Doğum Günün Kutlu Olsun Sevgili Peygamberim
Allah
Allâh adın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işte her kulâ
Allah adın her kim ol evvel anâ [Anâ: Anarsa, derse, söylerse.]
Her işi âsân eder Allah onâ [Âsân: Kolay kılar, kolaylaştırır.]
Allah adı olsa her işin önü
Herkiz ebter olmaya ânın sonu [Onun asla sonu kesik olmaz.]
Her nefeste Allah adın de müdâm [Müdâm: Devamlı]
Allah adıyla olur her iş tamam
Bir kez Allah dese şevk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân [Bütün günahlar sonbahar yaprakları gibi dökülür.]
İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişir Allah diyen
Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Derd ile göz yaş ile âh idelim.
Ola kim rahmet kıla ol Pâdişah [Ol pâdişah: o Allah]
Ol Kerîm ü ol Rahîm ü ol ilâh
Birdir ol birliğine şek yok durur [Şek yokdurur: Şüphe yoktur.]
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur [Çokdurur: Çoktur.]
Cümle âlem yok iken ol vâr idi
Yaratılmıştan Ganî Cebbâr idi.
Vâr iken ol yok idi ins ü melek
Arş ü ferş ü ay ü gün hem nuh-felek [Arş: Alemin tasavvur edilemeyen en yüksek noktası. O (Muhammed Sallallâhu Aleyhi Vesellem) var iken İnsan, Melek, Yer Gök, Ay Gün, hemde Dokuz Gezegen yoktu.]
Sun’ ile bunları ol vâr eyledi
Birliğine cümle ikrâr eyledi [Sun’ : Yaratmak.]
Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allah andan artık İlah yok [Sözü fazla uzatmaya gerek yok, Allâh birdir ondan başka tanrı yoktur. Kılavuz: Kılalım]
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât [Eğer cehennemden kurtulmak istiyorsanız aşk ile dert ile Peygamberimize selat-ü selam getirin.]
Ey azîzler işte başlarız söze
Bir vasiyyet kılarız illâ size
Ol vasiyyet kim derim her kim tuta
Misk gibi kokusu canlarda tüte.
Hakk Teâlâ rahmet eyleye Onâ
Kim beni ol bir duâ ile ana,
Her kim diler bu duâda buluna,
Fâtiha ihsân ede O kuluna
Hz. Muhammed ( S.A.V. )’ in Ruhu
Hakk Teâlâ çün yarattı Âdem’i
Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi
Âdem’e kıldı feriştahlar sücud
Hem O’na çok kıldı ol lutfu ıssı cud
Mustafâ nurunu alnında kodu
Bil Habîbim nurudur bu nur dedi
Kıldı ol nur ânın alnında karar
Kaldı ânın ile nice ruzigâr
Sonra Havvâ alnına nakletti nur
Durdu anda dahi nice ây ü yıl
Şît doğdu âna nakletti nur
Ânın alnında tecellî kıldı nur
Erdi İbrâhim ü İsmâil’e hem
Söz uzanır ger kalanın der isem
İş bu resm ile müselsel muttasıl
Tâ olunca Mustafâ’ya müntakil
Geldi çün ol rahmeten lil’âlemîn
Vardı nur anda karar etti hemîn
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Hz. Muhammed’ in Doğumu
Amine Hatun Muhammed annesi
Ol sadeften doğdu ol dür danesi
Çünki Abdullah’dan oldu hamile
Vakit erişdi hefte vü eyyam ile
Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alametler belirdi gelmeden
Ol rebiülevvel ayı nicesi
On ikinci gice isneyn gecesi
Dedi gördüm ol habibiin anesi
Bir acep nur kim güneş pervanesi
Berk urup çıktı evimden nagehan
Göklere dek nur ile doldu cihan
Hem hava üzre döşendi bir döşek
Adı Sündüs, döşeyen anı melek
Üç alem dahi dikildi üç yere
Her birisin edeyim nerden nere
Mağrib u meşrık da ikisi anın
Biri damında dikildi Kabe’nin
Bildim anlardan kim ol halkın yeği
Kim yakin oldu cihana gelmeği
İndiler gökten melekler saf ü saf
Kabe gibi kıldılar evim tavaf
Yarılıp çıktı divardan nagehan
Geldi üç huri bana oldu ayan
Çevre yanıma gelip oturdular
Mustafa’yı birbirine muştular
Bu senin oğlun gibi kadri cemil
Bir anaya vermemiştir ol Celil
Ulu devlet buldun ey dildare sen
Doğusardır senden ol hulk-i hasen
Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır
Bu gelen tevhid-i irfan kanıdır
Vasfını bu resme tertb ettiler
Ol mübarek nuru tergib ettiler
Amine eder çü vakt oldu tamam
Kim vücuda gele ol hayrü’l-enam
Susadım gayet hararetten kati
Sundular bir cam dolusu şerbeti
Kardan ak idi hem soğuk idi
Lezzeti dahi şekerde yok idi
İçtim anı oldu cismim nura gark
Edemedim kendimi bu nurdan fark
Geldi bir ak kuş kanadıyla revan
Arkamı sıvadı kuvvetle heman
Doğdu ol saatte ol sultan-ı din
Nura gark oldu semavat ü zemin
Sallü eleyhi ve sellimü teslima
Hatta tenali cennetten ve naima
Peygamberim Merhaba
Yaratılmış cümle oldu şâdumân [Şâduman: Memnun olmak]
Gam gidip âlem yeniden buldu cân
Cümle zerrât-ı cihân edip sedâ
Çağrışuben dediler kim merhabâ
Merhabâ ey âlî Sultan merhabâ
Merhabâ ey kân-i irfân merhabâ [Âli: Yüce. Kân-ı irfan: İrfan kaynağı, ocağı.]
Merhabâ ey gürretü’l-aynı Halîl [Gurratul-ayn: Gözlerin sururu, sevinci]
Merhabâ ey hâs-ı mahbub’u Celîl
Merhabâ ey cümlenin matlub’u sen
Merhabâ ey Hâlik’ın mahbub’u sen
Merhabâ ey cân-ı bâki merhabâ
Merhabâ uşşâkâ sâki merhabâ
Merhabâ ey âsi ümmet melce-i
Merhabâ ey çâresizler eşfa’i [Melce-i: Sığınağı. Eşfa-i: En çok şefaat edecek olan]
Merhabâ ey rahmetenlil’âlemîn
Merhabâ sensin şefîu’l-müznibîn
Ey Cemâli gün yüzü bedr-i münir
Ey kamu düşmüşlere sen destigîr [Cemâl: Yüz, çehre. Münir: Aydınlatan, nurlandıran. Peygamberimizin vasıflarındandır. Desti-gîr: Elinden tutan, yardımcı.]
Dest-i gîrisin kamu üftâdenin
Hem penâh-ı bende vü âzâdenin [Üftâdenin: Düşkünlerin. Penâhı bende vu âzâdenin: Hürlerin, kölelerin sığınacağı yer.]
Ey gönüller derdinin dermânı sen
Ey yaratılmışların Sultânı sen
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Aşk ile derd ile edin es-salât
Hz. Muhammed’ in Miraç Olayı
Söyleşirken Cebrâîl ile kelâm
Geldi Refref önüne verdi selâm
Aldı ol Şâh-ı cihânı ol zaman
Sidre’ye gitti ve götürdü hemân
Gördü gök ehli ibâdette kamu
Her biri bir türlü tâatte kamu
Kimi tahlîl ü kimi temcîd okur
Kimi tesbîh ü kimi tahmîd okur
Kimi kıyâmda kimi kılmış rüku
Kimi Hakk’a secde kılmış bâ huşu
Kimisini aşk-ı Hakk almış durur
Vâlehü hayrân ü mest kalmış durur
Hep gök ehl-i cümle karşı geldiler
Mustafa’ya izzet ikram kıldılar
Merhaben bik yâ Muhammed dediler.
Ey şefâat kânı Ahmed dediler
Her biri kutluladı mi’râcını
Dediler giydin saâdet tâcını
Yürü kim meydan senindir bu gece
Sohbet-i Sultan senindir bu gece
Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse lâyık olmadı bu rif’ate
Çünkü kâmusun görüp geçti öte
Vardı erişti ol Ulu Hazret’e
Bî huruf u lâfz u savt ol Pâdişah
Mustafa’ya söyledi bî iştibâh
Dedi kim mahbub u matlubun benem
Sevdiğin can ile mâbud’un benem
Gece gündüz durmayıp istediğin
N’ola kim görsem Cemâlin dediğin
Gel Habîbim sana âşık olmuşam
Cümle halkı sana bende kılmışam
Ne murâdın var ise kılam revâ
Eyleyem bir derde bin türlü devâ
Mustafâ dedi eyâ Rabb’er-rahîm
Ey hatâ-buşu atası çok Kerim
Ol zâif ümmetlerin hâli n’ola
Hazretine nice anlar yol bula
Gece gündüz işleri isyân kamu
Korkaram ki yerleri ola tamu
Yâ İlâhi Hazretinden hâcetim
Budurur kim ola makbul ümmetim
Hakk Teâlâ’dan erişti bir nidâ
Yâ Muhammed ben sana kıldım atâ
Ümmetini sana verdim ey Habîb
Cennetimi anlara kıldım nasîb
Ey Habîbim nedir ol kim diledin
Bir avuç toprağa minnet eyledin
Ben sana âşık olunca ey latîf
Senin olmaz mı dü-âlem ey Şerîf
Zâtıma mir’at edindim zâtını
Bile yazdım adım ile adını
Hem dedi kim yâ Muhammed ben seni
Bilirem göremeğe doymazsın Beni
Lîk varup dâvet et kullarımı
Tâ gelüben göreler Dîdârımı
Hakk’ın emri ile ol şâh-ı cihan
Ümmü Hânî evine geldi hemân
Her ne vâki oldu ise serteser
Cümlesin Ashâbına verdi haber.
Dediler ey Kıble-i İslâm-ı Dîn
Kutlu olsun sana Mi’râc-ı Güzîn
Biz kamumuz kullarız sen Şâhsın
Gönlümüz içinde ruşen mâhsın
Ümmetin olduğumuz devlet yeter
Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Yâ ilâhi ol Muhammed hakkıçün
Ol şefâat kâni Ahmed hakkıçün
Gözü yaşı hakkiçün âşıkların
Bağrı başı hakkiçün sâdıkların
Biz günâhkâr âsî mücrim kulları
Yarlığayub kıl günâhlardan berî
Sana lâyık kullar ile hem dem et
Ehl-i derdin sohbetine mahrem et
Afv edip isyânımız kıl rahmeti
Ol Habîbin yüzü suyu hürmeti
Yâ ilâhi kılma bizi dâllîn
Bu duâya cümleniz deyin âmîn
Ümmetinden râzı olsun ol Muîn
Rahmetullahi aleyhim ecmaîn.
Ger dilersiz bulasız oddan necât
Âşk ile derd ile edin es-salât
Mevlid-i Şerif
Süleyman ÇELEBİ