımdan birisi olduğunu zannettiğim kişi bana “teşkilata kaydını yaptır demişti; her parti kendi teşkilatından adamlar ile çalışmak ister.” Türkiye şimdi farklı mı? Bunu ben cevaplamayayım, siz yaşıyorsunuz!
Elektrik Elektronik Mühendisi olarak baraja başvuruyordum; Ziraat Mühendisine, Astronomi mezununa iş var bana yok.

Türkiye olarak spor dallarında neden başarısız bir ülkeyiz? Güreş, okçuluk gibi Ata sporlarımızda bile başarısızız. En çok paranın döndüğü futbolda bile; takımlar seviyesinde Galatasaray’ın UEFA kupası, milli takımlar seviyesinde de dünya 3.lüğümüz var. Avrupa da, dünya da bir sürü takım var illa birileri daha iyi olacak değil mi, birileri başarısız olması gerekiyor ki birileri başarılı olsun. Neden biz başarısız tarafta olmayı tercih ediyoruz?

Gençlik ve Spor Bakanlığının amacı nedir? Her ilin en ücra köşesinde bile olsa gelecek vadeden sporcuları bulup yetiştirmek. Yoksa değil de ben mi yanlış biliyorum? Sporda destek ol, diğer alması gereken eğitimleri de alsınlar… Geleceğe yatırım yapmak bu aslında; kazan kazan.

Bizim gibi ülkelerin insanları başarıya açtır; hangi dalda olursa olsun bir zafer yıllar geçse de unutulmaz. Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Sinan Şamil Sam, Süreyya Ayhan, Elvan Abelegese aklıma gelenler… A Milli Türk Basketbol Takımını hatırlıyorsunuzdur; “u a dev adam 12 dev adam” bu bile bir sürü çocuğun basketbola yönelmesine sebep olmamış mıydı…

Bir spor müsabakasından sonra birinci olan ülkenin marşının çalınması, o marşı çalınan ülke insanları için ne kadar büyük bir onur!

Türk bayrağı göndere çekiliyor… İstiklal marşı çalıyor… Ve bütün dünya insanları helal olsun diyor… Bu ülke nerede? Bir farkındalık yaratıyor! Ama halimize bak:( Sporun neresindeyiz. Hiçbir yerinde. Diğer kurumlarda olduğu gibi buranında çoğunluğu işini bilmez adamları kayırma yeri olmuş. Tanıdığım çok iyi yöneticiler var. Gayretlerini de görüyorum ama ya mış gibi görünüyorlar ya da önlerinde göremediğimiz engeller var. Kim bilir?

Az sayıda ki başarımız da maalesef saman alevi gibi. Bir yanar anında söner. Çünkü devamını getirecek unsurlar sporcularımıza maalesef sağlanamamakta.

Çünkü sporda kazanabilmek için sürekli çalışmak lazım. Üniversitedeki gibi son gece çalışılan dersler gibi değil. Kondisyon hep iyi olmak zorunda. Kondisyon için gerekli olan alet edevat günlük alınması gereken gıda sağlanabilmeli! Bu ne anlama geliyor? Para ihtiyacı!

İşi, yaptığı spor ama geçimini sağlayabilmek için alakasız işlerde çalışan bir sürü, dünyayı dize getirebilecek sporcumuz var.

Tenis, golf, okçuluk, araba yarışı, yüzme, buz pateni gibi sporlarda yarışabilmek için iyi bir bütçe gerekiyor ve bu bütçe genelde aileler tarafından karşılanıyor. Ailesini seçme hakkı olmadığına göre bir kimsenin bu ve benzeri dallarda yarışabilmesi için ailesinin dışında parasal kaynaklara ihtiyacı olacaktır. Burada da kimdir bu kaynak; Gençlik ve Spor Bakanlığı!

Hem Türkiye’nin ahlak düzeyi sürekli aşağıya doğru gitmektedir. Askerde askere ot yondurulurdu:) Neden? Boş kalıp farklı şeyler düşünmesin diye!

İşsizliğin yıllardır büyük sorun olduğu ülkemizde, gençler, eğer başarılı olabilecekleri spor dalları tespit edilip eğitim almaları ve müsabakalara hazırlanmaları sağlanırsa hem işsizliğin hem aylak aylak gezmeden dolayı kavga dövüşe karışmalarının önüne geçilir hem de vatana millete hayırlı insan olmaları yönünde adım atılmış olunur.

Bu sadece spor ile de sınırlı değil; resim, müzik, yazarlık gibi alanlarda da yapılabilir.

Ama maalesef:(

Filmde kadın hakları da gayet net açıklanmıştır. Kadın, sadece yemek yapan, çamaşır bulaşık yıkayan, ütü yapan, çocuk doğuran bir canlı değildir. Kadında erkeklerin yapabileceği her işi yapabilir. (Aman canım o nu da değil hani) [birçok kişi ya onu ya onu diyeceğini düşündüğüm için yazdım:)])

Filmdeki şu söz çok güzel; birinci olursan seni gelecekte de anlatırlar ama ikinci olursan o an için anılırsın ama eninde sonunda unutulursun!

Film gerçekten yaşanış bir olayı konu edinmiştir; 2010 Olimpiyat Oyunları… Hindistan, tarihi boyunca güreş dalında hiç altın madalya kazanmamıştı. O yıl yarışa 22 yaşındaki Geeta Phogat katıldı. Olimpiyatlara Hindistan’ı temsilen katılan ilk kadın güreşçi olan Geeta, aslında hiç “profesyonel” güreş eğitimi almamıştı. Onu, genç yaştan itibaren kendisi de güreşçi olan babası yetiştirmişti. Ama Geeta, tüm engelleri aşarak Hindistan’a güreş dalında altın madalya getiren ilk sporcusu olmayı başararak tarihe geçti. 2014 yılında yapılan bir sonraki Olimpiyat oyunlarında ise Geeta’nın kız kardeşi Babita Kumari, ülkeye bir altın madalya daha kazandırdı! Azim, kararlılık, tutku ve mücadele dolu bu ilham veren başarı öyküsü.

Benim Puanım: 10 / 10

IMDB Puanı: 8,6 / 10

Sinemalar.com Puanı: 9 / 10

Vizyon Tarihi: 18 Ağustos 2017

Yapımı: 2016 – Hindistan

Tür: Biyografi , Spor

Süre: 169 Dak.

Yönetmen: Nitesh Tiwari

Oyuncular: Aamir Khan, Saakshi Tanwar, Fatima Sana Shaikh, Sanya Malhotra, Zaira Wasim

Senaryo: Nitesh Tiwari

Yapımcı: Aamir Khan, Kiran Rao

Diğer Adı: Kushti

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Bir Yorum Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.