Suyun Sesi, The Shape of Water

Paylaş; başkaları da faydalansın!

Yalnızlık, yabancılık, iyilik, kötülük, sevgi, kendini adama, feda, bencillik, çıkar, bilim kurgu gibi bir sürü benzer ve zıt ögeyi, insanların ev hayatını, iş hayatını, devletler arası rekabet ile birlikte başarı ile harmanlamış bir film.

Bu filmi izleyeceksiniz öylesine 2 saatinizi ayırmayın; adam gibi bir şeyler öğrenebilmek adına bu filmi izleyin çünkü filmin ayrıntılarında, diyaloglarında harika öğretiler sığdırılmış.

Filmden çıkarılabilecek öğretiler:

Yalnızlık insanı monoton bir yaşama sürükler.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır; oturun, konuşun, fırsat verin, dinleyin, anlamaya çalışın göreceksiniz ki hayat da dahil her şey herkes için çok daha güzel ve kolay olacak.

Bir canlıdan zorbalıkla elde edilmeye çalışılan bilgiye sevgi kullanılarak ulaşılmaya çalışılırsa hem karşıdakine zarar verilmemiş olunur, hem kolay elde edinilir hem de bilgi edinme süreklilik arz eder.

Her ne kadar Hz. Adem ve Hz Havva’nın günahları karşılığı ceza olarak geldikleri yer olsa da, dünya Allah’ın gazabı değil sevgisi üzerine kurulmuştur. Her canlıda Allah’ın sevgisi tecelli etmiştir.

Bir şeyin korkunç görünmesi, o şeyin korkunç olacağı anlamına gelmez. Onun nasıl bir şey olduğunu ne hissettiğini derinlemesine anlamadan bilemezsin.

Kainat Allah’ın bir oluşunun karşılığında ol demesi ile olan bir birini tamamlayan ve ne kadar zıt görünseler de uyum içinde olan ögelerle yaratılmıştır. Aykırı görünenlerde bile bir birleri için fayda vardır.

Ne kadar farklı olursa görünürse görünsün her canlının vadesi dolana kadar yaşama hakkı vardır. Ve kimsenin bu vadeyi öne çekme hakkı yoktur.

Cevhere anlam kazandıran ustasının ona karşı beslediği duygusu ve cevherden ne istediğidir. Bir demirci ustası demiri ateşte döverek onu yenilmez bir savaşçı yapmaya çalışırken… elmas ustası en nadide ve hassas taş parçasını işleyerek benzersiz bir güzelliğe kavuşturmaya çalışmaktadır. Yani neyin ne olacağına karar veren ustasının ta kendisidir.

Bir şeyi kurtarmak için elimizden gelen bir şey varsa ve yapmıyorsak bizde insanlık vasfımızı kaybetmişiz demektir. Yani haksızlığa susan dilsiz şeytandır.

İnsanın görevi ile ilgili bir yanlış düşünce: çalışıyorsun… var gücünle çalışıyorsun… hatasız çalışıyorsun… ama bir hata yapıyorsun? Tüm geçmiş yaptıkların sıfırlanmalı mıdır? Ama görevin bu senin, hatasız olman lazım demek ne kadar yöneticiliktir?