Bir gün Atatürk ve arkadaşları bir kahveye gitmişler. 7-8 kişiler. Kahveci geliyor; – Ne içiyorsunuz? diye soruyor. Atatürk, – Bana bir şekerli kahve diyor. Kahveci
ATATÜRK’ü dine karşı gibi gösterme çabasındaki gerici ve tutucu çevrelerin gerçek amacı, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik ve demokratik yapısını değiştirmektir. Her fırsatta dinin gerekli bir kurum olduğunu vurgulayan ATATÜRK
ATATÜRK evrensel kişiliğiyle tam bir dünya insanıydı. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun acı çeken ulusların karşı karşıya oldukları sorunlara ilgi duymuş ve o sorunların çözümüne katkıda bulunmak
ATATÜRK’ün hoşgörü konusundaki düşünceleri, tarihin her dönemi ve her toplum için geçerli olan evrensel gerçekleri yansıtmaktadır. Farklı toplumlardan olan insanlar bu düşünceleri kendi toplumları ile ilişkilendirip bunların kendi
İnsanlığın bugün ulaşmış olduğu teknolojik ve bilimsel seviye büyük devrimlerin yarattığı dev sıçramaların sonucudur. Büyük devrimler, her çağda idealleri uğruna ölümü göze almış liderlerin eseri olmuştur. Bu
İnsanlık tarihindeki gelişim incelenecek olursa görülecektir ki uygarlık adına en önemli sıçramalar insanoğlunun doğayı ve kendini merak duygusuyla neden sonuç ilişkisi içerisinde sorguladığı dönemlerde gerçekleşmiştir. Bilimde ve teknolojide
Osmanlı toplumunun sosyal yaşamında, İslam dininin akılcı ruhuna ters düşmesine rağmen kadın ve erkeğin bir arada bulunması uygun görülmezdi. Bu anlayış daha çok tarikatların etkisiyle bağnazlığın yaygınlık
ATATÜRK İslam dünyasında ilk laik devleti kurmuş, laikliği çağdaş toplum ve devlet olmanın esası olarak görmüştür. Atatürkçü laiklik ilkesi dini yadsımaz, dinsizliği kışkırtmaz; dini, çağdaş bir toplumda
Türk kadının geçmişteki yaşamı, bu gün hala birçok İslam ülkesinde kadınların maruz olduğu çağ dışı yaşamdan çok da farklı değildi. Özellikle kent kadınları, yanlış inanışların da etkisiyle,
İnsan hak ve özgürlüklerini savunmak insanlık niteliklerini benliğinde taşıyan her kişinin en temel görevidir. ATATÜRK bu görevi verdiği bağımsızlık ve demokrasi mücadelesiyle eksiksiz yerine getirmiştir. Türkiye Cumhuriyeti bunun
Çağdaş insan, görevlerini verimli biçimde yürütür, mal ve hizmet üretmeyi insanlık onurunun gereği olarak görür, insanları mevkilerine göre değil hizmetlerine göre değerlendirir. ATATÜRK yaşamı boyunca insanları bu esasa
Türk ulusu, Osmanlı Devleti’ nin son dönemlerinde ardı arkası kesilmeyen savaşlar sonucunda çok şeyini kaybetti. Eriye eriye tükenme noktasına gelip yaşlılardan, dullardan, sakatlardan ve yetimlerden ibaret kaldı. İçeride
Son Yorumlar