Kalbimi Oraya Gömün

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Oturan Boğa, Kızıl Bulut, Çılgın At… bunlar size bir şey çağrıştırıyor mu?

Ünlü Kızılderililer mi dediniz?

Doğrudur ama Amerika Kıta’sının yerlileri olan kızıl derililerden yüz binlerce var iken neden özellikle bu isimler, bunlara bu ünü veren nedir?

Bunları Amerikalı olan birisine sorarsanız en iyi cevabı alırsınız; Bu isimler İspanya’dan, Portekiz’den, İtalya’dan, İngiltere’den, İspanya’dan… (Neden Osmanlı veya başka bir Türk İmparatorluğu değil?) yola çıkarak gelip, yeni buldukları kıtayı sahiplenip hak sahipliği iddia eden, orada bulunan mevcut insanları temizlenmesi gereken mikrop olarak gören ve türlü oyunlarla köklerini kazıma mücadelesine girişen sömürgeci Hristiyan Avrupa güçlerinin kabilesini asimile etmesinin önünde, içerisine sokuldukları zor şartlara rağmen büyük direnç göstererek başlarını eğmeyen Kızıl Derili liderleridir.

Onurları ile başları dik mücadele etmişlerdir ama düşmandan daha tehlikeli olan kabile içerisindeki hainlikler onların boynunu bükmüştür.

Koca bir toplum nasıl asimile edilir diye kendinize soruyorsanız, cevabın büyük bir kısmını bu filmde bulacaksınız. Asimile olmak istemiyorsanız asimilasyon için kullanılan taktikleri iyi bilmelisiniz.

Amerika’nın Kristof Kolomb tarafından kıta olarak keşfedildiği 1492’de Osmanlı İmparatorluğu kendi bölgesindeki denizlerde söz sahibi idi. Piri Reis’in dünya haritasında ise şimdiki adıyla Amerika olarak bilinen kıta zaten çizimlendirilmişti. Ama ne yazıktır ki; Piri Reis gerekli itibarı görememiş ve ölümü de Padişah’ın fermanı ile idam ile olmuştur.

Oysa Amerika denilen o kara parçasında Türk Müslümanların bayrağı dalgalanıyor olmalıydı.

Kristof Kolomb ayak bastığı yeni kıta da, ayak basar basmaz gemisinde çokça bulunan İncil ile oradaki yaşayan yerli insanları asimile etme girişimlerine başlamıştı. Tabi ki bu işe sevinenlerin başında Vatikan bulunuyordu. Hem yeni bir yerleşke bulunmuştu hemde Ortaçağ karanlığından kurtulan Hristiyanlığın nüfusunu artırmak için bir fırsat.

Başarıyorlar…

Osmanlı İmparatorluğu ve diğer İslam Devletleri’nde ise o yıllarda hala dini kitap hafızların beyinlerine kazınıyordu. Kuranı Kerim’i çoğaltmak günahtı. Yaklaşık 300 sene sonra, oda Şeyhülislamın dini sayfalar basılmaması şartıyla izin verdiği matbaa İbrahim Müteferrika tarafından faaliyete geçirildi. Ama bu 300 senede Hristiyan alemi ve Avrupa almış başlarını gitmişlerdi…