Önce Kendi Kapının Önünü Süpür, Sonra…
Bizim siyasetçilerimiz kimin oyları ile gelmişlerse sanki Türkiye Büyük Meclisine, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde neler oluyor, ne, nasıl çözülür diye değil de, benim annelerimin, benim babalarımın, benim bacılarımın, benim evlatlarımın gözlerindeki çeşme olmuş akan yaşı nasıl durdururum diye değilde, ülkemde sadece dalgalanan bayrağın adı kalmışken, hiçbir şey olmuyormuş gibi sanki, yurt sınırları dışında ve genelde de tarihimiz içerisinde bizi arkadan hançerlemiş hainlere; ne, nasıl olmalı, ülkeler nasıl yönetilmeli, şöyle olmalı, böyle olmamalı, şunu yapın, aman sakın şunu denemeyin bile… diye nasihatler verip, onların iç işlerindeki sorunları çözmek sanki bizim için en öncelikli – mühim işmiş gibi harıl harıl çalışıyorlar, yeri geliyor kendi çıkarı olsa dahi gıkını çıkaramadığı leş sürülerine karşı esip gürlüyor, rest üstüne rest çekiyorlar. Ama demezler mi adama; be mübarek; sen önce kendi kapının önündeki pislikleri süpür de, ondan sonra komşunun kapısının önüne pis de! diye!